En son
Haber
28 Haziran 2022
Guterres, 'Okyanusumuzu Kurtarın' çağrısını yerine getirmeye yardımcı olacak önerilerini açıkladı
Daha fazla bilgi için
Haber
27 Haziran 2022
BM Okyanus Konferansı bugün başladı: Okyanusumuzu Kurtarın, Geleceğimizi Koruyun!
Daha fazla bilgi için
Haber
20 Haziran 2022
“Sürdürülebilir bir dünya yaratmak için, doğayla uyum içinde bir hayat kurarak kimseyi geride bırakmamamız gerek.”
Daha fazla bilgi için
En son
Türkiye Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları yoksulluğun son erdirilmesi, çevrenin korunması, iklim krizine karşı önlem alınması, refahın adil paylaşımı ve barışı hedefliyor. BM'nin çalıştığı Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları şunlardan oluşuyor.
Haber
05 Haziran 2022
Guterres: Dünya sürdürülemez taleplerimizi karşılayamaz
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, bu yılki Dünya Çevre Gününün “Tek Bir Dünya Var” teması altında kutlandığını ve bu tema ile bir gerçeğin basit bir şekilde ortaya konduğunu söyledi.
Guterres, 5 Haziran Dünya Çevre Günü vesilesiyle yayımladığı mesajında “Dünya bizim tek evimiz. Atmosferinin sağlığını, Dünya üzerindeki yaşamın zenginliğini ve çeşitliliğini, ekosistemlerini ve sınırlı kaynaklarını korumamız hayati önem taşıyor. Ancak korumakta başarılı değiliz. Gezegenimizden sürdürülemez yaşam biçimlerini sürdürmesini istiyoruz. Dünyanın doğal sistemleri taleplerimizi karşılayamaz” dedi.
Bu durumun sadece Dünya’ya değil insanlara da zarar verdiğini belirten Genel Sekreter, “Sağlıklı bir çevre, tüm insanlar ve 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacının tümü için olmazsa olmazdır. Çevre bize gıda, temiz su, ilaç, iklimin kontrol edilmesi ve aşırı hava olaylarından koruma sağlıyor. Doğayı akıllıca yönetmemiz ve özellikle en savunmasız insanlar ve toplulukların doğanın sunduğu hizmetlere adil erişimlerini sağlamamız büyük önem taşıyor” dedi.
Guterres, “3 milyardan fazla insan bozulmuş ekosistemlerden etkileniyor. Kirlilik, her yıl yaklaşık 9 milyon erken ölümden sorumlu. 1 milyondan fazla bitki ve hayvan türünün çoğu on yıllar içinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya” uyarısında bulundu.
İnsanlığın yarısına yakınının hali hazırda iklim tehlike bölgesinde yaşadığını ve bu kesimin aşırı sıcaklık, sel ve kuraklık gibi iklim hareketleri nedeniyle ölme olasılığının diğer kesimlere göre 15 kat daha fazla olduğunu ifade eden Guterres, önümüzdeki beş yıl içinde yıllık ortalama küresel sıcaklıkların Paris Anlaşmasıyla belirlenen 1.5 santigrat dereceyi aşması ihtimalinin 50 olduğunu belirtti. Guterres, 2050 yılına kadar her yıl 200 milyondan fazla insanın iklim değişikliği nedeniyle yerinden edilebileceğini ifade etti.
Guterres, “Elli yıl önce, dünya liderleri Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı'nda bir araya geldi ve gezegeni korumayı taahhüt etti. Ama başarmaktan çok uzağız. Her gün daha yüksek sesle çalan alarm zillerini artık duymazdan gelemeyiz “dedi.
Haziran ayı başında düzenlenen Stockholm+50 çevre toplantısında, 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacının başarıya ulaşmasının sağlıklı bir gezegene bağlı olduğunun bir kez daha vurguladığını hatırlatan Genel Sekreter, “İklim değişikliği, kirlilik ve biyolojik çeşitlilik kaybından oluşan üçlü krizin yarattığı felaketi önlemek için hepimiz sorumluluk almalıyız” çağrısı yaptı.
Hükümetlerin, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik eden politikalarla iklim eylemine ve çevre korumaya acilen öncelik vermesi gerektiğini sözlerine ekleyen Guterres, bu amaçla, yenilenebilir teknolojileri ve gerekli hammaddeleri herkesin kullanımına sunmak, bürokrasiyi azaltmak, sübvansiyonları değiştirmek ve yatırımı üçe katlamak da dahil olmak üzere, yenilenebilir enerjinin her yerde yayılmasını önemli ölçüde hızlandırmak için beş somut öneride bulunduğunu söyledi.
Guterres, “İşletmeler, insanlık ve kendi kârları için karar verme süreçlerinin merkezine sürdürülebilirliği koymalıdır. Sağlıklı bir gezegen, dünyadaki hemen hemen her endüstrinin belkemiğidir” dedi.
Guterres, seçmenler ve tüketicilere de çağrıda bulundu. “Seçmenler ve tüketiciler olarak, desteklediğimiz politikalardan yediğimiz gıdaya, kullandığımız ulaşım araçlarına ve desteklediğimiz şirketlere kadar seçimlerimizi dikkatle yapmalıyız. Hepimiz, ihtiyaç duyduğumuz değişikliğe katkıda bulunacak çevre dostu seçimler yapabiliriz” dedi.
Özellikle kadınlar ve kız çocuklarının, değişimin güçlü temsilcileri olabileceğini vurgulayan Guterres, “Her düzeyde yetkilendirilmeli ve karar alma süreçlerine dahil edilmeliler. Aynı şekilde, hassas ekosistemlerimizin korunmasına yardımcı olmak için yerli halkların uygulamalarına ve geleneksel bilgilere de saygı gösterilmeli ve bunlardan yararlanılmalı” dedi.
“Tarih, birlikte çalıştığımızda ve gezegeni ilk sıraya koyduğumuzda nelerin başarılabileceğini daha önce bize gösterdi” diyen Guterres, “1980'lerde, bilim insanlarının ozon tabakasında kıta boyutunda ölümcül bir delik olduğu konusundaki uyarıları sonrasında tüm ülkelerin ozon tabakasına zarar veren kimyasalları aşamalı olarak kullanımdan kaldırmayı öngören Montreal Protokolü'ne katıldığını sözlerine ekledi.
Guterres, 1990'larda Basel Sözleşmesinin, gelişmekte olan ülkelere zehirli atıkların boşaltılmasını yasakladığını söyledi. Geçen yıl ise, çok taraflı bir çaba sonucu, daha iyi sağlığı teşvik edecek ve her yıl 1,2 milyondan fazla erken ölümü önleyecek bir girişimle kurşunlu benzin üretiminin sonlandırıldığını belirtti.
Guterres, bu yıl ve önümüzdeki yılın, küresel topluluğa, 2030 yılına kadar iç içe geçmiş çevre krizleriyle başa çıkılmasını sağlamak ve doğa kaybını tersine çevirmek için çok taraflılığın gücünü ortaya koyacak bir çok fırsat sunacağını, bunların arasında yeni bir küresel biyolojik çeşitlilik çerçeve anlaşması üzerindeki müzakerelerden plastik kirliliğiyle mücadele için bir anlaşmanın oluşturulmasına kadar bir çok girişim bulunduğunu sözlerine ekledi.
Guterres, “Birleşmiş Milletler, işbirliğine dayalı küresel çabalara öncülük etmeye kararlıdır, çünkü ilerlemenin tek yolu doğaya karşı değil, doğayla birlikte çalışmaktır. Birlikte gezegenimizin sadece hayatta kalmasını değil, güçlenmesini de sağlayabiliriz çünkü Tek Bir Dünya Var” diyerek mesajına son verdi.

Haber
28 Haziran 2022
Guterres, 'Okyanusumuzu Kurtarın' çağrısını yerine getirmeye yardımcı olacak önerilerini açıkladı
Lizbon'da Pazartesi günü başlayan Birleşmiş Milletler (BM) Okyanus Konferansı'nda, BM Genel Sekreteri António Guterres, uluslararası toplumu denizlerin korunması ve muhafaza edilmesi konusunda taahhütte bulunmaya ve birlik olmaya çağırdı.
