En son
Haber
30 Mayıs 2023
Türkiye Roma’da toplanacak BM Gıda Sistemleri Durum Değerlendirme toplantısına hazırlanıyor
Daha fazla bilgi için
Haber
26 Mayıs 2023
Bugünün sahadaki BM ekipleri sürdürülebilir bir gelecek için önemli bir yatırım
Daha fazla bilgi için
Haber
25 Mayıs 2023
Sayıştay Başkanlığı ve BM Türkiye işbirliklerini güçlendiriyor
Daha fazla bilgi için
En son
Türkiye Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları yoksulluğun son erdirilmesi, çevrenin korunması, iklim krizine karşı önlem alınması, refahın adil paylaşımı ve barışı hedefliyor. BM'nin çalıştığı Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları şunlardan oluşuyor.
Haber
25 Nisan 2023
Dünya Meteoroloji Örgütü: İklim değişikliğinin insani, ekonomik ve çevresel bedelleri artıyor
BM Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), iklim değişikliğinin amansız ilerleyişinin geçen yıl dünyanın dört bir yanında toplumlara daha fazla kuraklık, sel ve sıcak hava dalgası getirerek insanların yaşamlarına ve geçim kaynaklarına yönelik tehditleri artırdığını söyledi.
WMO'nun son Küresel İklim Durumu raporu, son sekiz yılın kayıtlara geçen en sıcak sekiz yıl olduğunu ve deniz seviyesindeki yükselme ile okyanus ısınmasının yeni zirvelere ulaştığını gösteriyor. Rekor düzeydeki sera gazı "karada, okyanusta ve atmosferde gezegen ölçeğinde değişikliklere" neden oldu.
Örgüt, bu yılki Toprak Ana Günü öncesinde yayınladığı raporun, BM Genel Sekreteri António Guterres'in "küresel sıcaklık artışını 1,5 santigrat derece ile sınırlamak için daha derin ve daha hızlı emisyon kesintileri" ve "özellikle iklim krizin ortaya çıkmasına neredeyse hiç katkıda bulunmamış en savunmasız ülkeler ve topluluklar için adaptasyon ve dayanıklılık için büyük ölçekli yatırımlar" çağrısını yansıttığını belirtiyor.
WMO Genel Sekreteri Profesör Petteri Taalas, artan sera gazı emisyonları ve değişen iklimin yaşandığı bir dönemde, "dünya genelinde nüfusun aşırı hava ve iklim olaylarından ciddi şekilde etkilenmeye devam ettiğini" söyledi. Geçen yıl "Doğu Afrika'da sürekli kuraklık, Pakistan'da rekor kıran yağışlar ve Çin ve Avrupa'da rekor kıran sıcak hava dalgalarının on milyonlarca kişiyi etkilediğini, gıda güvensizliğini artırdığını, kitlesel göçü hızlandırdığını ve milyarlarca dolarlık kayıp ve hasara mal olduğunu" vurguladı.
WMO, aşırı hava koşullarının insani etkilerini azaltmaya yardımcı olmak için iklim izleme ve erken uyarı sistemlerine yatırım yapmanın önemini vurguluyor. Rapor ayrıca günümüzde gelişen teknolojinin yenilenebilir enerjiye geçişi "her zamankinden daha ucuz ve erişilebilir" hale getirdiğine dikkat çekiyor.
Kayıtlardaki en sıcak yıllar
Küresel İklimin Durumu raporu, bir ay önce yayınlanan ve 2020 yılına kadar olan verileri içeren Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Altıncı Değerlendirme raporunu tamamlıyor.
WMO'nun yeni rakamları küresel sıcaklıkların artmaya devam ettiğini ve 2015-2022 yıllarının 1850'de düzenli takibin başlamasından bu yana en sıcak sekiz yıl olduğunu gösteriyor. WMO, bunun üç yıl üst üste soğuyan La Niña iklim modeline rağmen gerçekleştiğini belirtiyor.
WMO, ısıyı atmosferde hapseden üç ana sera gazının (karbondioksit, metan ve azot oksit) konsantrasyonlarının, konsolide verilerin mevcut olduğu en son yıl olan 2021'de rekor seviyelere ulaştığını ve 2022'de de artmaya devam ettiğine dair göstergeler olduğunu söylüyor.
Göstergeler 'standartların dışında'
Rapora göre, "2022'de yine rekor seviyelere ulaşan buzulların erimesi ve deniz seviyesinin yükselmesi binlerce yıla kadar devam edecek". WMO ayrıca "Antarktika'daki deniz buzullarının kayıtlara geçen en düşük seviyeye gerilediğini ve bazı Avrupa buzullarındaki erimenin kelimenin tam anlamıyla çığırından çıktığını" vurguluyor.
Kıyı topluluklarının ve bazen de tüm ülkelerin varlığını tehdit eden deniz seviyesindeki yükselme, yalnızca Grönland ve Antarktika'daki buzulların ve buz örtülerinin erimesiyle değil, aynı zamanda okyanusların hacminin ısı nedeniyle genişlemesiyle de körükleniyor. WMO, okyanus ısınmasının "özellikle son yirmi yılda yüksek" olduğunu belirtiyor.
Ölümcül sonuçlar
Rapor, dünyanın dört bir yanında en kırılgan durumdaki insanların yaşamlarında hasara yol açan aşırı hava olaylarının birçok sosyo-ekonomik etkisini inceliyor. Doğu Afrika'da art arda beş yıl süren kuraklık, silahlı çatışma gibi diğer faktörlerle birlikte bölgede 20 milyon insan için yıkıcı gıda güvensizliğine yol açıyor.
Pakistan'da geçen yıl Temmuz ve Ağustos aylarında şiddetli yağışların neden olduğu sel felaketinde 1.700'den fazla kişi hayatını kaybederken, 33 milyon kişi de selden etkilendi. WMO, toplam hasar ve ekonomik kayıpların 30 milyar dolar olarak değerlendirildiğini ve Ekim 2022 itibariyle yaklaşık 8 milyon insanın seller nedeniyle ülke içinde yerinden edildiğini vurguluyor.
Raporda ayrıca, çok sayıda insanı hareket halinde bırakmanın yanı sıra, yıl boyunca iklim ve hava koşullarıyla ilgili tehlikeli olayların, halihazırda yerinden edilmiş durumda yaşayan 95 milyon insanın birçoğu için "koşulları daha da kötüleştirdiği" belirtiliyor.
Ekosistemlere yönelik tehdit
İklim değişikliğinin çevresel etkileri raporun bir diğer odak noktasını oluşturuyor ve "ağaçların çiçek açması ya da kuşların göç etmesi gibi" doğada tekrarlanan olaylardaki değişime dikkat çekiliyor. Japonya'da kiraz ağaçlarının çiçek açması dokuzuncu yüzyıldan bu yana takip ediliyor ve 2021'de bu olayın tarihi 1.200 yıl içinde kaydedilen en erken tarih oldu.
Bu tür değişimlerin bir sonucu olarak, tüm ekosistemler altüst olabilir. WMO, elli yıl boyunca yüzden fazla Avrupalı göçmen kuş türünün ilkbahar varış zamanlarının, ağaçların yaprak açtığı ve böceklerin uçuşa geçtiği anlar gibi kuşların hayatta kalması için önemli olan "diğer ilkbahar olaylarıyla artan düzeyde uyumsuzluk gösterdiğini" belirtiyor.
Raporda bu uyumsuzlukların "özellikle Sahra altı Afrika'da kış aylarını geçirenler olmak üzere, bazı göçmen türlerin nüfusunun azalmasına ve biyolojik çeşitliliğin devam eden tahribatına katkıda bulunmuş olabileceği" belirtiliyor.
Herkes için Erken Uyarı
WMO Genel Sekreteri Profesör Petteri Taalas, şu anda yaklaşık yüz ülkede yeterli hava durumu hizmetlerinin bulunmadığını ve BM Herkes İçin Erken Uyarı Girişimi'nin "dünyadaki her insanın erken uyarı hizmetlerinden yararlanmasını sağlamak için mevcut kapasite boşluğunu doldurmayı amaçladığını" söyledi.
Taalas, "bu iddialı görevi başarmak için gözlem ağlarının iyileştirilmesi, erken uyarı, hidrolojik ve iklim hizmetleri kapasitelerine yatırım yapılması gerektiğini" açıkladı. Taalas ayrıca iklim olaylarının insani etkilerinin ele alınmasında, özellikle de ölümlerin ve ekonomik kayıpların azaltılmasında BM kuruluşları arasındaki iş birliğinin etkinliğini vurguladı.

Haber
30 Mayıs 2023
Türkiye Roma’da toplanacak BM Gıda Sistemleri Durum Değerlendirme toplantısına hazırlanıyor
Gıda sistemlerinin dönüştürülmesi için Türkiye'de kaydedilen ilerleme, BM Mukim Koordinatörlük Ofisi, Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Tarım ve Orman Bakanlığı işbirliğiyle Ankara'daki BM Temsilciğinde düzenlenen Ortaklarla İstişare Çalıştayı’nda ele alındı.
BM Mukim Koordinatörü Alvaro Rodriguez, 30 Mayıs'ta düzenlenen BM Gıda Sistemleri Durum Değerlendirmesi Ortaklarla İstişare Çalıştayı'na gönderdiği video mesajında "Sürdürülebilir gıda sistemleri 2030 Gündemi'ne ulaşmak için şarttır" diye konuştu
Çalıştay, 24-26 Temmuz 2023 tarihleri arasında İtalya'nın başkenti Roma'da FAO Genel Merkezi’nde toplanacak 2023 BM Gıda Sistemleri Durum Değerlendirmesi'nde Türkiye'nin çabalarını desteklemeyi amaçlıyor.