Konferansın üst düzey panel oturumu açılışında konuşan Guterres, okyanuslardaki gidişatın tersine dönmesini sağlayacak dört önerisini açıkladı.
BM Genel Sekreteri, denize bağlı ekonomilere sürdürülebilir bir şekilde yatırım yapılmasının acil bir ihtiyaç olduğunu söyledi.
Portekiz ve Kenya'nın ortak ev sahipliğinde gerçekleşen konferansta, okyanusların, denizlerinin ve deniz kaynaklarının karşı karşıya bulunduğu sorunlar ele alınıyor.
Okyanus Acil Durumu
Okyanusların insanları birbirine bağladığının altını çizen Genel Sekreter Guterres, okyanuslara gerekli değerin gösterilmemesi sonucu bugün bir "Okyanus Acil Durumu" ile karşı karşıya olunduğunu ve bu gidişatın tersine döndürülmesi gerektiğini söyledi.
Guterres, okyanuslara gerekli değerin gösterilmemesi halinde sonuçlarının 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemini de olumsuz etkileyeceğini belirtti.
Ortak geleceğimiz için sağlıklı denizler şart
New York'ta beş yıl önce yapılan son BM Okyanus Konferansı'nda delegeler okyanuslardaki gidişatı tersine çevirmek için çağrıda bulunmuşlardı.
BM başkanı, okyanusları boğan küresel plastik atık krizini ele almak için yeni anlaşmaların müzakere edilmesiyle ve BM Sürdürülebilir Kalkınma için Okyanus Bilimi On Yılı ( 2021-2030) doğrultusunda bilimdeki buluşlarla bir miktar ilerleme kaydedildiğini belirtti.
"Ancak hayale kapılmayalım. Hepimizin birlikte yapması gereken daha çok şey var” diyen Guterres, dört temel tavsiyesini özetledi:
1. Sürdürülebilir okyanus ekonomilerine yatırım
Guterres, paydaşları uzun vadeli finansman yoluyla gıda, yenilenebilir enerji ve geçim kaynakları için sürdürülebilir okyanus ekonomilerine yatırım yapmaya çağırdı ve 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı (SKA) içinde “Sudaki Yaşam” başlıklı 14 numaralı Amacın en az desteği aldığını belirtti.
BM Genel Sekreteri, “Sürdürülebilir okyanus yönetimi, okyanusun şu anda olduğundan altı kat daha fazla gıda ve 40 kat daha fazla yenilenebilir enerji üretmesine yardımcı olabilir” dedi.
2. Okyanuslar konusunda elde edilen başarıları çoğaltalım
Guterres “Okyanuslar, insanlığın iyiliği için küresel ortak kaynakları nasıl yönetebileceğimiz konusunda bir model haline gelmeli ve hem karadan hem de denizden kaynaklanan her türlü deniz kirliliği önlenmeli ve azaltılmalı” dedi.
Genel Sekreter, bu amaçla etkili alan bazlı koruma önlemlerinin ve entegre kıyı bölgesi yönetiminin ölçeğinin büyütülmesi gerektiğini ifade etti.
3. İnsanları koruyalım
Guterres ayrıca, iklim değişikliğine karşı önlemler alınarak ve iklime dayanıklı kıyı altyapısına yatırım yapılarak okyanusların ve yaşamları ve geçim kaynakları onlara bağlı olan insanların daha fazla korunması çağrısında bulundu.
Guterres, “Denizcilik sektörü 2050 yılına kadar net sıfır emisyon taahhüt etmeli ve bu taahhütleri uygulamak için güvenilir planlar sunmalıdır. Mangrovlar, sulak alanlar ve mercan resifleri gibi kıyı ekosistemlerini restore etmeye ve korumaya daha fazla yatırım yapılmalı” dedi.
4. Daha fazla bilim ve yenilikçilik
Guterres: "Herkesi 2030 yılına kadar deniz tabanının yüzde 80'inin haritasını çıkarma hedefine katılmaya davet ediyorum. Özel sektörü okyanus araştırmalarını ve sürdürülebilir yönetimi destekleyen ortaklıklara katılmaya teşvik ediyorum. Ve hükümetleri okyanus sağlığının iyileştirilmesi konusundaki çabalarını arttırmaya çağırıyorum” dedi.
1 of 5

Haber
27 Haziran 2022
BM Okyanus Konferansı bugün başladı: Okyanusumuzu Kurtarın, Geleceğimizi Koruyun!
İklimi düzenleyen ve milyarlarca insana geçim kaynağı sağlayan gezegenin en büyük ekosistemi olan okyanusların sağlığı tehlikede. 27 Haziran – 1 Temmuz tarihlerinde toplanacak olan ikinci BM Okyanus Konferansı, insanlığın deniz yaşamı ve geçim kaynaklarına vermeye devam ettiği zararı gidermek için önemli bir fırsat oluşturuyor.
Üye Devletlerden, sivil toplum kuruluşlarından ve üniversitelerden gelen delegelerin yanı sıra “Mavi Ekonomiyi” sürdürülebilir bir şekilde geliştirmenin yollarını arayan girişimcilerin katılımıyla, Portekiz'in başkenti Lizbon’da gerçekleşecek konferansın okyanuslar için yeni bir dönemi başlatması bekleniyor.
1. Artık çözüme odaklanmanın zamanı geldi
İlki 2017 yılında yapılan Okyanus Konferansı okyanusların sorunlarına dünyanın dikkatini çekme konusunda büyük rol oynamıştı. BM Genel Sekreteri’nin Okyanus Özel Temsilcisi Peter Thomson’a göre ikinci Okyanus Konferansı bu sorunlara çözüm sağlayacak.
2. Okyanusların önemi büyük
Okyanuslar hepimize oksijen, yiyecek ve geçim kaynağı sağlıyor. Hayal edilemez çapta biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yaptığı gibi gıda ve enerji kaynakları aracılığıyla doğrudan insanlığın refahını destekliyor.
Okyanuslar, bir yaşam kaynağı olmanın yanı sıra, iklimi stabilize ediyor ve sera gazları için dev bir yutak görevi görerek karbonu depoluyor.
BM verilerine göre, alçak kıyı bölgelerinde yaşayan 680 milyon nüfusun, 2050 yılına kadar yaklaşık bir milyara ulaşması bekleniyor.
Ayrıca, son analizler, bu on yılın sonuna kadar okyanuslara dayalı endüstrilerde 40 milyon kişinin istihdam edileceğini tahmin ediyor.
3. Dikkatler Kenya ve Portekiz’de
Konferans Portekiz'de yapılıyor ancak konferansa kıyılarındaki nüfusun yüzde 65'inin kırsal alanlarda yaşadığı Kenya tarafından da ortak ev sahipliği yapılıyor.
4. Okyanuslar ve küresel iklim bağlantısı
Okyanuslar ve küresel iklim birçok yönden birbirini büyük ölçüde etkiliyor. İklim krizi varoluşsal bir tehdit oluşturmaya devam ederken, bilim adamlarının yakından izlediği bazı önemli ölçütler bulunuyor.
Dünya Meteoroloji Örgütü'nün (WMO) son iklim değişikliği raporuna göre, artan oranda eriyen buz tabakaları nedeniyle küresel ortalama deniz seviyeleri 2013 ve 2021 yılları arasında yılda ortalama 4,5 mm arttı.
Okyanuslar, insan faaliyetleri tarafından üretilen karbondioksitin yaklaşık yüzde 23'ünü emiyor ve bunu yaptığında, deniz suyunu asitleştiren kimyasal reaksiyonlar meydana geliyor. Bu durum denizleri riske sokuyor ve su ne kadar asidik olursa, o kadar az karbondioksit emebiliyor.
Lizbon'daki Oceano Azul Vakfı'nda proje yöneticisi olan Samuel Collins, konferansın bu Kasım ayında Mısır'ın Şarm El-Şeyh kentinde gerçekleşecek olan COP27'ye bir köprü görevi göreceğine inanıyor.
5. Siz ne yapabilirsiniz?
Uzmanlara karar vericilerin ve dünya liderlerinin harekete geçmesini beklerken vatandaşların sürdürülebilir bir mavi ekonomiyi desteklemek için neler yapabileceklerini sorduk. İşte günlük hayatınıza dahil edebileceğiniz bazı uygulamalar:
Balık yiyorsanız, beslenmenizi deniz ürünleri tüketimine göre çeşitlendirin, her zaman aynı türü yemeyin. Ayrıca yırtıcıları tüketmekten kaçının ve yediklerinizin güvenilir ve sorumluluk sahibi kaynaklardan geldiğinden emin olun.
Plastik kirliliğini önleyin: Deniz kirliliğinin yüzde 80'i karadan kaynaklanırken, kirliliğin denize ulaşmasını durdurmak için üzerinize düşeni yapın. Yeniden kullanılabilir ürünler kullanarak, tek kullanımlık ürünleri tüketmekten kaçınarak ve atıklarınızı uygun çöp kutularına attığınızdan emin olarak yardımcı olabilirsiniz.
Sahillere çöp atmayın, sahillerde gödüğünüz çöpleri toplayın. Çevresel ayak izinizi azaltmak için atacağınız her adımın okyanusşara dolaylı olarak yardımcı olacağını unutmayın.
İster sokaklarda olsun, ister karar vericilere mektup yazarak, dilekçeleri imzalayarak veya ulusal veya küresel düzeyde karar alıcıları etkilemeyi amaçlayan kampanyaları destekleyerek olsun, çözümleri savunmaya devam edin.
1 of 5

Haber
20 Haziran 2022
Guterres: Bir dizi zorlukla karşı karşıya olmalarına rağmen mültecilere ev sahipliği yapan ülkeler için daha fazla yardım sözü verelim
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, “Dünya Mülteciler Günü'nde savaştan, şiddetten ve zulümden kaçanların cesaretini ve direncini yansıtıyoruz ve onlara kapılarını açanların şefkatini takdirle karşılıyoruz” dedi.
Guterres, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle yayımladığı mesajında, günümüzde küresel ölçekte mülteci sayısının tarihteki en yüksek seviyesinde olduğunu belirtti ve Ukrayna'daki savaşın, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'daki en büyük ve en hızlı yerinden edilmeyi tetiklediğini söyledi.
Günümüzün acımasız bir gerçeği olarak Dünyanın başka yerlerindeki çatışmalardan kaçan kadınlar, çocuklar ve erkeklerle birlikte, zorla yerinden edilenlerin toplam sayısının 100 milyona ulaştığını beliten Guterres, “Bu yılki Dünya Mülteciler Günü, ortak insanlığımızın temel bir ilkesini teyit ediyor: Herkes, kim olursa olsun, nereden gelirlerse gelsin ve ne zaman kaçmak zorunda kalırlarsa kalsın, güvenlik arama hakkına sahiptir” dedi.
Uluslararası hukukun bu konuyu açıkça tarif etiğini sözlerine ekleyen Guterres, “Sığınma hakkı temel bir insan hakkıdır” dedi.
“Şiddet veya zulümden kaçan insanlar sınırları güvenli bir şekilde geçebilmelidir” diyen Guterres, uluslararası hukuk çerçevesinde “hiç kimse ırkı, dini, cinsiyeti veya menşe ülkesi nedeniyle sınırlarda ayrımcılığa maruz kalmamalı veya haksız bir şekilde mülteci statüsü veya sığınma hakkından mahrum edilmemelidir” dedi.
Mültecilerin hayatları veya özgürlükleri tehlikedeyse, geri dönmeye zorlanamayacaklarını ve her insan gibi onlara da saygı gösterilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Bu konuda güvenliğin sadece ilk adım olduğunu belirten Genel Sekreter, güvenlikleri sağlandıktan sonra çeşitli imkanlardan da yararlanabilmeleri gerektiğini, bunların arasında iyileşme, öğrenme, çalışma ve kendini geliştirme fırsatlarının da yer aldığını ifade etti.
Mültecilerin ayrıca isterlerse evlerine dönme veya hayatlarını başka bir yerde güvenlik ve haysiyet içinde yeniden inşa etme fırsatına sahip olması gerektiğini sözlerine ekleyen Guterres, Dünya’nın her yerinde mültecilerin, ev sahibi topluluklara yeni bir yaşam, refah ve zengin kültürel çeşitlilik getirdiğini belirtti.
Guterres: “Mültecileri korumak hepimizin sorumluluğu”
“Bugün, tüm mülteciler ve kendileri bir dizi zorlukla karşı karşıya kalırken onlara ev sahipliği yapan ülkeler için daha fazlasını yapmaya söz verelim” çağrısında bulunan Guterres, “Dayanışma içinde yan yana duralım. Uluslararası koruma rejiminin bütünlüğünü savunalım. Ve ortak insanlığımızı asla unutmayalım” diyerek mesajına son verdi.
1 of 5

Haber
20 Haziran 2022
“Sürdürülebilir bir dünya yaratmak için, doğayla uyum içinde bir hayat kurarak kimseyi geride bırakmamamız gerek.”
Avukat Özlem Altıparmak, insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, iklim değişikliği ve çevre koruma alanlarında 20 yıldır çalışan İzmirli bir aktivist. Aynı zamanda doğa haklarını savunmaya ve biyolojik çeşitliliği korumaya yönelik çalışmalar yürüten Doğa Derneği’nin hukuk danışmanlığını yapıyor. Nisan 2022’de Cenevre’de gerçekleşen Sürdürülebilir Kalkınma Bölgesel Forumu’na UN Women Türkiye’nin desteğiyle katılan Altıparmak, foruma katılımını aktivizm yolculuğunda önemli bir dönüm noktası olarak tanımlıyor.
“İklim değişikliğini sadece bir mühendislik, ekonomi ya da enerji sorunu olarak görmüyorum. Haklarımızı temel alarak, konuyu daha bütünsel bir perspektifle ele alıyorum. İklim değişikliğinin etkilerini öğrenmeye ve konuya disiplinler arası bir bakış açısından yaklaşmaya her zaman istekli oldum. İklim sorunu çok katmanlı ve karmaşık bir sorun, bu yüzden yalnızca çevre hukukuna hâkim olmak yeterli değil.
Sürdürülebilir Kalkınma Bölgesel Forumu’na katılmadan önce, sürdürülebilir kalkınma konusu, çalışmalarımda ve aktivizmimde büyük bir rol oynamıyordu. Bununla ilgili uluslararası müzakereler ve mekanizmalara yönelik daha fazla bilgiye ihtiyacım vardı. Kapasitemi geliştirmek ve bu konuda faaliyet gösteren aktörlerle tanışmak açısından hem Forum öncesi hazırlıkların hem de Forumun çok faydası oldu. Sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal cinsiyet sorunlarına ilişkin uluslararası çapta faaliyet gösteren birçok sivil toplum kuruluşu (STK) ile tanışma fırsatı yakaladım.
Doğa Derneği’nin temel faaliyet alanlarının biyolojik çeşitlilik, ekosistemlerin korunması ve doğa olması nedeniyle Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının 15’incisi olan ‘Karasal Yaşam’ üzerine resmi toplantı ve yan etkinlikleri takip ettim. Diğer ülkelerdeki, Avrupa ve Orta Asya bölgelerindeki STK’ların yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi almak heyecan vericiydi, uzmanlıkları ve yaklaşımlarının bana büyük katkısı oldu. Forum sayesinde sürdürülebilir kalkınmanın hem çalışma alanlarımdan hem de aktivizm konularımdan biri haline gelmesinden mutluluk duyuyorum.
Günümüzde iklim değişikliği, toplumsal cinsiyet ile ilişkisi sebebiyle dünyanın dört bir yanında insan hakları sorunu olarak görülüyor. Forum; dezavantajlı gruplar, iklim değişikliği ve iklim adaleti konularını
mercek altına almama ve daha iyi anlamama yardımcı oldu.
Doğa ve kadınların üzerindeki tahakkümün nedenlerine baktığımızda, sistemin ataerkillik ve eşitsizlik üzerine kurulu olduğunu görüyoruz. Bu tahakkümü anlayarak, sömürü ve adaletsizliklere karşı mücadele etmeli, doğanın ve kadının güçlenmesi için çalışmalıyız. İklim değişikliği ve doğanın tahribatının farklı gruplar üzerindeki etkilerini düşünmeden, uyum politikalarının yanı sıra önleyici politikaları geliştirmeden iklim adaletinden bahsetmemiz mümkün değil. Başta dezavantajlı kadın grupları olmak üzere tüm dezavantajlı grupların iklim değişikliğine karşı dirençli hale getirerek bununla başa çıkabiliriz.