İstişare çalıştayında BM Kuruluşları, kamu, özel sektör, üniversiteler ve STK'ları temsil eden 50 katılımcı, gıda sistemlerinin dönüşümünün uygulanmasında kaydedilen ilerlemeyi ve Türkiye'nin Ulusal Gıda Sistemi Yol Haritasını tartıştı.
Rodriguez, çalıştayın Türkiye'nin son iki yılda gıda sistemlerinin dönüştürülmesini hayata geçirme yolunda kaydettiği ilerlemeyi kayıt altına alacak olması nedeniyle özellikle önemli olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin önemli bir tarım ve gıda üreticisi ülke olduğunu belirten Rodriguez, Türkiye'nin güçlü uluslararası tarım-gıda ticareti bağlantılarının, ülkeyi bulunduğu bölge ve ötesi için bir gıda merkezi olarak konumlandırdığını belirtti.
Etkinlikte konuşan Mukim Koordinatörlük Ofisi Başkanı Tom Delrue, Türkiye'de meydana gelen depremlerden etkilenen bölgenin Türkiye'nin toplam tarımsal GSYİH'sinin yaklaşık yüzde 15'ini oluşturduğunu söyledi. "Depremin etkilediği illere yönelik müdahalenin temel amacı, ulusal gıda güvenliğinin güçlendirilmesi için tarımsal gıda sistemlerinin ve kırsal geçim kaynaklarının restorasyonu ve iyileştirilmesi yoluyla gıdaya erişimin ve bulunabilirliğin sürdürülmesi olmalıdır" dedi.
Çalıştaya Gaziantep'ten video konferans yoluyla katılan FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık, “FAO olarak, Stratejik Çerçevemiz kapsamında daha iyi üretim, daha iyi beslenme, daha iyi bir çevre ve daha iyi bir yaşam temelinde gıda sistemlerimizi dönüştürmek için çalışıyoruz. Bu çabalarımızda, dezavantajlı ve kırılgan topluluklar başta olmak üzere kimseyi geride bırakmamanın önemini her fırsatta vurguluyoruz” diye konuştu.
FAO, Gıda Sistemleri Zirvesi’nin amaçlarına uygun olarak, gıda sistemlerinin dönüşümü için paydaşlar arasındaki diyaloğu sağlamaya ve güçlendirmeye çalışıyor. Bunu yaparken, hükümetler başta olmak üzere karar vericilere politika önerilerinde bulunarak onları sürdürülebilir ve kapsayıcı gıda sistemlerini desteklemeleri için teşvik ediyor. Ayrıca, ulusal ve kurumsal kapasiteleri inşa ediyor ve geliştiriyor.
BM Gıda Sistemleri Zirvesi kapsamında, Türkiye de dahil olmak üzere 100’ün üzerinde ülke, gıda sistemlerini dönüştürmek ve BM 2030 Gündemine erişmeye katkı sağlamak üzere geçtiğimiz 2 yıl içerisinde Ulusal Yol Haritalarını hazırladılar.
Tarım ve Orman Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürü, Ulusal Diyalog Koordinatörü Fuat Kasımcan da açılış konuşmasında, Türkiye’nin Sürdürülebilir Gıda Sistemlerine Doğru Ulusal Yol Haritasının Türkiye’nin gıda sistemleri vizyonuna ulaşmalasına yönelik ana hedeflerini ve yaklaşımları içeren bir rehber niteliğinde olduğunu ifade etti.
Kasımcan “Ulusal Yol Haritamızın koordinasyon görevi Tarım ve Orman Bakanlığında olup Türkiye'nin Ulusal Yol Haritası, gıda sistemlerini dönüştürmek ve 2030 yılına kadar SKA’lara ulaşmak için 5 eylem alanıyla bağlantılı olarak 10 ana öncelik hedef ve 117 eylem içermektedir” diye konuştu.
Kasımcan çalıştayın Temmuz ayında Roma’da BM Genel Sekreterinin himayelerinde gerçekleştirilecek olan 1. Gıda Sistemleri Durum Değerlendirme Buluşmasına ve akabinde Eylül ayında New-York’ta düzenlenecek olan BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Zirvesine yönelik ülke hazırlıklarına da ciddi katkı sağladığını da sözlerine ekledi.
BM Mukim Koordinatörlük Ofisi İşbirlikleri ve Kalkınma Finansmanı Yöneticisi Bülent Açıkgöz de Sürdürülebilir Gıda Sistemlerinini SKA’ların gerçekleştirilmesinde önemli bir tematik alan olduğunu vurguladı.
BM Gıda Sistemleri Durum Değerlendirmesi Ortaklarla İstişare Çalıştayı Türkiye'deki tüm ortakların gıda sistemleri dönüşümü konusundaki girişimleri ve projelerinin haritalanmasına, Ulusal Yol Haritasında önceliklendirilen eylemlerin uygulanması için atılan adımların ve temel başarıların belirlenmesine; zorlukların derlenmesine ve bu zorlukların nasıl aşıldığının belgelenmesine yardımcı oldu. Çalıştay ayrıca gıda sistemleri dönüşümü konusundaki en iyi uygulamaların ve başlatılabilecek öncü girişimlerin belirlenmesine de olanak sağladı.
1 of 5

Haber
26 Mayıs 2023
Bugünün sahadaki BM ekipleri sürdürülebilir bir gelecek için önemli bir yatırım
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına (SKA) ulaşmak için belirlenen sürenin yarısı geride kalırken dünya bir dönüm noktasında. COVID-19 salgınının süregelen sosyo-ekonomik etkileri, artan yoksulluk, devam eden eşitsizlikler, çatışmalar, yükselen yaşam maliyetleri ve iklim acil durumunun yaygın etkileri, zor kazanılan sürdürülebilir kalkınma kazanımlarını yavaşlatmak ve geriye götürmekle tehdit ediyor. BM'yi ülkelere daha iyi hizmet verecek şekilde yeniden konumlandırmak için yapılan kapsamlı reformlardan beş yıl sonra, sahadaki BM ekipleri yenilenen liderlik altında bu zorlukların üstesinden geliyor ve dünyanın dört bir yanındaki hükümetleri ve insanları desteklemek için çabalar göstermeye devam ediyor.
BM Sürdürülebilir Kalkınma Grubu Başkanı'nın Kalkınma Koordinasyon Ofisi (DCO) ve Mukim Koordinatörlük(RC) sistemine ilişkin 2023 Raporu, ülke, bölge ve küresel düzeylerde kalkınma koordinasyonuna stratejik yatırım yapmanın gerçek ve somut etkilerini derinlemesine inceledi. Bu çalışma, BM kuruluşları olarak birlikte çalıştığımızda ne kadar ileri gidebileceğimizin bir kanıtını oluşturuyor.
İşte yeniden canlandırılan mukim koordinatörlük sisteminin ve sahadaki amaca uygun BM ekiplerinin SKA'lara yönelik ilerlemeye katkı sağladığı 6 nokta şöyle sıralanıyor:
Mukim Koordinatörlerin liderliği, BM ekiplerinin ülkelerin farklı ihtiyaç ve önceliklerine daha etkili bir şekilde yanıt vermesini sağladı. Mukim Koordinatörler, güven inşa etmek, koalisyonlar kurmak, ortak yaklaşımları teşvik etmek ve En Az Gelişmiş Ülkeler, Denize Kıyısı Olmayan Gelişmekte Olan Ülkeler, Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletler ve Orta Gelirli ülkelerin farklı ihtiyaçlarına ve ulusal kalkınma önceliklerine göre uyarlanmış SKA politika ve finansman çözümleri sunmak için tarafsız konumlarından yararlandılar.
Ev sahibi Hükümetlerin
Yüzde 90'ı, Mukim Koordinatörlerin etkili bir şekilde hizmet sunmak için gerekli profile ve beceri setine sahip olduğu konusunda hemfikir olmaya devam ediyor;
Yüzde 92'si BM'nin kanıta dayalı politika tavsiyelerini yeterince sağladığını söylüyor (2021'de bu rakam yüzde 88 idi);
Yüzde 88'i, 2021'de olduğu gibi, Mukim Koordinatörlerin ulusal planlar ve öncelikler için stratejik desteğin sağlanmasına etkin bir şekilde liderlik ettiğini doğruluyor.
Mukim Koordinatörlük sistemi, ülkelerde yoksulluğun ortadan kaldırılması ve kimsenin geride bırakılmaması için öncülük etmeye devam ediyor. Örneğin, 69 ülkedeki Mukim Koordinatörler, BM ekiplerinin gıda güvenliği ve beslenme konularında yeni ortak programlar geliştirmesine öncülük etti. Toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadınların güçlenmesini savunmaya devam ettiler; gençlerin ortak planlama süreçlerine anlamlı katılımında istikrarlı bir iyileşmeye öncülük ettiler; sürdürülebilir kalkınma için insan haklarını ilerletmede ulusal ortakları desteklemede BM ekiplerine rehberlik ettiler; 2030 Gündemini ilerletmek çalıştılar; acil durumlarda ilk müdahale edenler olarak hizmet ettiler.
2019'daki reformlardan bu yana yüzde 35'lik bir artış ile ev sahibi Hükümetlerin yaklaşık yüzde 90'ı (yüzde 87) bugün Mukim Koordinatörlerin BM'nin ortak çalışmalarında tek durak noktası olarak hizmet verdiğini ve BM'nin ülkeye desteğini pekiştirdiğini belirtiyor.