Sürdürülebilir kalkınmayı, sürdürülebilir yaşam hedefiyle bir bütün olarak değerlendiriyorum. Haklarımız sağlıklı bir biyosfer ve ekosistemin varlığına bağlı. Sürdürülebilir bir dünya yaratmak için, doğayla uyum içinde bir hayat kurarak kimseyi geride bırakmamamız gerek.”
Özlem Altıparmak, 6-7 Nisan 2022’de Cenevre’de gerçekleşen Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu’nun düzenlediği Sürdürülebilir Kalkınma Bölgesel Forumu’na katıldı. Altıparmak’ın çalışmaları, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının 15’incisi olan, karasal ekosistemleri korumak, iyileştirmek ve sürdürülebilir kullanımını desteklemek; sürdürülebilir orman yönetimini sağlamak; çölleşme ile mücadele etmek; arazi bozunumunu durdurmak ve tersine çevirmek ve biyolojik çeşitlilik kaybını engellemeyi hedefleyen ‘Karasal Yaşam’a katkı sağlıyor. Altıparmak’ın çalışmaları aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve tüm kadınlar ile kız çocuklarını güçlendirmeyi hedefleyen 5’inci Sürdürülebilir Kalkınma Amacına da hizmet ediyor.
Özlem Altıparmak’ın Foruma katılımı; Avrupa Birliği’nin mali desteğiyle UN Women Türkiye tarafından uygulanan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği için Güçlü Sivil Alan projesi kapsamında desteklendi.
1 of 5

Haber
18 Haziran 2022
Guterres: Nefret söylemiyle mücadeleye herkes katılmalı
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, nefret söyleminin şiddeti teşvik ettiğini, çok kültürlülüğe ve sosyal uyuma zarar verdiğini ve insanları birbirine bağlayan ortak değerleri ve ilkeleri tehdit ettiğini söyledi.
Guterres, 18 Haziran Nefret Söylemiyle Mücadele Uluslararası Günü vesilesiyle yayımladığı mesajında nefret söyleminin ırkçılığı, yabancı düşmanlığını ve kadın düşmanlığını teşvik ettiğini; bireylerin ve toplulukların değerlerine zarar verdiğini; ve barış ve güvenliği, insan haklarını ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etme çabaları üzerinde ciddi olumsuz etkisi olduğunu söyledi.
Guterres, “Kelimeler silaha dönüştürülebilir ve fiziksel zarara neden olabilir. Nefret söyleminden şiddete giden yol Holokost'u tetikleyen antisemitizmden Ruanda'da Tutsilere karşı 1994 soykırımına kadar modern çağın en korkunç ve trajik suçlarında önemli bir rol oynadı” dedi.
İnternet ve sosyal medyanın, nefret söylemini turbo şarj ederek sınırlar arasında orman yangını gibi yayılmasını sağladığını belirten Genel Sekreter, COVID-19 salgını sırasında azınlıklara yönelik nefret söyleminin yayılması, birçok toplumun bu tür damgalamalara, ayrımcılığa ve komplo teorilerine karşı oldukça savunmasız olduğuna dair daha fazla kanıt sağladığını ifade etti.
Büyüyen bu tehdide yanıt olarak, üç yıl önce Birleşmiş Milletler Nefret Söylemi Stratejisini ve Eylem Planını başlattığını belirten Guterres, sivil toplum, medya, teknoloji şirketleri ve sosyal medya platformları ile işbirliği içinde ifade ve düşünce özgürlüğüne saygı gösterirken Üye Devletlere bu sorunla mücadeleye yönelik desteği somutlaştırdıklarını sözlerine ekledi.
Guterres, “Geçen yıl BM Genel Kurulu, nefret söylemine karşı kültürler ve dinler arası diyalog çağrısında bulunan bir kararı kabul etmek için bir araya geldi ve bugün ilk kez kutladığımız Uluslararası Günü ilan etti” dedi.
“Nefret söylemi herkes için tehdit oluşturuyor, bu nedenle nefret söylemiyle mücadeleye herkes katılmalı” diyen Guterres, bu yıl ilki kutlanan Uluslararası Nefret Söylemiyle Mücadele Gününün bir eylem çağrısı olduğunu söyledi.
Guterres, “Çok kültürlülük ve kapsayıcılık için saygıyı teşvik ederek nefret söylemini önlemek ve sona erdirmek için elimizden gelen her şeyi yapacağımızı bir kez daha teyid edelim” diyerek mesajına son verdi.
1 of 5

Basın Duyurusu
25 Mayıs 2022
TÜRKİYE'DE YEŞİL SANAYİLEŞMEYİ GELİŞTİRME- BM ETKİNLİĞİ VE PROJESİ
BM'nin ticaret ve kalkınma organı olan UNCTAD, Türkiye'de yeşil sanayileşmeyi gerçekleştirmek için gereken politika ve eylemleri görüşmek üzere 26 Mayıs'ta önde gelen ekonomistleri ve uzmanları bir araya getiriyor. Ek olarak, krizlere dayanıklı, yeşil ve dönüştürücü bir kalkınma yolunda Kazakistan, Malezya, Pakistan ve Türkiye’ye destek vermek amacıyla bölgesel bir proje başlatıyor.
KONU: Türkiye'de yeşil sanayileşmenin önündeki engeller ve fırsatlar üzerine panel tartışması ve krizlere dayanıklı, yeşil, sürdürülebilir ve dönüştürücü kalkınma için entegre politika stratejileri ve bölgesel politika koordinasyonu konulu projenin başlatılması.
TARİH: 26 Mayıs 2022. Etkinlik yüz yüze gerçekleştirilecektir. Tüm gazeteciler davetlidir.
YER: İstanbul Kadir Has Üniversitesi, Galata Salonu.
KİŞİLER: Konuşmacılar arasında UNCTAD Küreselleşme ve Kalkınma Stratejileri Direktörü Richard Kozul-Wright, Amerika Birleşik Devletleri Amherst Massachusetts Üniversitesi'nde Ekonomi Profesörü Robert Pollin, T.C. Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği, Dışişleri Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü, Pakistan Ulusal Kamu Politikası Enstitüsü Dekanı Safdar Sohail yer alacaktır.
HEDEF: Türkiye'de kişi başına emisyon G20 ortalamasının altında olmasına rağmen, son yıllarda emisyonların yüksek oranda artması ile Türkiye en çok sera gazı yayan (dünyada 20.) ülkelerden birisi konumuna gelmiştir. Öte yandan, Türkiye'nin yenilenebilir enerjiye, özellikle rüzgâr ve jeotermal enerjiye geçiş için çok güçlü bir potansiyeli bulunmaktadır.
Yeşil sanayileşme yoluna girmek için, diğer gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye'nin de makroekonomik ve yapısal zorlukların üstesinden gelmesi gerekmektedir.
UNCTAD, Türkiye’yi destekleme amacıyla, yeşil sanayileşme yolunda Türkiye'nin kısıtlarının ayrıntılı makro-ekonomik analizini yaparak ve yeşil, sürdürülebilir ve krizlere dayanıklı bir ekonomi için gereken patikaları belirleyerek entegre politika stratejileri projesini başlatacaktır.
------------------------------------
UNCTAD Hakkında
UNCTAD, bir BM ticaret ve kalkınma organıdır. Gelişmekte olan ülkelerin küreselleşmiş bir ekonominin faydalarına daha adil ve etkin bir şekilde erişebilmeleri amacıyla onları destekler ve ekonomik entegrasyonun dezavantajlarıyla başa çıkmak için hazırlar.
--------------------------------------
Detaylı bilgi için veya UNCTAD uzmanlarından röportaj talep etmek için lütfen Dan Teng'o, +41 22 917 8033, dan.tengo@un.org veya Gül Ünal, +41 76 691 1072, gul.unal@un.org, ile iletişime geçiniz.
1 of 5
Basın Duyurusu
23 Mayıs 2022
“Muhteşem” Gıda İsrafı
Sergi, bozulmanın çeşitli aşamalarında artık yenilebilir olmayan yiyecekleri ayrıntılı bir natürmort serisi halinde sanatseverlerle buluşturuyor. Gıda israfının böyle geleneksel olmayan bir şekilde tasvir edilmesi, kamuoyunun dikkatini konuya çekmeyi ve tüketicilerin düşünce ve davranışlarında gerekli değişimi sağlamayı hedefliyor. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ve FAO, Kıdemli Program Koordiatörü Özcan Türkoğlu tarafından 26 Mayıs 2022 tarihinde açılışı yapılacak olan sergi, 12 Haziran’a kadar Turgut Özakman Sahnesi Fuaye Alanı’nda görülebilecek.
“Gıdanı Koru” Kampanyası hakkında:
Mayıs 2020'de başlatılan ulusal “Gıdanı Koru” Kampanyası, gıda kaybı ve israfının olumsuz etkileri hakkında farkındalığı artırmayı ve gıda tedarik zinciri boyunca, kaybı ve israfı azaltıcı faaliyetleri teşvik etmeyi amaçlıyor. Kampanya, FAO-Türkiye Gıda ve Tarım Ortaklık Programı aracılığıyla finanse edilen “Azerbaycan, Orta Asya ve Türkiye'de Gıda Kayıp ve İsrafının Azaltılması” Projesi kapsamında FAO ve T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından ortaklaşa yürütülmektedir. Proje, faydalanıcı ülkelere (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan ve Özbekistan) gıda kaybı ve israfını azaltmak için ulusal stratejiler ve eylem planları geliştirmelerinde yardımcı oluyor.
(http://gidanikoru.com/)
Klaus Pichler hakkında:
Klaus Pichler (1977 doğumlu) Viyana’da yaşıyor. Viyana Yaşam Bilimleri Üniversitesi’nde Peyzaj Planlama ve Peyzaj Mimarlığı tahsilini yaptı ve 2005’ten bu yana özgür sanatsal projelerde serbest fotoğrafçı olarak çalışıyor. Fotoğrafa ilgisi, günlük yaşamın gözden kaçan yönleri, insan ve çevre arasındaki ilişki ile doğa bilimleri, sosyal politika ve medya kültürü arasındaki karşıt unsurlar dengesi üzerinedir.
ETKİNLİK :
Foroğraf Sergisi, “Çöpe Atılmak için Yetiştirilmiş”, Klaus Pichler
NE ZAMAN :
26 Nisan 2022, saat 16:00
NEREDE :
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezi
Turgut Özakman Sahnesi Fuaye Alanı / Tepebaşı, Eskişehir
DÜZENLEYEN :
Sergi, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle düzenleniyor.
BAĞLANTILAR:
FAO ve Türkiye’nin Gıda kaybı ve israfının azaltılması kampanyası başladı
www.fao.org/save-food/news-and-multimedia/news/news-details/en/c/1276400
FAO-Türkiye Ortaklık Programı gıda kaybı ve israfının azaltılması için kapsamlı bir proje başlattı
https://www.fao.org/save-food/news-and-multimedia/news/news-details/en/c/1260373/
MEDYA İLETİŞİM:
ÖZLEM TÜRKTAN YENER
Ulusal İletişim Uzmanı
SAVE YOUR FOOD – Gıdanı Koru Kampanyası
FAO Orta Asya Bölgesel Ofisi
Ankara, Türkiye
Ozlem.TurktanYener@fao.org
1 of 5
Basın Duyurusu
11 Mart 2022
Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB) 2021 Raporları açıklandı!
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB) 2021 Raporları, dünyayla aynı anda Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, 2005-2010 ile 2015-2027 dönemleri Birleşmiş Milletler (BM) Uyuşturucu Kontrol Kurulu Üyesi ve önceki Başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy tarafından açıklandı. Raporlarda yeni teknolojilerin yasadışı finansal akışlar üzerindeki etkisine dikkat çekildi.
Küreselleşme güçlendikçe para ve sermaye hareketlerinin kolaylaştığının belirtildiği raporlarda, “Dijital para birimleri, mobil ödemeler ve e-cüzdan hizmetleri gibi yeni teknolojiler sayesinde uluslararası fon transferi daha kolay ve hızlı yapılabiliyor. Bununla birlikte, kullanıcıları ve süreçleri anonimleştiriyor ve yasadışı finansal akışlar için yeni yollar yaratıyor. Organize suç grupları, kara para aklamak ve kârlarını azami seviyeye çıkarmak için bu teknolojileri kullanıyor.” uyarısında bulunuldu.
Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, 2005-2010 ile 2015-2027 dönemleri Birleşmiş Milletler (BM) Uyuşturucu Kontrol Kurulu Üyesi ve önceki Başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, dünyayla aynı anda yaptığı açıklamada şunları söyledi:
Pandemi uyuşturucuyla mücadele konusunda yeni zorluklara neden oldu
Uluslararası topluluk, koronavirüs (COVID-19) salgını ile mücadelesine 2021 yılında da devam etti. Hafifleme emaresi göstermeyen salgın, insanların çektiği büyük sıkıntıların daha da uzamasına, ulusal sağlık sistemlerinin üzerine büyük bir yük eklenmesine, ülkelerin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına yönelik sağladıkları ilerlemenin yavaşlamasına ve uyuşturucu kontrolü konusundaki (uluslararası) sözleşmelerin amaçlarına ulaşılmasının önüne yeni zorluklar çıkmasına neden olmaya devam etti.
Uluslararası Narkotik Kontrol Kurulu (INCB) Üye Devletleri, uyuşturucu kontrolüne yönelik hem COVID-19 öncesinde var olan hem de COVID-19 salgını sonucu ortaya çıkan zorlukları aşmaları amacıyla destekliyor. COVID-19 salgını sonucu ortaya çıkan zorluklara yönelik örnekler INCB'nin hem COVID-19 salgınının küresel ilaç tedarik zincirini nasıl etkilediğini hem de COVID-19 hastalarını tedavi etmek için kontrollü ilaçlara yönelik artan talebi analiz ettiği 2020 Yıllık Raporlarında yer aldı.
INCB 2021 Raporlarında, Üye Devletleri uyuşturucu kontrol sözleşmelerinin hedeflerine ulaşılabilmesi ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına yönelik ilerleme sağlanabilmesi için nasıl desteklediği gibi geleneksel konular ele alınıyor. Raporlarda, COVID-19 tedavisinde kullanılan kontrollü ilaçların bulunabilirliği de inceleniyor.
Organize suç gruplarının yasadışı finansal hareketleri incelenmeli
Raporların tematik bölümü, yasadışı nakit akışının uyuşturucu kaçakçılığıyla ilişkisine ve bu gelişmelerin toplum üzerindeki daha geniş etkilerine odaklanıyor. Uyuşturucu kaçakçılığı organize suç grupları için oldukça kazançlı bir sektör olduğundan ve bu gruplar yasadışı faaliyetlerini genişletmek ve sürdürmek için yasadışı nakit akışlarına güvendiğinden, INCB, yasadışı finansal hareketlerin özel ilgi ve incelemeye alınması gerektiğini değerlendiriyor. Uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili yasadışı nakit akışları, rüşvet, suç, yolsuzluk ve eşitsizliği teşvik ettiği ve siyasi ve sosyal istikrarsızlığa yol açtığı için geniş bir toplumsal etkiye sahip bulunuyor. Yasadışı nakit akışı, sürdürülebilir kalkınma için çok değerli kaynakların başka amaçlarla kullanılmasına yol açabilir. Yaşa dışı nakit akışı sınır veya milliyet tanımadığından mücadelenin ortak yürütülmesi gerekiyor. INCB üye devletlere söz konusu soruna çözüm bulunması için bir dizi öneride bulunuyor.
Cannabis’in tıbbi olmayan amaçlar için kullanımı sözleşmelere ters
Yıllık Raporlarda ele alınan başlıklardan biri de Cannabis (Kenevir). Sayısız üye devlet, cannabis’in tıbbi olmayan amaçlarla kullanımını suç olmaktan ve cezadan muaf kıldı. Birçok kesim bu durumu cannabis’in tıbbi olmayan kullanımının yasallaşması olarak yorumladı. Ancak, cannabis’in tıbbi olmayan amaçlar için kullanımının yasallaşması uyuşturucu kontrolü sözleşmeleriyle ters düşüyor. Yıllık Raporlarda bu bağlamda “yasallaştırma”, suç olmaktan ve cezadan muaf kılma” kavramları da inceleniyor.