Mukim Koordinatörler ayrıca donörler, özel sektör, finansman kurumları ve sivil toplumla ortaklıklar kurarak ulusal kalkınma önceliklerini ilerletmek için kolektif eylemi harekete geçiriyor. İster Kenya'da kamu sağlık kliniklerini büyütmek için özel yatırımları çekmek, ister Özbekistan'da iş dünyasının sürdürülebilirliğini desteklemek ya da Samoa'da su kalitesi değerlendirmelerinde yerel akademi ile birlikte çalışmak olsun, Mukim Koordinatörler BM uzmanlığını ortaklarla bir araya getirerek çok çeşitli kalkınma sorunlarına entegre çözümler sunuyor.
Ev sahibi Hükümetlerin yüzde 92'si, Mukim Koordinatörlerin 2030 Gündemini ilerletmek ve SKA'lara ulaşmak için ulusal çabaları desteklemek üzere ortaklıklardan yararlanmaya katkıda bulunduğunu söylüyor (2020'de bu oran yüzde 85'ti).
Mukim Koordinatörler ve ekipleri, BM ekipleri için finansmanın kilidini açmada ve 2030 Gündemini ilerletmek için ulusal Hükümetlerin SKA Finansmanına erişimini artırmada kritik bir rol oynadı. BM ekiplerinin ortak programlamasını ve SKA'ları, BM Sürdürülebilir Kalkınma İşbirliği Çerçevelerini ilerletmek için ortaklaşa kararlaştırılan yol haritalarının uygulanmasını teşvik etmek için ülke düzeyinde SKA havuz fonları oluşturdular ve BM ekiplerinin küresel Ortak SKA Fonuna başvurmalarına öncülük ettiler. BM Kalkınma Koordinasyon Ofisi’nin ev sahipliği yaptığı Fon, 2019'dan bu yana 119 BM ekibine 260 milyon ABD doları tutarında mali taahhütte bulunmuş, 188 milyon kişiye sosyal koruma sağlamış, 42 Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletinde dayanıklılık oluşturmuş ve 69 ülkede Entegre Ulusal Finansman Çerçevelerinin (INFF'ler) uygulanmasını destekledi. Mukim Koordinatörler ayrıca Spotlight Girişimi, Merkezi Acil Müdahale Fonu ve Haiti, Burkina Faso, Vanuatu gibi ülkelerde Barışın İnşası Fonu gibi diğer küresel havuz fonlarından kaynak sağlanmasında sistematik bir rol oynuyorlar.
Mukim Koordinatörlük sistemi, BM'nin tek bir sesle iletişim kurması ve kalkınma sonuçları konusunda daha fazla hesap verebilir olması için de etkili oldu. Kalkınma koordinasyonu, ülkelerdeki acil sürdürülebilir kalkınma önceliklerinin dile getirilmesinde ve birçok ülkede nefret söylemi, yanlış bilgilendirme ve dezenformasyonla mücadeleye yardımcı olmada özellikle etkili oldu. Kosta Rika'da nefret söylemine karşı farkındalık yaratmak ve bir Ulusal Eylem Planı ve Ulusal Gözlemevi oluşturmaktan Kenya'daki seçimler sırasında nefret söylemini gerçek zamanlı olarak takip etmek ve izlemek için bir konsorsiyumu desteklemeye kadar, Mukim Koordinatörler BM ailesi içindeki ortak çabaları bir araya getiriyor ve ilgili konularda gerçeğe dayalı anlatıları teşvik etmek için yenilikçi araçlardan yararlanıyor. 2022'de tüm BM ekipleri, ülkede elde edilen sonuçlara ilişkin yıllık raporlarını hazırlayarak hem başarıları hem de yaşadıkları zorlukları Hükümetler ve kamuoyu için tamamen görünür hale getirmiş bulunuyor.
BM'nin elde ettiği verimliliklerin büyük bir kısmı da yeni Mukim Koordinatörlük sistemi tarafından yönlendirildi. Mukim Koordinatörlük sisteminin operasyonel hizmetlerinin BM Kalkınma Programı'ndan (UNDP) BM Sekretaryası’na geçişi, 2020'den bu yana sadece 2022'de 3,4 milyon dolar olmak üzere 10 milyon dolar tasarruf sağladı. BM kalkınma sistemi genelinde daha birleşik operasyonları, maliyet tasarruflarını ve maliyetten kaçınmayı ilerletmek için sistem çapında çabaları destekleyen DCO yatırımları, 2021'de 275 milyon dolardan yüzde 47'lik bir artış ile yaklaşık 405 milyon dolar olarak tahmin edilen verimliliğe yol açtı -. Buna ek olarak, Mukim Koordinatörler yenilenebilir enerji kullanımı, toplumsal cinsiyete duyarlı satın alma, engellilerin kapsanması ve erişilebilirlik gibi ortak hizmetlerin uygulanmasına öncülük ediyorlar. Ev sahibi Hükümetlerin yüzde 80'i, Mukim Koordinatörlerin BM kuruluşları arasındaki mükerrer çabaları en aza indirmeye yardımcı olarak kaynakların verimli kullanılmasını sağladığı konusunda hemfikir. 2019'daki reformlardan bu yana bu oran yüzde 24 artmış bulunuyor.
Mukim Koordinatörlük sistemi aracılığıyla kalkınma koordinasyonuna yapılan yatırımların getirileri açıkca görülüyor. Ancak bu getirilerin devamı için Mukim Koordinatörlük sisteminin yeterli, öngörülebilir ve sürdürülebilir bir finansmana sahip olması gerekiyor. Mukim Koordinatörlük sistemi için kabul edilen 281 milyon dolarlık bütçe, etkili kalkınma koordinasyonu için kritik bir asgari yatırım olma özelliği taşıyor. Üye Devletlerin önemli taahhütlerine rağmen, gönüllü katkılar giderek yetersiz kalıyor. Mukim Koordinatörlük sistemi, 2022 yılından bugüne kadarki en büyük finansman açığıyla karşı karşıya bulunuyor. Bu durum, Mukim Koordinatörlük sisteminin ulusal hükümetlerin ihtiyaç duyduğu desteği sağlamaya devam etme kabiliyetini de tehlikeye atıyor.
Krizlerin yaşandığı bu dönemde Mukim Koordinatörlük sistemine yönelik talepler arttıyor. Üye devletlerin insanlar ve gezegen için, sürdürülebilir bir yarının yolunu açmak adına bugüne kadar BM reformlarına damgasını vurmuş taahhütlerini yenilemeleri gerekiyor.
1 of 5

Haber
25 Mayıs 2023
Sayıştay Başkanlığı ve BM Türkiye işbirliklerini güçlendiriyor
Birleşmiş Milletler (BM) Mukim Koordinatörlük Ofisi, BM Kalkınma Programı (UNDP) ve Türkiye Cumhuriyeti Sayıştay Başkanlığı işbirliklerini güçlendirmek için bugün bir Niyet Beyanı imzaladı.
İmza töreni öncesinde BM Türkiye ve Sayıştay Başkanlığı tarafından ortaklaşa tasarlanan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçarı (SKA) denetçileri için tavsiyeler içeren araç setinin de tanıtımı yapıldı.
Sayıştay Başkanı Metin Yener, Niyet Beyanı'nın imzalanmasının BM ve Sayıştay arasındaki işbirliğini daha da geliştireceğini söyledi. Yener, "Bu işbirliğinden elde edilen deneyimin uluslararası toplumda da yansımaları olacaktır" dedi.
Etkinlikte konuşan BM Mukim Koordinatörü Alvaro Rodriguez de BM ve Sayıştay işbirliğinin önemini vurguladı. "BM sistemi ile Sayıştay arasında gelişen işbirliği, Türkiye'nin SKA'ları ilerletme çabalarına katkıda bulunacaktır. Niyet Beyanının imzalanması ve SKA Denetçilerine tavsiyeler içeren araç setinin yeni bir stratejik işbirliğinin başlangıcı olmasını umuyorum" dedi.
UNDP Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, bir denetim yaklaşımı olmaksızın SKA'ların ilerlemesinde nerede olduğumuzu, neleri başardığımızı, neleri henüz başaramadığımızı ve hala neler yapmamız gerektiğini anlamanın mümkün olmayacağının altını çizdi. "Eğer ölçemezseniz yönetemezsiniz" diye ekledi.
SKA Denetçilerine Öneriler türünün ilk örneği
BM Türkiye Ortaklıklar ve Kalkınma Finansmanı Yöneticisi Bülent Açıkgöz, Avrupa Yüksek Denetim Kurumları Teşkilatı (EUROSAI) tarafından yayınlanan SKA denetimlerine ilişkin araç setinin türünün ilk örneği ve önemli bir bilgi ürünü olduğunu söyledi.
İngilizce olan rehberi Sayıştay Başkanlığı, BM Mukim Koordinatörlük Ofisi, UNDP ve BM İyi Yönetişim Sonuç Grubu üyelerinin ortaklaşa çalışmasıyla oluşturuldu.
SKA'lar, küresel olarak ulusal planlama ve hizmet sunumu süreçlerinin ayrılmaz unsurları haline geldiler. Bu nedenle, SKA'lara hazırlık ve SKA'ların uygulanması açısından ilgili kurumların performansını değerlendirmek için SKA denetim süreçleri çok önem taşımaya başladı.
Yüksek Denetim Kurumları (YDK'lar) kurumsal yetkileriyle çok önemli bir rol oynayarak kamu idarelerinin verimliliğine, hesap verebilirliğine, etkinliğine ve şeffaflığına katkıda bulunuyorlar
Etkinlikte Sayıştay Başkanlığı Uzman Denetçi Berna Erkan da, SKA denetimlerinde denetçilere öneriler sunan araç seti konusunda bilgi verdi.
Erkan, araç setinin SKA Denetçileri için Sayıştaylar ve BM sistemi arasındaki potansiyel etkileşim alanlarına ilişkin bir dizi öneri sunduğunu söyledi. Erkan ayrıca bir sonraki adımın, araç setinin kullanımını küresel olarak Sayıştaylar arasında ortaklaşa yaygınlaştırmak olacağını belirtti.