Sosyal medya platformları önemli riskler barındırıyor
Raporlarda, internetin uyuşturucu kullanımındaki rolü, özellikle de internet üzerinden uyuşturucu satışı ve sosyal medyanın uyuşturucu kullanımına nasıl etki yaptığı ele alınıyor. Yıllık Raporlarda, organize suç gruplarının uyuşturucu satmak için interneti, e-ticaret platformlarını ve darknet (karanlık internet)’i nasıl kullandığını da araştırıyor. Yıllık Raporlar, sosyal medyanın sadece uyuşturucu kullanımıyla ilgili olumsuz davranışları özendirerek teşvik etmekle kalmadığını, aynı zamanda kullanıcılara birçok platformda esrar, reçeteli ağrı kesiciler ve diğer kontrollü maddeleri satın alma fırsatı sunduğunu ortaya koyuyor. Bu, yalnızca gençlerin sosyal medya platformlarının başlıca kullanıcıları olduğu için değil, aynı zamanda sosyal medya platformlarına maruz kalma ile uyuşturucu kullanımı arasında artan bir bağlantı olduğuna dair kanıtlar olduğu için de büyük önem taşıyor. Bu nedenle, konunun sadece hali hazırdaki kullanıcılar için değil, sosyal medya platformlarını günlük yaşamda kullanacak gelecek nesiller için de ele alınması zorunludur.
INCB, üye devletleri eğitim konusunda desteklemeye devam ediyor
INCB, uyuşturucu kontrol sözleşmelerinin uygulanmasında üye devletleri desteklemeye kararlıdır. INCB Learning ve INCB Tehlikeli Maddelerin Hızla Yasaklanması Küresel Programı (GRIDS) söz konusu desteğe yönelik önemli örnekleri teşkil ediyor. COVID-19 salgını nedeniyle ortaya çıkan zorluklara rağmen, INCB Learning programı 2020 Kasım-2021 Kasım döneminde 95 yetkili için üç çevrim içi kurs düzenleyebildi. GRIDS Programı Üye Devletleri eğitim ve INCB araçlarına ulaşım dahil olmak üzere birçok şekilde desteklemeyi sürdürebildi. INCB, Üye Devletleri uyuşturucu kontrol sözleşmelerinin hedeflerine ulaşılabilmesi için mevcut tüm programlarından yararlanmaya teşvik ediyor.
Uyuşturucu kontrol sözleşmelerinin ana hedefi insanlığın sağlığını ve refahını korumaktır ve kolektif refahımızın tehdit altında olduğu bir dönemde INCB'nin bu hedefe ulaşmak için ortaya koyduğu çalışmalardan büyük gurur duyuyorum. Uyuşturucu kontrol sözleşmelerinin hedeflerine ulaşmak ve ilgili Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarında ilerleme kaydetmek istiyorsak, toplumun tüm seviyelerinde birlikte ortak hareket etmemiz gerekiyor.
Uluslararası Narkotik Kontrol Kurulu
UYUŞTURUCU KAÇAKÇILIĞIYLA BAĞLANTILI YASADIŞI NAKİT AKIŞLARI VE KALKINMA VE GÜVENLİK KONULARINA ETKİLERİ
Yasadışı nakit akışlarının tanımlanması
Uyuşturucu kaçakçılığı sonucu ortaya çıkan yasadışı nakit akışı yolsuzluk, rüşvet, organize suç ve eşitsizlik şeklinde toplum için büyük tehdit oluşturuyor ve siyasi ve toplumsal istikrarsızlığa yol açabiliyor. Uyuşturucu kartellerinin ve organize suç gruplarının servetlerini arttırıyor. Yasadışı nakit akışı, kaynakların yoksulluğu azaltmak, sosyal ve ekonomik kalkınmayı geliştirmek için oluşturulan girişimler yerine başka kanallara aktarılmasına yol açıyor.
Yasadışı finansal akışlar terimi, uyuşturucu kaçakçılığı, yolsuzluk veya vergi kaçakçılığı gibi yasadışı eylemlerden elde edilen parayı veya suç veya terörizmin finansmanı gibi yasadışı amaçlar için kullanılan mali kaynakları kapsıyor.
Yasadışı finansal akışların durdurulması için ülkelerin birlikte hareket etmesi gerekiyor, çünkü uluslararası sınırları aşan finansal hareketleri takip edip orijinal kaynağa erişmek ve sahiplerinin hesap vermesini sağlamak zorlaşıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin organize suç örgütleri nedeniyle her yıl milyonlarca dolar kaybettiği tahmin ediliyor.
Uyuşturucu kaçakçılığı, finansal akışlar ve topluma maliyeti
Uyuşturucu kaçakçılığı, dünya çapında artan uyuşturucu kullanımı nedeniyle organize suç grupları için en kazançlı işlerden biridir. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç ile Mücadele Ofisi (UNODC) 2021 Dünya Uyuşturucu Raporlarına göre, dünya çapında yaklaşık 275 milyon insan 2019'da uyuşturucu kullandı. Bu da 2010 yılına göre yüzde 22’lik bir artış anlamına geliyor. Cannabis, dünya çapında tahmini 200 milyon kullanıcıyla hala en yaygın kullanılan uyuşturucudur. Ayrıca, opioid kullanım bozukluklarından ölümler aynı dönemde dünya genelinde yüzde 41 artış gösterdi.
Uyuşturucunun her aşaması ele alınmalı
Uyuşturucu kullanımı ve küresel uyuşturucu kaçakçılığı toplumlara yüksek bir maliyet çıkarıyor. Veriler, yüksek düzeyde uyuşturucu kaçakçılığı, ekimi, dağıtımı ve tüketimi olan ülkelerde yüksek düzeyde istikrarsızlık, şiddet, şiddet içeren suç ve cinayet olduğunu da gösteriyor. Olumsuz etkileri ve insanlara ödettiği maliyeti engellemek için, yetiştirme ve üretimden nakliye, dağıtım ve satışa kadar uyuşturucu kaçakçılığının tüm aşamalarının ele alınması şart.
Yasadışı uyuşturucu arzını sınırlamaya ek olarak, uyuşturucu kaçakçılarının yasadışı finansal akışlardan elde ettiği kârları en aza indirmek de büyük önem taşıyor. Uluslararası seviyede finansal şeffaflık, kara para aklamayı engelleyecek güçlü yasalar ve yasadışı finansal akışların belirlenmesi için Hükümetler arasında iş birliği, organize suç ve uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelenin önemli unsurlarını oluşturuyor.
Yasadışı finansal akışların gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkisi
Uyuşturucu kaçakçılığından kaynaklanan yasadışı finansal akışlar, birçok ülkenin istikrarı ve güvenliğinin yanı sıra siyasi, ekonomik ve sosyal kalkınmasını da tehdit ediyor. Yasadışı kapital akışı, kamu girişimlerini ve hükümet programlarını fonlayacak yüz milyonlarca ABD Doları değerindeki çok ihtiyaç duyulan vergi gelirlerinin kaybı anlamına geldiğinden özellikle kalkınmakta olan ülkeler için yıkıcı oluyor.
Buna ilave olarak gelişmekte olan ülkelerden gelen yasadışı finansal akışlar, genellikle gelişmiş ülkelerdeki bankalara ulaşıyor. 2021'deki Pandora Belgeleri, 2020'deki FinCEN Dosyaları, 2017'deki Paradise Belgeleri ve 2016'daki Panama Belgeleri, yasadışı gelirlerin uluslararası finansal sistemi nasıl bozduğunu ve baltaladığını ve kaynakları kalkınmadan nasıl uzaklaştırdığını ortaya koyuyor.