İngilizce kaleme alınan araç kitine bu linkten ulaşabilirsiniz: https://turkiye.un.org/en/233304-un-sai-country-level-collaboration-sdg-audits-recommendations-auditors
1 of 5

Haber
23 Mayıs 2023
Aşırı hava olayları son 50 yılda 2 milyon kişinin ölümüne ve 4 trilyon dolar kayba neden oldu
Dünya Meteoroloji Örgütü (DMÖ), küresel ısınma nedeniyle son 50 yılda görülen aşırı hava olaylarının 2 milyondan fazla kişinin hayatını kaybetmesine ve 4.3 trilyon dolarlık ekonomik kayba neden olduğunu açıkladı.
DMÖ’nün 22 Mayıs tarihinde Cenevre’de başlayan Dünya Meteoroloji Kongresi sırasında yayınladığı yeni verilere göre 1970 ile 2021 yılları arasında hava, iklim ve suya bağlı 12 bine yakın afet meydana geldi. Aşırı hava olaylarından gelişmekte olan ülkeler en fazla etkilendi. Beklenmeyen ve aşırı hava olayları nedeniyle meydana gelen her 10 ölümün 9’u ve ekonomik kaybın yüzde 60’ı bu ülkelerde gerçekleşti.
DMÖ, bu hava olayları nedeniyle En Az Gelişmiş Ülkeler ve Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletlerinin ekonomilerinin büyüklüğüne oranla "orantısız" bir şekilde yüksek maliyete maruz kaldığını da açıkladı.
DMÖ Genel Sekreteri Petteri Taalas, "En savunmasız topluluklar ne yazık ki hava, iklim ve suyla ilgili tehlikelerin yükünü taşıyor" ifadelerini kullandı.
Sarsıcı eşitsizlikler
DMÖ, En Az Gelişmiş Ülkelerde, son yarım yüzyılda meydana gelen birçok afetin gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) yüzde 30'una varan ekonomik kayıplara neden olduğunu bildirdi.
Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletlerinde ise her beş afetten biri GSYH'nin "yüzde beşinden fazlasına eşdeğer" bir etki yarattı, bazı afetler ise ülkelerin GSYH'sinin tamamını yok etti.
Asya Kıtası, son 50 yılda aşırı hava koşulları, iklim ve su ile ilgili olaylar nedeniyle en yüksek ölüm oranına sahne oldu ve yarısından fazlası sadece Bangladeş'te olmak üzere bir milyona yakın kişi hayatını kaybetti.
DMÖ, Afrika Kıtası’nda gerçekleşen 733.585 iklim nedenli ölümün yüzde 95'inin kuraklık nedeniyle olduğunu belirtti.
Erken uyarı hayat kurtarıyor
DMÖ açıklamasında, gelişmiş erken uyarıların ve koordineli afet yönetiminin afetlerin ölümcül etkilerini azaltmaya yardımcı olduğunu vurguladı. Taalas, "Erken uyarı hayat kurtarıyor," diye vurguladı.
BM ajansı ayrıca 2020 ve 2021 için kaydedilen ölümlerin önceki on yılın ortalamasından daha düşük olduğunu kaydetti.
Myanmar ve Bangladeş'in kıyı bölgelerinde yıkıma neden olan ve "yoksulların en yoksullarını" vuran geçen haftaki şiddetli siklonik fırtına Mocha örneğine işaret eden Taalas, geçmişte yaşanan benzer hava olaylarının her iki ülkede de "on binlerce hatta yüz binlerce kişinin ölümüne" neden olduğunu hatırlattı.
DMÖ’nün Başkanı, "Erken uyarı sistemleri ve afet yönetimi sayesinde bu feci ölüm oranları çok şükür ki artık tarih oldu" dedi.
Birleşmiş Milletler’in Herkes için Erken Uyarı girişimi, WMO'nun en üst düzey karar alma organı olan Dünya Meteoroloji Kongresi tarafından onaylanması beklenen en önemli stratejik önceliklerden birini oluşturuyor.
Kimseyi geride bırakma
Girişim, erken uyarı hizmetlerinin 2027 yılı sonuna kadar dünya üzerindeki herkese ulaşmasını sağlamayı amaçlıyor. Girişim, BM Genel Sekreteri António Guterres tarafından geçen yıl Kasım ayında Şarm El-Şeyh'te düzenlenen COP27 iklim değişikliği konferansında başlatılmıştı.
Halihazırda dünyanın sadece yarısı erken uyarı sistemleri kapsamında bulunuyor ve Gelişmekte Olan Küçük Ada Devletleri ile En Az Gelişmiş Ülkeler bu sistemin çok gerisindeler.
1 of 5

Haber
11 Mayıs 2023
Deprem bölgesinde yardım ve umutla hayatta kalmak
Orijinal İngilizce Metin yazarı: Gizem Yarbil Gürol
Fotoğraflar: UNOCHA/Ahmad Abdulnafi
Şubat ayında Türkiye'nin güneydoğusunu vuran şiddetli depremler kentsel ve kırsal alanlarda geniş çaplı yıkım ve tahribata yol açtı. Türkiye'de 1939 yılından bu yana kaydedilen en şiddetli depremler olan 6 Şubat depremleri bölgede 11 ili ve 9,1 milyon kişiyi doğrudan etkiledi.
En az 3 milyon insan, evleri, mahalleleri kentleri yerle bir olduğu için yer değiştirdi. Ancak birçoğu için yeni gerçeklik belirsizlik ve zorluklarla dolu. Kimi depremzedeler başka şehirlere taşınırken, bazıları da çadır ve konteynır kentlere, bir kısmı ise hasarlı binaların veya kendi yıkılan evlerinin yakınında yer alan çadırlara veya derme çatma barınaklara sığındı.
Kırsalda yaşayanlar toprakla olan derin bağları nedeniyle ve birincil gelir ve geçim kaynakları olan tarım arazilerini ve hayvanlarını geride bırakmak onlar için bir seçenek olmadığı için hasar gören evlerinin yakınına yerleşmeyi tercih etti. Bu depremzedeler genellikle depremlerden önemli ölçüde etkilenen uzak ve ulaşılması zor bölgelerde bulundukları için daha da savunmasız durumda kaldılar.
Türkiye'nin depremden en çok etkilenen illerinden biri olan Adıyaman'ın İncekoz köyüne dar ve kayalık zorlu bir yoldan ulaşılıyor. Depremler, yolda büyük hasara yol açmış ve yakındaki dağlardan yolun her iki tarafına büyük kayaların düşmesine neden olmuştu. Bu durum araçların bölgede ilerlemesini giderek daha tehlikeli hale getirdi ve yardım ulaştırmak zorlaştı.
Depremlerin ardından yaşananlar İncekoz halkı için hiç de kolay olmadı. Köydeki 56 evden 25'i yıkıldı. Köylüler, depremlerin ardından yardım ve hizmetlerin önemli ölçüde geciktiğini söylüyor.
Zeynep Tutar, "Neredeyse bir ay boyunca elektriğimiz yoktu" derken, arkadaşı Fatma Karlı, başlangıçta çadır olmadığı için 16 kişinin neredeyse iki hafta boyunca barınmak için bir minibüste kalmak zorunda kaldığını anlatıyor.
Ancak bir aile için kayıplar daha ağırdı. Fil ailesi inşasını sadece iki yıl önce tamamladıkları evlerinin enkaza dönüştüğünü gördüler. Hayatta kaldılar, ancak geçim kaynakları olan hayvanları o kadar şanslı değildi; birçoğu ahırda mahsur kaldı ve öldü. Aile depremde traktörlerini de kaybetti.
"Her şeyimizi kaybettik," diye yakınıyor Esma Fil. "Sadece kendi canımızı kurtarabildik, enkazdan pek bir şey kurtaramadık.
Aydın Fil "Buradaki en büyük geçim kaynağımız tütün ve hayvancılık. Hayatta kalan hayvanlar için bir miktar yardım aldık ama ölen hayvanların telafisi için herhangi bir yardım yapılmadı" diye anlatıyor.
Kendisi de bir tütün çiftçisi olan Hüseyin, depremlerde keçilerini kaybetmiş. Şimdi de ağır hasar gören evini kaybetmekten endişe ediyor. Yetkililer ona evinin yıkılması gerektiğini söylemiş ama o evini onarmak istiyor.
Yaşadıkları zorluklara rağmen bu çiftçilerin hala umudu var; geçimlerini yeniden sağlamak için tütün ekim sezonunu dört gözle bekliyorlar.
"Hayat devam ediyor," diyor Aydın Fil. "Baharı ve yazı bekliyoruz. Yeniden tütün ekeceğiz. Soğan, yeşillik ve sebze de ekeceğiz. Ne ekebilirsek ekeceğiz."
Depremden etkilenen bölge Bereketli Hilal olarak biliniyor ve tarımsal üretim, gıda endüstrisi ve tarımsal geçim kaynakları açısından kritik öneme sahip bulunuyor. İlk değerlendirmeler, depremlerin Türkiye'nin tarımsal üretiminin yüzde 20'sinden fazlasına zarar verdiğini gösteriyor.
Fiziki hasarın ve temel hizmetlerdeki aksamaların etkisi, kırsal kesimde yaşayanların hizmetlere daha sınırlı erişime sahip olmasıyla birlikte, farklı yerlerde farklı şekillerde hissediliyor. Hükümet insanlara yardım ve toparlanma desteği sağlamayı planlasa da, felaketin boyutu nedeniyle özellikle kırsal kesimde yaşayan pek çok insan hala son derece zor koşullarda yaşamaya devam ediyor.
Concern Worldwide ve uygulama ortağı Gökkuşağı, Adıyaman'ın ücra köylerinde kapı kapı dolaşarak insanların ihtiyaç duydukları temel yardımlara ulaşmalarını sağlıyor.
Concern Worldwide Program Sorumlusu Rojda Dinç şöyle açıklıyor: "İncekoz, yıkımın çok ağır olduğu ve ulaşmanın çok zor olduğu bir bölge, dolayısıyla burada çok az yardım kuruluşu faaliyet gösteriyor.
Başlangıçta, bu bölgedeki kırsal kesimin öncelikli ihtiyaçlarını belirlemek için muhtara danıştık. Onun geri bildirimlerine dayanarak, gıda paketleri ve battaniyeler dağıtılırken hijyen malzemelerinin eksik olduğunu keşfettik. Dolayısıyla, bugünkü odağımız hijyen paketleri sağlamak. Bununla birlikte, her çadırı ziyaret etmek ve orada yaşayan insanların özel ihtiyaçlarını değerlendirmek için zaman ayırıyoruz ve yardımları buna göre dağıtıyoruz."
Adıyaman'ın dış mahallelerinden şehir merkezine doğru ilerlerken Narlıkuyu kampında daha canlı bir manzarayla karşılaşıyoruz. Burada, Türk sivil toplum kuruluşu Pikolo, deprem nedeniyle yerlerinden olan çocuklara psikososyal destek faaliyetleri sunan çocuk dostu bir alan kurmuş. Çocuklar yaşadıkları travma ve duygusal yüke rağmen coşkuyla oynuyorlar.
Kampta çalışan Çocuk Psikoloğu Havva Karahanlı "Dün bir dilek oyunu oynadık ve beni en çok etkileyen şey birçok çocuğun eve dönmeyi dilemesiydi. Evlerine ne kadar özlem duyduklarını açıkça gördüm” diye anlatıyor.
Karahanlı depremlerin çocukları duygusal karmaşa içinde bıraktığını ve sığınacak bir yere, kendilerini güvende hissedebilecekleri ve teselli bulabilecekleri bir alana ihtiyaç duyduklarını söylüyor. Ancak çadırlar dört ya da beş kişilik aileleri barındırmak için çok küçük ve bazı durumlarda, özellikle de aşırı kalabalık, gayri resmi yerleşim yerlerinde, tek bir çadırda daha fazla kişi kalmak zorunda kalıyor.
Havva ve diğer Pikolo ekibi üyeleri, çocuklara ihtiyaç duydukları desteği vermek için yorulmadan çalışıyor, bire bir psikososyal destek seansları sunuyor ve oyunlar oynuyor. Her gün yaşları 6 ila 16 arasında değişen yaklaşık 40 ila 70 çocuk Pikolo'nun etkinliklerine katılmak üzere çadıra geliyor.
Depremler nedeniyle travma geçiren insanlar için psikolojik destek, bölge genelinde kritik bir ihtiyaç. Türk STK'sı Nirengi Derneği tarafından yapılan bir değerlendirme, çocukların karşılaştığı zorlukların boyutunu ortaya koyuyor. Birçoğu olanları kavrayamıyor, sevdiklerinin ve arkadaşlarının kaybını sindiremiyor ya da duygularını etkili bir şekilde tanıyıp ifade edemiyor. Ve çocuklar sıkışık geçici barınaklarda yaşadıkları için, genellikle ebeveynlerinin korku ve endişelerine tanık oluyorlar, bu da kendi stres ve endişelerini artırıyor.
Havva, "Endişe ve öfke onları tüketmiş gibi görünüyor" diyor. "Depremlerin tekrar olup olmayacağından ve evlerine dönüp dönemeyeceklerinden endişe ediyorlar" diye ekliyor.
Ancak Havva ve ekibi, çocukların birbirlerine karşı davranışlarında iyileşmeler olduğunu fark ediyor.
"Hala önümüzde uzun bir yol var, ancak etkileşimlerinde olumlu bir değişim gördük. Yavaş ama emin adımlarla duygularını işlemeyi ve birbirlerine eşlik ederek rahatlamayı öğreniyorlar" diye ekliyor.
Bu çocuk dostu alanda Çocuk Gelişim Uzmanı olarak görev yapan Songül Olcay Adıyamanlı depremden sağ kurtulanlardan.
"Depremlerden önce de bir hayatımız vardı. Eskiden istediğimiz her şeyi alabiliyorduk ama şimdi temel ihtiyaçlar için sıra beklemek zorundayız. Bu bir muhtaçlık ve bağımlılık hissi. Depremlerden üç gün sonra mahallemizdeki bir aşevinde gönüllü çalışmaya başladım. Evde oturup çok fazla düşünmenin bana iyi gelmediğini fark ettim. Gönüllülük daha hızlı iyileşmeme yardımcı oldu” diye anlatıyor.
Pikolo'da Sosyal Hizmet Uzmanı olarak çalışan ve kendisi de bir depremzede olan Fidan Akat, Songül'ün gönüllülüğün iyileştirici gücüne ilişkin duygularını paylaşıyor.
"İnsani yardım çalışmaları yaparken çok korkunç şeyler gördük ve bazı arkadaşlarım bu acıya dayanamayıp işi bıraktı" diyor.
Ancak Fidan ısrarcı olmuş, hayati önem taşıyan yardımları depremzedelere ulaştırmış ve çocuk dostu merkezin kurulmasına yardımcı olmuş. Merkezin yerini seçtiklerini çünkü yakınlardaki binaların ağır hasarlı olmasına rağmen henüz yıkılmadığını söylüyor.
"En azından binalar hala ayakta. Bırakın çocuklar bunları görsün," diyor.
© 2023 UN Humanitarian
1 of 5

Basın Duyurusu
04 Mayıs 2023
Geleceği görmek bizim elimizde İnsan Haklarının 75 Yılı
Projenin tanımı
Öğrenciler için Kısa Film Yarışması Bu İnsanın Dünyası 2023
Uluslararası İnsan Hakları Film Festivali “This Human World (thw)” (Bu İnsanın Dünyası), Birleşmiş Milletler Enformasyon Servisi (UNIS) Viyana, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Avusturya ve Viyana Belediyesi Avrupa ve Uluslararası İşler Genel Müdürlüğü himayesinde Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya, Slovenya ve Türkiye'deki okullardan öğrencilerin katılmasının beklendiği İnsan Hakları 2023 Kısa Film Yarışmasını düzenleyecek.
İnsan Hakları 75 Yaşına giriyor
Bugün pek çok hakkı kanıksamış gibi görünsek de yeni zorluklar, eşitsizlikler ve savaşlarla karşı karşıyayız. Son yıllarda yaşanan çok sayıda çatışma, bunlarla yüzleşmek için sınırları, sektörleri ve nesilleri aşan bir iş birliğine ihtiyaç olduğunu gösteriyor. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne buradan ulaşabilirsiniz.
10 ila 20 yaş arası öğrencileri, sınıf olarak veya bireysel olarak, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin maddelerinden esinlenerek kısa filmler çekmeye davet ediyoruz.
Yarışmanın bu yılki temasına gelecek olursak:
İnsan Haklarının 75 Yılı
Bu haklar sizin ve geleceğimiz için ne anlama geliyor?
İnsan haklarını nasıl savunursunuz?
Kaçmak zorunda kalan ve insan hakları ihlallerine maruz kalan insanlara nasıl destek olabiliriz?
Bildirge'nin hangi maddesi hayatınızı etkiledi?
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi neden bu kadar önemli?
Hangi madde hakkında bir hikâye anlatabilir/kısa bir film çekebilirsiniz?
Yarışmanın amacı, insan haklarını ve 30 maddelik İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni gençlere yaklaştırmak, öğrencilere bu konular üzerinde eleştirel düşünme fırsatı vermek ve genç, kararlı film yapımcılarına çalışmalarını sunabilecekleri bir platform sunmak oluşturuyor.
Film başvuruları uluslararası bir jüri tarafından değerlendirilecek. Jüri ödülüne layık görülen kısa film, 30 Kasım - 10 Aralık 2023 tarihleri arasında Viyana'da gerçekleştirilecek olan uluslararası film festivali This Human World kapsamında gösterilecektir.
Son 13 yıldaki sayısız ve niteliksel olarak olağanüstü başvuruların ardından, 2023'te de bireysel öğrencilerden veya okul sınıflarından grup çalışmalarından ilham verici ve heyecan verici katkılar bekleniyor. Yarışma, BM ortak kuruluşları tarafından uluslararası düzeyde tanıtılacak ve Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya, Slovenya ve Türkiye'den katılımcılara açık olacak.
Yarışmaya katılma koşulları:
Yarışma 10 ila 20 yaş arası çocuk ve gençlere açıktır. Film başvuruları öğrenciler tarafından bireysel olarak veya okul-sınıf olarak yapılabilir. Kısa filmlerin uzunluğu 3 dakikayı geçmemelidir. Filmler, okullar tarafından sağlanan ve/veya öğrencilerin kullanabileceği herhangi bir araç kullanılarak üretilebilir ve düzenlenebilir. Profesyonel video kameralarından telefon kamerasına kadar her tür kamera kullanılabilir.