Özellikle 2021 Pandora Belgeleri, politikacılar, üst düzey yöneticiler ve 45 ülkeden 130'dan fazla milyarder tarafından finansal bilgileri gizlemek için kullanılan offshore mekanizmalarına ilişkin bilgileri ortaya çıkararak kurumsal şeffaflığın önemini ön plana getirdi. Şeffaf olmayan kurumsal yapılar ve hesap sahiplerinin anonim kalması, suçların soruşturulması ve kovuşturulması ile yasadışı finansal akışların ifşa edilmesinin önünde önemli bir engel teşkil ediyor.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının gerçekleştirilmesine etkileri
Gelişmekte olan ülkelerden her yıl milyarca doların yasa dışı yollardan başka ülkelere aktarıldığı tahmin ediliyor. Bu durum kamu kaynaklarının erimesine ve 2030 yılına kadar Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına erişilebilmesi için ihtiyaç duyulan kaynakların yaratılmasına yönelik çabaları baltalıyor. Aslında yasadışı finansal akışların azaltılması, hedeflerden (1.4) birini teşkil ediyor.
Uyuşturucu kaçakçılığı eşitsizliği, yoksulluğu derinleştiriyor
Uyuşturucu kaçakçılığı sonucu ortaya çıkan yolsuzluklar ve rüşvet, yasal kaynakların başka yönlere aktarılması yoluyla yasadışı finansal akışa imkân sağlıyor. Bu da iyi yönetişimi zayıflatıyor, ekonomik kalkınmayı engelliyor ve eşitsizliği, yoksulluğu ve çevre krizini derinleştiriyor.
Yasadışı finansal akışlar özellikle Afrika’da yüksek oranda görülüyor ve birçok ülkenin kalkınmasına zarar veriyor. Kıtanın gayri safi hasılasının yaklaşık yüzde 3,7'sini oluşturan tahmini 88,6 milyar ABD doları, her yıl yasadışı finansal akışlar nedeniyle kaybediliyor. Bu, resmi kalkınma yardımı ve doğrudan yabancı yatırımının yıllık toplam miktarıyla neredeyse aynı. Hükümetlerin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını hayata geçirebilmeleri ve COVID-19 salgınının sağlık, sosyal ve ekonomik etkilerine çözüm bulmak için gerekli fonlara ve kaynaklara sahip olmaları için yasadışı finansal akışların incelenmesi bir öncelik olmalıdır.
Yeni teknolojilerin yasadışı finansal akışlar üzerindeki etkisi
Küreselleşme güçlendikçe para ve sermaye hareketleri kolaylaşıyor. Dijital para birimleri, mobil ödemeler ve e-cüzdan hizmetleri gibi yeni teknolojiler sayesinde uluslararası fon transferi daha kolay ve hızlı yapılabiliyor. Bununla birlikte, kullanıcıları ve süreçleri anonimleştiriyor ve yasadışı finansal akışlar için yeni yollar yaratıyor. Organize suç grupları, kara para aklamak ve kârlarını azami seviyeye çıkarmak için bu teknolojileri kullanıyor.
Yeni teknolojiler, organize suç gruplarına imkanlar yaratıyor
Yeni teknolojiler, uyuşturucu, silah ve insan ticareti için rekabet eden organize suç grupları için yeni imkanlar yaratırken diğer taraftan da suç faaliyetlerini tespit etmeye ve izlemeye çalışan yetkililer için yeni engeller ortaya çıkarıyor. Finansal hizmetlerde ileri bilgi ve iletişim teknolojileri kullanımı arttıkça yasadışı finansal akış tehditleri de o oranda artıyor.
INCB, hükümetlere uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili yasa dışı mali akışlarla mücadelede yardımcı olmak üzere paydaşlarla bir dizi küresel istişare gerçekleştiriyor. INCB, ayrıca, Tehlikeli Maddelerin Küresel Hızlı Yasaklanması (GRIDS) Programı aracılığıyla, tehlikeli maddelerin üretimi ve ticareti yoluyla potansiyel yasadışı finansal akışların oluşmasına karşı hükümetler ve finansal hizmetler alanında faaliyet gösteren özel sektör ortakları arasında farkındalık yaratıyor. Program ayrıca, Hükümetler ve finansal hizmet sağlayıcılar arasındaki gönüllü iş birliği çabalarını teşvik ediyor ve destekliyor.
Tavsiyeler
Yasadışı finansal akışlar uluslararası sınırları aştığı için üye devletlerin birlikte harekete geçmesine ihtiyaç duyuluyor. INCB, ülkelere yasadışı finansal akışlarla mücadelede yardımcı olmak için bir dizi tavsiyede bulunuyor. Üye devletlere şu tavsiyelerde bulunuluyor:
İstihbarat paylaşımı, yasadışı mali akışları araştırmak ve organize suç ağlarını belirlemek için ulusal ve uluslararası düzeylerde uzmanlaşmış görev güçleri oluşturulması
Etkin şeffaflığı ve uygun cezaların verilmesini sağlayacak yasalar
Kara para aklamayla mücadele önlemlerinin daha da güçlendirilmesi
Yasadışı finansal akışları da kapsayacak şekilde uyuşturucu arz ve talep azaltma stratejilerine eşit olarak odaklanılması
Eğitim müfredatına sivil ve ahlaki değerlerin erken bir aşamada dahil ederek yolsuzluğu ve yasadışı ekonomiyi engelleyecek bir hesap verebilirlik ve şeffaflık kültürünün teşvik edilmesi
Yasadışı finansal akışlar ve uyuşturucu kaçakçılığı arasındaki ilişki ve bunların istikrar ve kalkınma üzerindeki olumsuz etkileri hakkında farkındalığı artırmak için özel sektör, sivil toplum ve kamu ile çalışılması
Başta uyuşturucu kaçakçılığı, yasadışı finansal akışlar ve yolsuzluk olmak üzere sınır aşan organize suçlarla mücadele ile ilgili tüm Birleşmiş Milletler sözleşmelerine taraf olunması ve uygulanmaları
Kara Para Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadeleye İlişkin Uluslararası Standartların uygulanması
Tehlikeli madde kaçakçılığıyla mücadele amacıyla e-cüzdan ve dijital para birimleri gibi yeni ortaya çıkan finansal hizmet ve ürünlerin kötüye kullanılmasını önlemek için adımlar atılması
KÜRESEL KONULAR
Uluslararası insani acil durumlar için kontrollü maddelere gecikmeden erişim
Kontrollü maddelerin mevcudiyeti ve bunlara erişim, acil durumlarda kaliteli bakım sağlamanın temelini teşkil ediyor. COVID-19 salgını sırasında, acil durumlarda basitleştirilmiş kontrol önlemlerinin etkinliği test edilmiştir.
INCB, üye devletlerin acil durum hazırlıklarını geliştirmelerine yardımcı olmak için, acil durumlarda kontrollü maddelerin zamanında tedarikini kolaylaştırma konusunda ülkelerin ve insani yardım kuruluşlarının tecrübelerini derleyerek yayınladı. INCB, üye devletleri mevcut ulusal mevzuatlarını gözden geçirmeye ve acil durumlarda kontrollü maddelerin uluslararası ticaretinde daha fazla esnekliğe izin vermeye teşvik ediyor.
İlaçların tıbbi olmayan amaçlarla kullanımının teşvik edilmesinde sosyal medyanın rolü
Sosyal medya platformları, tıbbi olmayan uyuşturucu kullanımının kolaylaştırılması ve cazip hale getirilmesi de dahil olmak üzere bir dizi olumsuz davranışı teşvik ediyor. Sosyal medya platformlarında cannabis, reçeteli ağrı kesiciler ve diğer kontrollü maddeleri kolayca satın alma imkânı bulunabiliyor. Gençler, sosyal medya platformlarının başlıca kullanıcıları olmanın yanı sıra uyuşturucu kullanım oranlarının da yüksek olduğu gruptur. Sosyal medyaya maruz kalma ve uyuşturucu kullanımı arasındaki bağlantı, üye devletleri bu alanı düzenlemede daha aktif bir rol almaya hazır hale getirmelidir. INCB, sosyal medya şirketlerinin platformlarını denetlemesini ve kendi düzenlemelerini yaparak tıbbi olmayan ilaç kullanımı reklamlarını ve tanıtımını sınırlamalarını tavsiye ediyor.
COVID-19, narkotik ilaçlar ve psikotrop maddeler
COVID-19 salgını sırasında ilaçlarda kullanılan bazı ana maddelerin üretimindeki kesinti bazı üretici ülkelerde küresel arz zincirini etkiledi. Bazı ülkelerce sınırların kapatılması ve fiziksel mesafe kuralları lojistik sorunları daha da karmaşıklaştırdı.