Yarışma için kayıtlar en geç 12 Eylül 2023 tarihine kadar aşağıdaki adrese e-posta yoluyla yapılabilir
schulfilmprojekt@thishumanworld.com
Kayıt için gerekli bilgi ve belgeler: Okul adı ve adresi Okul yetkili kişi (öğretmen) adı ve iletişim bilgileri Katılımcı öğrencilerin yaşı ve sayısı Öğrenciler ve reşit olmayanların yasal vasileri, kızları/oğulları tarafından film kayıtlarının sunulmasıyla, ödül töreninin fotoğraf ve video materyallerinin (kazananların fotoğrafları / katılımcılarla röportajlar) medyada ve düzenleyen kurumların (UNIS, UNHCR, Viyana Şehri, THIS HUMAN WORLD) web sitelerinde ve sosyal ağlarda yayınlanabileceğini kabul ederler. Başvuruların İngilizce veya Almanca yapılması gerekir Yarışmaya katılacak filmlerin gönderilmesi için son tarih 10 Kasım 2023'tür. Videoların gönderilmesi aşağıdaki e-posta adresi üzerinde yapılmalıdır: schulfilmprojekt@thishumanworld.com Daha fazla bilgi için: Lisa Wegenstein veya Carla Lehner ile irtibata geçebilirsiniz: Tel.: +43/1/5855888/24 veya e-posta: schulfilmprojekt@thishumanworld.com
Kayıt için gerekli bilgi ve belgeler: Okul adı ve adresi Okul yetkili kişi (öğretmen) adı ve iletişim bilgileri Katılımcı öğrencilerin yaşı ve sayısı Öğrenciler ve reşit olmayanların yasal vasileri, kızları/oğulları tarafından film kayıtlarının sunulmasıyla, ödül töreninin fotoğraf ve video materyallerinin (kazananların fotoğrafları / katılımcılarla röportajlar) medyada ve düzenleyen kurumların (UNIS, UNHCR, Viyana Şehri, THIS HUMAN WORLD) web sitelerinde ve sosyal ağlarda yayınlanabileceğini kabul ederler. Başvuruların İngilizce veya Almanca yapılması gerekir Yarışmaya katılacak filmlerin gönderilmesi için son tarih 10 Kasım 2023'tür. Videoların gönderilmesi aşağıdaki e-posta adresi üzerinde yapılmalıdır: schulfilmprojekt@thishumanworld.com Daha fazla bilgi için: Lisa Wegenstein veya Carla Lehner ile irtibata geçebilirsiniz: Tel.: +43/1/5855888/24 veya e-posta: schulfilmprojekt@thishumanworld.com
1 of 5
Basın Duyurusu
02 Mayıs 2023
UNDP ve Birleşik Krallık, deprem bölgesinde atık yönetimi yükünü hafifletmek için güçlerini birleştiriyor
Ankara, 28 Nisan 2023 –Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Birleşik Krallık, Türkiye’de 6 Şubat 2023 depremlerinden etkilenen toplulukların acil ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla uygulayacakları 1,9 milyon ABD Doları tutarındaki programın başlangıcı olarak Kilis Belediyesi’ne yeni bir yol süpürme aracı teslim etti. UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, 27 Nisan 2023 günü, yeni aracı Kilis Belediye Başkanı Servet Ramazan’a sundu. Kente daha önce 110 atık konteyneri ve kırılgan haneler için 200 hijyen paketi ve temizlik malzemeleri de gönderilmişti. Ayrıca, Kilis’in dar sokaklarında dolaşabilecek şekilde tasarlanmış küçük bir çöp kamyoneti olan “çöp taksisi” de yakında teslim edilecek.
Yakınındaki diğer illerde yaşanan ağır yıkıma uğramamış olsa da, Kilis bu afetin yükünü başka biçimde çekiyor: Komşu bölgelerden on binlerce depremzede Kilis şehrine sığındı. Kilis böylesine büyük bir göç ile ilk kez karşılaşmıyor. Suriye’deki iç savaşın neden olduğu mülteci krizi boyunca, Kilis’in nüfusu 120.000’den 220.000’i aşkın bir sayıya yükseldi. Depremlerden önce Kilis, nüfus oranı itibarıyla, Türkiye’de tüm belediyeler içinde en yüksek oranda geçici koruma altında Suriyeliyi barındırıyordu. Şimdi de deprem nedeniyle belediye sınırları içinde yaşayan nüfus yaklaşık 300.000’e ulaştı.
“Gururlu ve kadim Kilis şehrinin süregelen cömertliği karşısında saygıyla eğiliyoruz” diyen UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton sözlerini şöyle sürdürdü: “Milyonlarca insanın evlerini ve varlıklarını kaybetmesine, daha güvenli yerlerde dostlarına ve yakınlarına sığınmasına neden olan deprem felaketinin etkisinin tüm ülkede nasıl hissedildiğini Kilis’te görüyoruz. Bu hareketlilik, yeni gelenlere de kamu hizmetleri sağlamak için çabalayan ev sahibi belediyeler için de büyük zorluklar yaratıyor. Atık yönetimi ağır yük altında; işte bu noktada UNDP, Birleşik Krallık finansmanıyla destek sağlıyor.”
“Kilis, depremden sonraki yalnızca 10 hafta içinde nüfusunda yüzde 40 artış yaşadı. Şu an bizim en önemli görevimiz, şehrimizde yaşayan herkes için sağlıklı ve insana yakışır yaşam koşulları oluşturmak.” diyen Kilis Belediye Başkanı Servet Ramazan sözlerini şöyle sürdürdü: “UNDP ile depremden öncesine dayanan yakın bir iş birliğimiz var. Depremden bu yana da bize çöp konteynerleri ve hijyen malzemeleri sağladılar. Bugün teslim edilen yol süpürme aracı ise, atık yönetimimizi daha da geliştirecek ve sokaklarımızı herkes için temiz tutmaya ve sağlıklı hale getirmeye yardımcı olacak.”
Yol süpürme aracı, günde yaklaşık 320-330 ton atık üreten kalabalık bir kentte, acilen ihtiyaç duyulan atık toplama ve sokak temizleme hizmetini sağlayacak. UNDP-Birleşik Krallık ortaklığı, deprem nedeniyle atık yönetim kapasitesinin yıkıma uğradığı yerler dahil olmak üzere, diğer yerlere de benzer destekler sağlayacak.
Birleşik Krallık finansmanı ayrıca, UNDP'nin depremin etkilediği Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş illerinde kırılgan gruplar için temel bakım hizmetleri sunan gezici ve geçici merkezler kurmasına ve depremden en fazla etkilenen bazı bölgelerde, yaşadıkları yerlerden ayrılmak zorunda kalmış kişilerin, hayatlarını yeniden kurmaya başlamasına destek olmak için mesleki eğitimler düzenlemesine yardımcı olacak.
Birleşik Krallık finansmanı,16 Şubat 2023’te yayınlanan BM Acil Yardım Çağrısı kapsamında UNDP’nin talebine karşılık sağlandı.
“Yıkıcı depremlerin ardından Birleşik Krallık, Türk hükümetinin insani yardım talebine hızla yanıt verdi.” diyen Birleşik Krallık Büyükelçisi Jill Morris, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birleşik Krallık hükümeti, tarihindeki en hızlı insani yardım müdahalesini başlattı. Arama Kurtarma Ekiplerimiz (ISAR), depremin ardından 72 saat içinde olay yerindeydi. Birleşik Krallık’ın gönderdiği tıbbi ekip, 18.000'den fazla kişiyi tedavi etti ve ayrıca Türkiye ve Suriye'ye 534 tonun üzerinde yardımın ulaştırılmasına yardımcı olduk. BM kuruluşları ile birlikte çalışarak, uluslararası müdahale desteğimizi sürdürüyoruz. Finansmanımızla sağlanan yol süpürme aracının, şehrin atık yönetimi yükünü hafifletmesine yardımcı olacağını umuyoruz.”
Şubat 2023 depremleri Türkiye’nin güneyinde 110.000 km2 büyüklüğünde bir bölgeyi vurmuş, 50.700’i aşkın insanın ölümüne, 3,3 milyon insanın (bölge nüfusunun yüzde 20’sinden fazlasının) yerinden olmasına, 313.000 binanın yıkılmasına yol açmıştı. UNDP, BM, AB ve Dünya Bankası’nın desteğiyle Türk Hükümeti tarafından hazırlanan afetin mali etkilerine ilişkin analiz raporu “Türkiye Deprem Toparlanma ve Yeniden İmar Değerlendirmesi (TERRA)”ya göre, depremlerin yarattığı toplam hasar ve zarar 103,6 milyar ABD Doları olarak tahmin ediliyor.
1 of 5
Basın Duyurusu
20 Nisan 2023
Dünyada çok mu fazlayız? Çok mu az? Yoksa yanlış soruyu mu soruyoruz?
Ankara, Türkiye – Yeni veriler, nüfus ile ilgili kaygıların yaygın olduğunu ve hükümetlerin doğurganlık oranlarını artırmayı, düşürmeyi veya sürdürmeyi amaçlayan politikalara giderek daha fazla odaklandığını ortaya koyuyor. Ancak UNFPA'in bugün yayınlanan Dünya Nüfus Durumu raporuna göre, doğurganlık oranlarını etkilemeye yönelik politikalar genellikle etkisiz kalıyor ve kadın haklarına zarar veriyor.
"8 Milyar Yaşam, Sonsuz Olasılıklar: Haklar ve Seçimler Üzerine" isimli UNFPA raporu, nüfus tartışmalarının nasıl çerçevelendiği ile ilgili radikal bir yeniden düşünme çağrısında bulunuyor; politikacıları ve medyayı nüfus patlamaları ve düşüşleri hakkındaki abartılı ve kaygı yaratan söylemleri terk etmeye çağırıyor. Liderler, insanların ne kadar hızlı ürediğini sorgulamak yerine, bireylerin, özellikle de kadınların kendi üreme seçimlerini özgürce yapıp yapamadıklarını sorgulamalı - ki bu sorunun cevabı çoğu zaman ‘Hayır”.
UNFPA İcra Direktörü Dr. Natalia Kanem, “Kadınların bedenleri nüfus hedeflerinin esiri olmamalı” diyor ve ekliyor; "Nüfus büyüklüğünden bağımsız olarak gelişen ve kapsayıcı toplumlar inşa etmek için, nüfus dinamikleri hakkında nasıl konuştuğumuzu ve nüfus değişikliklerine ilişkin planlarımızı tamamiyle yeniden düşünmeliyiz.”
Bu yılki Dünya Nüfus Durumu Raporu’na veri sunan 68 ülkede, kadınların ve kız çocuklarının yüzde 44'ü, cinsellik, gebelik önleyici yöntem kullanımı ve sağlık hizmeti alma konularında hala bedenleri ile ilgili bilinçli kararlar alma hakkına sahip değil; ve Dünya çapında yaklaşık 257 milyon kadının karşılanmamış, güvenli ve güvenilir aile planlaması ihtiyacı var.
Tarih, doğum oranlarını artırmak veya azaltmak için tasarlanan doğurganlık politikalarının genellikle etkisiz olduğunu ve kadın haklarına zarar verebildiğini gösteriyor. Birçok ülke, kadınlara ve eşlerine mali teşvikler ve ödüller sunarak daha büyük aileler oluşturmak için programlar başlattı, ancak doğum oranları kadın başına iki çocuğun altında kalmaya devam ediyor. Zorla kısırlaştırma ve zorlayıcı doğum kontrolü yoluyla nüfus artışını yavaşlatma çabaları da insan haklarını ciddi şekilde ihlal ediyor.
Aile planlaması, doğurganlık hedeflerine ulaşmak için bir araç olarak değil; bireyleri güçlendirme aracı olarak kullanılmalıdır. Kadınlar, uzmanların ve yetkililerin baskısından bağımsız olarak, ne zaman ve kaç çocuk sahibi olmak istediklerine kendileri karar verebilmelidir.
Rapor, hükümetlere doğum izni programları, çocuk vergi indirimi, işyerlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden politikalar ve cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve haklarına evrensel erişim gibi toplumsal cinsiyet eşitliği ve haklarını temel alan politikalar oluşturmaları için çağrıda bulunuyor. Ayrıca, bu politikaların, ekonomik olarak büyüyen ve nüfuslar nasıl değişirse değişsin dirençli toplumların gelişmesini sağlayacak kanıtlanmış bir başarı formülü olduğunu vurguluyor.
2023 Dünya Nüfus Durumu Raporu’ndan Öne Çıkanlar:
Rapora katkı sunan 68 ülkeden alınan verilere göre, kadınların ve kız çocuklarının yüzde 24’ü cinsel ilişkiye ‘hayır’ diyemiyor ve yüzde 11'i gebelik önleyici yöntem kullanımı ile ilgili kendi kararlarını alamıyor.
8 ülkede yapılan bir araştırma, Dünya nüfusu ile ilgili medyadaki tartışmalara maruz kalan kişilerin küresel nüfusu “çok yüksek” görmeye daha yatkın olduğunu gösteriyor.
Küresel demografi hızla değişiyor: İnsanların 3’te 2’si düşük doğurganlık koşullarında yaşıyor; 2050 yılına kadar küresel nüfusta öngörülen artışın yarısını 8 ülke oluşturacak (Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Mısır, Etiyopya, Hindistan, Nijerya, Pakistan, Filipinler ve Birleşik Tanzanya Cumhuriyeti) ve dünyanın en kalabalık ülkeleri sıralamasını önemli ölçüde değiştirecek.
İklim değişikliği için doğurganlığı suçlamak, en büyük karbon salınımı sorumlularını dışarıda bırakıyor. 8 milyar insandan yaklaşık 5,5 milyarı, karbon emisyonuna katkıda bulunmak için gerekli parayı (günde yaklaşık 10 dolar) kazanmıyor bile.
Yakın tarihli bir BM araştırması, işgücünde daha fazla toplumsal cinsiyet eşitliğinin, yaşlanan ve doğurganlığın düşük olduğu toplumlarda ekonomileri kalkındırmak için kadınların daha fazla çocuk yapması için üretilen politikalardan çok daha etkili olacağını gösteriyor.
Basın için notlar:
Dünya Nüfusu Durumu (SWOP) raporu, UNFPA'in yıllık en önemli yayınıdır. 1978'den beri her yıl yayınlanan rapor, cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve hakları alanında ortaya çıkan sorunlara ışık tutup gündeme taşıyor ve uluslararası kalkınma alanında yarattıkları zorlukları ve fırsatları mercek altına alıyor. Bu yılki rapor, iki BM ortağı; Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ve Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı Nüfus Bölümü’nün katkılarını da içeriyor.
Birleşmiş Milletler’in cinsel sağlık ve üreme sağlığı kurumu olarak UNFPA, insanların aile planlaması ve hayat kurtaran üreme sağlığı bilgilerine ve hizmetlerine erişimlerini artırma ve, kadınları ve kız çocuklarını bedenleri ve yaşamları hakkında bilinçli kararlar vermeleri için güçlendirme amacıyla çalışır.
İlgili Linkler:
UNFPA 2023 Dünya Nüfus Durumu Raporu’nun tamamı (İngilizce)
Raporun Türkçe ve İngilizce Özet Broşürleri
Haber ve Röportaj Talepleri için:
Zeynep Atılgan, UNFPA Türkiye İletişim Yöneticisi - atilganozgenc@unfpa.org
1 of 5
Basın Duyurusu
11 Nisan 2023
Türkiye’de depremlerin ardından kültürel miras korunuyor
Ankara, 11 Nisan 2023 – Türkiye’de depremden etkilenen bölgelerde yeri doldurulamaz kültürel mirası korumak amacıyla, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Hatay ve Kahramanmaraş Arkeoloji Müzelerine, ilk etapta 20 konteyner teslim etti. Bu teslimat, tam restorasyon yapılıncaya kadar, hasar gören eserlerin koruma altına alınmasında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı destekleme çabalarının başlangıcını oluşturuyor.
6 Nisan 2023 tarihinde, Hatay Arkeoloji Müzesi’ne 18, Kahramanmaraş Arkeoloji Müzesi’ne ise 2 konteyner teslim edildi. Bu konteynerler, iki müzenin envanterinde yer alan paha biçilmez hazinelerin içinde hasarlı veya tahrip olmuş eserlerin koruma uzmanları tarafından restore edilerek yeniden halkın ziyaretine açılmasına kadar koruma altına alınmaları için kullanılacak.
Bu teslimat, 50.000’i aşkın insanın ölümüne, 3,3 milyon insanın yerinden edilmesine ve tahminen 103,6 milyar ABD Doları tutarında hasara neden olan iki büyük depremden iki ay sonra gerçekleştirildi.
“Bu konteynerler sadece bir başlangıç” diyen UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton sözlerini şöyle sürdürdü: “UNDP şu anda, hasar gören binlerce kültürel miras eserini tüm ihtişamlarıyla eski haline getirmeye yönelik daha kapsamlı bir çaba için fon arıyor. Bu çaba, sadece tarihsel belleğin kritik ögesi olan fiziksel eserlere yönelik değil, aynı zamanda bölgenin eşsiz kimliğini ve insan ruhunu yeniden canlandırmaya katkı yapmayı hedefliyor.”
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın listelerine göre, depremlerin en ağır biçimde vurduğu 11 ilde kültürel miras niteliğinde 8.444 tarihsel yapı var. BM, AB ve Dünya Bankası’nın desteğiyle Türk Hükümeti tarafından hazırlanan Türkiye Deprem Toparlanma ve Yeniden İmar Değerlendirmesi (TERRA) raporuna göre, kültürel miras uzmanlarının inceleyebildiği 2.863 eserin yüzde 60’ından fazlası çeşitli düzeylerde hasar görmüş durumda.
UNDP Türkiye İyi Niyet Elçisi, Oyuncu Mert Fırat, “Antakya’nın büyük bir kısmı harabeye dönmüş durumda, kentimizin kalıcı simgelerinin her birini elimizden geldiğince korumalı ve restore etmeliyiz” dedi. Ailesi Antakyalı olan Fırat, İhtiyaç Haritası’nın kurucusu olarak ilk günden beri deprem bölgesine yardım etmek için aktif olarak çalışıyor.
Antakya’nın tarihi, Osmanlı, Bizans ve Roma dönemlerine kadar uzanıyor ve Hatay Arkeoloji Müzesi’ndeki eserler, bölgenin tarihine ışık tutuyor. Müzedeki paha biçilmez hazineler arasında, 3.000 yıl önce hüküm süren Hitit Kralı Şuppiluliuma’nın iki tonluk heykeli, zengin bir Roma ve Bizans mozaikleri koleksiyonu ve M.Ö. III. Yüzyıldan kalan muhteşem bir mermer mezar olan Antakya Lahdi yer alıyor.
Konteynerlerin yanı sıra, UNDP önümüzdeki haftalarda, kültür varlığı niteliğindeki yapılar ve müzelerde devam eden hasar durum tespit çalışmaları kapsamında, eserlerin hasar derecesinin belirlenmesi, hasarlı bölgelerin haritalandırılması, gerekli fotoğrafların çekilerek belgelendirilmesi ve eserlerin güvenliğinin sağlanması için ihtiyaç duyulan telsiz, drone ve tablet gibi ekipmanları sağlayacak.
UNDP, depremlerde tamamen çökmüş olan, Antakya itfaiyesi ve araçlarının bulunduğu binanın yerine geçici olarak kullanılmak üzere Hatay itfaiyesine daha önce 25 konteyner göndermişti.
Bu çalışmalar, UNDP’nin depremden etkilenen bölgelerde “erken toparlanma” çabalarına yaptığı katkılardan yalnız birkaçını temsil ediyor. UNDP ayrıca, deprem enkazının halk sağlığı ve çevreyi koruyacak biçimde yönetilmesine yardım etmek üzere atık yönetim ekipmanı, araçları ve malzemeleri sağlıyor; yaşlılar ve engelliler için mobil günlük bakım merkezleri kuruyor; yerel tarım ürünlerinin tedarik edildiği mobil mutfaklar kurmak üzere kadın kooperatifleri ile işbirliği yapıyor; ve diğer bölgelere taşınan depremzedeler için mesleki eğitimi yaygınlaştırma çabalarını destekliyor.
Deprem sonrası toparlanma ve yeniden inşa alanlarında UNDP’nin öncelikleri hakkında daha fazla bilgi için: https://www.undp.org/turkiye/publications/recovery-and-reconstruction-after-2023-earthquakes-turkiye-undp-project-catalogue
Fotoğraflar için buraya tıklayın.
Ayrıntılı bilgi için:
Bahar Paykoç, UNDP Türkiye İletişim Sorumlusu, bahar.paykoc@undp.org
****
UNDP, krizlere dayanıklı toplumlar inşa etmek ve herkes için yaşam kalitesini yükseltecek türden büyümeyi artırarak sürdürmek amacıyla toplumun her kesiminden insanlarla ortaklık kuruyor. Sahada 177 ülke ve bölgede, güçlü bireyler ve güçlü toplumların oluşturulmasına katkı sağlayacak küresel perspektif ve yerel içgörüler sunuyoruz. Daha fazlası için: www.undp.org/turkiye.
1 of 5
Basın Duyurusu
08 Mart 2023
UNDP, Türkiye’nin depremden etkilenen bölgelerinde toparlanma faaliyetlerine başlıyor
Ankara, 8 Mart 2023 - Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Türkiye’nin 11 ilini etkileyen ve 46.000’i aşkın insanın ölümüne, 2,7 milyon kişinin (bölgenin toplam nüfusunun yaklaşık yüzde 20’si) yerinden olmasına ve 214.000’den fazla binanın yıkılmasına neden olan yıkıcı depremlerden bir ay sonra ihtiyaçların hala çok fazla, kaynakların ise kısıtlı kaldığı uyarısında bulundu. Birleşmiş Milletler’in Türkiye için yaptığı “acil çağrı” kapsamında talep edilen 1 milyar ABD Doları tutarındaki yardımın bugün itibarıyla yalnızca yüzde 10,4’ü için fon sağlandı, ancak “erken toparlanma” çabalarına yönelik henüz bir katkı sunulmadı.
Hükümetin öncülüğünde yürütülen acil müdahale kapsamında halihazırda deprem nedeniyle yerlerinden olan 1,9 milyon kişiye barınma sağlanırken depremin hemen sonrasında oluşturulan geçici çadır kamplarının yerine hızla konteyner kentler kuruluyor. Ayrıca, konutların hızla yeniden inşa edilmesine yönelik iddialı planlar da duyuruldu.
Ancak akut ihtiyaçlar devam ediyor. UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, 4-6 Mart 2023 tarihlerinde Adıyaman, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis ve Samandağ ziyaretleri ve bu şehirlerdeki yerel yetkililer ile yaptığı görüşmeler sonrasında, “Şimdi uluslararası dayanışma zamanı.” dedi. “Bu, kapsam ve ölçek itibarıyla eşi benzeri görülmemiş bir afet ve yeterli müdahalenin sağlanması için uluslararası donörlerin aynı oranda cömert olması gerekiyor.”
Hasar ve toparlanma maliyetleri ile ilgili değerlendirmeler halen devam ediyor, ancak depremlerin mali yükü kesinlikle yüksek olacak. Dünya Bankası tarafından 27 Şubat 2023’te yayımlanan uydu temelli bir hızlı değerlendirmede fiziksel hasarın 34,2 milyar ABD Doları olduğu, toparlanma ile birlikte bu tutarın muhtemelen iki veya üç katına çıkacağı tahmin ediliyor. UNDP, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği (AB) tarafından sağlanan destek ile Hükümet öncülüğünde yapılan daha uzun dönemli bir ihtiyaç analizine göre zarar tutarı 100 milyar ABD Dolarını aşıyor. Bu analiz tamamlanınca, Mart ayında Brüksel’de düzenlenecek AB donörler konferansında toparlanma ve yeniden inşa finansmanına yönelik çağrıya temel olacak.
“Hayati öneme sahip finansmanı beklerken dahi toparlanma çalışmalarında kaybedilecek zaman yok.” diyen Vinton sözlerine şöyle devam etti: “Bir aydır afete müdahale ile meşgul olduğumuza göre, artık toplulukları yeniden inşa etmeye ve hayatı normalleştirmeye başlamak için adım atmamız gerekiyor.”
Bu amaçla, UNDP, küçük ölçekli başlayıp hızla yaygınlaşacak şekilde kurgulanmış beş farklı girişim için 1,8 milyon ABD Doları taahhütte bulundu. Söz konusu tutarın 500.000 ABD Doları Birleşmiş Milletler’in Merkezi Acil Müdahale Fonu’ndan (CERF), geri kalan 1,3 milyon ABD Doları ise UNDP’nin iç kaynakları ve yönlendirilen proje fonlarından karşılandı.
İlk olarak, UNDP, sanitasyon ve atık yönetimi tesisleri sağlayarak, kurulmakta olan üç “konteyner kenti” destekleyecek. Bu çalışmada, ünlü oyuncu ve UNDP Türkiye İyi Niyet Elçisi Mert Fırat’ın girişiminden esinlenildi. Mert Fırat, yönetiminde yer aldığı İhtiyaç Haritası kuruluşu vasıtasıyla, Hükümet ile koordinasyon içinde, Hatay’da yerinden olmuş aileler için geçici bir konteyner topluluğu oluşturmak için çalışıyor. Adıyaman ve Kahramanmaraş’taki geçici yerleşimlere de benzer destek sağlanacak.
UNDP, halihazırda, Doğa Koruma Merkezi (DKM) ile ortak çalışarak, Hatay’a 110.000 ABD Doları tutarında atık yönetimi ve sanitasyon ekipmanı sağladı. Sanitasyon ve hijyen, kadınlar ve kız çocuklarının ihtiyaçları ile özel olarak ilgilenilmesi gereken birçok alandan sadece biri. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), deprem bölgesinde halen hamile olan 226.000 kadından 25.000’inin bu ay doğum yapacağını tahmin ediyor.
İkinci olarak, UNDP, afetten etkilenen bölgelerdeki yaşlılar ve engellilere sosyal bakım, sevk hizmetleri ve tekerlekli sandalye ve yetişkin bezi gibi temel ekipman sağlamak üzere Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte çalışarak Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş’ta “mobil gündüz bakım merkezleri” kuracak.
“Etkilenen bölgelerdeki yerel yetkililerin hepsi bunun öncelikli bir ihtiyaç olduğunu vurguladı.” diyen Vinton, sözlerini şöyle sürdürdü: “Afet nedeniyle birçok yaşlı insan yalnız kaldı ve travma yaşadı. Bu mobil tesisler, gerek başvuru formu doldurmalarına yardım etmek, gerek kayıp bir bastonun yerine yenisini vermek gerekse yalnızca sevgi ve sempatiyle onları dinlemek üzere oldukları yerde onlara ulaşmamıza yardımcı olacak.”
Üçüncü olarak, UNDP, gerçekten kıyamete benzer bir yıkımın yaşandığı Hatay’da, ağır darbe alan yerel üreticilerden gıda malzemeleri satın alarak kırılgan insanlara sıcak yemek dağıtmak üzere bir mobil mutfak kurmak için yerel kadın kooperatiflerini destekleyen KEDV ile birlikte çalışacak. Böylelikle, UNDP, yardım finansmanını yerel ticaret için cansuyu sağlayacak şekilde harcamayı amaçlıyor.
Dördüncü olarak, UNDP, etkilenen bölgenin dışına taşınan yerlerinden edilmiş binlerce kişiye yardım etmek amacıyla, küçük işletmelere danışmanlık desteği ve geçim kaynaklarını kaybedenlerin yeniden kendi ayakları üzerinde durmasına yardım etmek üzere belirli hedefe yönelik mesleki eğitim sağlamak için Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile birlikte çalışacak.
Beşinci olarak ise, UNDP, depremlerde hasar gören eşsiz kültürel mirasın korunmasına yardım etmek için ekipman ve uzmanlık sağlayacak. “Bu bölge, kadim uygarlıkların beşiği ve aynı zamanda çeşitliliğin yerel kimliğin ayırt edici bir özelliği haline geldiği bir kültürel kavşak noktasıdır.” diyen Vinton şunları ifade etti: “Bu eşsiz mirasın restore edilmesi, topluluk ruhunun yeniden inşasının merkezinde olacaktır.”
Vinton sözlerini “Bunlar, mevcut ihtiyaçlar ile karşılaştırıldığında mütevazı çabalardır. Ancak normal hayata dönülmeye başlanması için halihazırda neler yapılabileceğini göstererek, uluslararası donörlerimizi yüksek miktarda mali destek sağlamak üzere teşvik etmeyi umuyoruz.” diyerek noktaladı.
UNDP’nin deprem müdahale öncelikleri ile ilgili ayrıntılı bilgi için: https://www.undp.org/turkiye/publications/proposed-areas-undp-assistance-recovery-and-reconstruction-after-2023-earthquakes-turkiye
Ayrıntılı bilgi için:
Bahar Paykoç, UNDP Türkiye İletişim Sorumlusu, bahar.paykoc@undp.org
1 of 5
En son kaynaklar
1 / 8
1 / 8