2020 yılına ait narkotik ilaçlara ilişkin konsolide istatistikler, bazı ülkelerde özellikle fentanil ve analogları olmak üzere tüketimde, üretimde ve stoklanmada artış olduğunu gösteriyor. Bu eğilim, büyük ölçüde yoğun bakım ünitelerinde COVID-19 hastaları için ağrı kesicilere yönelik artan ihtiyaçtan kaynaklanıyor.
Salgının başlangıcında, dünyanın bazı bölgelerinde midazolam maddesini içeren ilaçların bulunamadığına dair raporlar vardı. Midazolam’ın ciddi COVID-19 vakalarının tedavisinde çok önemli olduğu kanıtlanmış bulunuyor. Bulunamama, kısmen yüksek talepten ve COVID-19 nedeniyle sınırlarda uygulanan kısıtlamaların yol açtığı teslimat ve nakliye aksaklıklarından kaynaklandı. Salgının ilerleyen günlerinde, üye devletler tarafından sağlanan veriler, durumun düzeldiğini ve ülkelerin dünya genelinde midazolam ithalat ve ihracatını başarıyla sürdürdüklerini gösteriyor.
Ağrı yönetimi için kullanılan kontrollü ilaçların tüketiminde bölgesel farklar varlığını sürdürüyor
Ağrı kesici genel opioid analjezik tüketimine ilişkin bölgesel analizler, bölgeler arasında hâlâ büyük farklılıklar olduğunu ortaya koyuyor. Neredeyse tüm opioid analjezik tüketimi, Avrupa ve Kuzey Amerika gibi gelişmiş bölgelerde yoğunlaşırken, dünyanın diğer bölgelerindeki tüketim söz konusu bölgelerdeki nüfusun tıbbi ihtiyaçlarını karşılamak için genellikle yetersiz kalıyor. 2018-2020 döneminde ağrı yönetimi için en yüksek ortalama opioid tüketimini bildiren ülkeler, sırasıyla Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Avusturya, İsrail ve Belçika olmuştur.
Küresel düzeyde, narkotik ilaçlar üretmek için kullanılan opiyat hammaddeleri, 2021 ve 2022 için bildirilen küresel ihtiyaçları karşılamaya yeterli seviyede kalmaya devam ediyor. Birçok ülke, opioid analjeziklerine yönelik tıbbi ihtiyaçlarını doğru şekilde tahmin etmediği veya bunlara sınırlı erişime sahip olduğu için, narkotik ilaçların mevcudiyetinde bölgeler arasındaki farklılıklar varlığını sürdürüyor. INCB, tüm ülkeler ve bölgeler için yeterli bulunabilirliğin sağlanmasının önemini vurguluyor ve daha fazla kaynağa sahip üye devletlere, daha az kaynağa sahip devletlere narkotik ilaçlara erişim ve bulunabilirliği sağlama konusunda yardımcı olmaları için çağrıda bulunuyor.
Fentanil ve fentanil analogları konusunda yaşanan zorluklar
Fentanil ve fentanil analogları, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri'nde sentetik opioidlere atfedilen aşırı doz ölümlerinin sayısını artırmaya devam ediyor. Aşırı doz ölümlerinde fentanil analoglarının rolü genellikle tespit edilmediğinden ve bu nedenle yeterince raporlanamadığından sorunun daha yaygın olduğu tahmin ediliyor. Bu tür analogların tanımlanması için özel toksikoloji testlerinin uygulanması gerekiyor.
Fentanil analogları çok güçlüdür ve genellikle küçük miktarlarda ve küçük paketlerde ticareti yapılır. Satıcılar, platform yöneticileri tarafından tespit edilmemek için e-ticaret platformlarında ve darknet’te (karanlık internette) fentanil analoglarını pazarlayarak kâr elde edebiliyor.
INCB, mevcut tıbbi, endüstriyel veya diğer meşru kullanımları olmayan 140'tan fazla fentanil ile ilgili maddenin listesini tutuyor. INCB, üye devletleri ve endüstri ortaklarını, listede yer alan maddelerin üretimi, pazarlanması, taşınması ve paraya çevrilmesini engellemek üzere listeden yararlanmaya çağırıyor.
1988 Sözleşmesinin 13. Maddesi, yasadışı uyuşturucu üretiminin gelişimini izlemek için büyük fırsatlar sunuyor
Yasadışı uyuşturucu üretiminin hızlı gelişimi, yasadışı üretimde kullanılan ekipman ve malzemelerle ilgili 1988 Sözleşmesi'nin 13. maddesinin daha iyi uygulanması için daha hızlı hareket edilmesini gerektiriyor.
INCB, 13. maddenin operasyonel kullanımının artırılmasına ilişkin iki uzman grubu toplantısı düzenledi. Bu toplantılar sonucu özel kullanım malzemelerinin amaç dışı kullanımının önlenmesi ve araştırılması konusunda başarılı çok taraflı iş birlikleri ortaya kondu. Uzmanların katkıları, INCB tarafından 2022'de gözden geçirilecek ve ardından uluslararası toplumla paylaşılacak bir farkındalık yaratma ve rehberlik belgesinde toplandı.
ÖNCÜL MADDELER 2021 RAPORU
Kimyasal Öncüllerin kontrolünün ve düzenleyici çerçevesinin güçlendirilmesi gerekiyor
INCB tarafından 2021 Haziran ayında Hükümetler tarafından kimyasal öncü maddelerle ilgili hükümlerin uygulanmasına yönelik olarak gerçekleştirilen kamuoyu yoklamasına göre internet üzerinden yapılan ticaret de dahil olmak üzere kimyasal öncü maddelerin ulusal seviyede üretimi, ticareti ve dağıtımı konusunda ciddi eksiklikler bulunuyor. Siz konusu kontroller olmadan kaçakçılar kimyasal öncü maddeleri durumun farkında olmayan tacirlerden elde edebilir. Araştırmaya katılan Hükümetlerin üçte biri 1988 Sözleşmesinin I ve II sayılı Tablolarında yer alan maddelerin kontrolüne yönelik ulusal kontrol sistemleri oluşturmamış bulunuyor.
Yasadışı uyuşturucu üretiminin gösterdiği gelişimden dolayı listelerde yer almayan kimyasalların ve tasarım öncü maddelerin yayılmasını önlemeye yönelik küresel eyleme geçilmesi gerekiyor
1988 Sözleşmesinin I ve II tablolarında yer almayan ve kontrol altındaki öncü maddelerin yerine yasadışı uyuşturucu üretiminde kullanılabilecek kimyasallara artık dünyanın dört bir yanında rastlamak mümkün. Amfetamin ve Metamfetamin’in yasa dışı üretiminde kullanılan ve yakın zamanda listelere eklenen tasarım öncü maddelerin ele geçirilme verilerinin analizi, bu öncü maddelerin uluslararası düzeyde ilgili listelere eklenmelerini takiben ele geçirilen miktarlarının önemli ölçüde azaldığını gösteriyor. Bu dönemde listelerde yer almayan alternatif öncü maddeler piyasada görülmeye başlıyor.
INCB, listelerde yer almayan kimyasallar ve tasarım öncü maddeler hakkında farkındalığı artırmak ve küresel eylem konusunda fikir birliği oluşturmak üzere 2021 yılında çeşitli girişimleri ve istişareleri destekledi. INCB kimyasal madde kontrol sistemini daha da güçlendirme amacıyla listelerde yer almayan ve tasarım öncü maddelerin yaygınlaşmasının önlenmesine yönelik yaklaşımları ve önlemleri içeren bir derleme hazırladı.
Öncü kimyasal maddelerin temini için internet platformları kullanılmaya devam ediyor
INCB tarafından 2021 Şubat ayında 34 Hükümetin ve dört uluslararası kuruluşun katılımıyla “Operation Acronym” adı altında belli hedefleri olan ve belli bir süre ile sınırlanan bir operasyon gerçekleştirildi. Söz konusu operasyonla öncü maddelerin internet üzerinden kaçakçılığı ve bu maddelerin takibinde yaşanan zorluklar ele alındı. Operasyon, öncü kimyasal maddelerin çevrimiçi olarak tedariki için güvenli sanal özel ağların ve mesajlaşma hizmetlerinin kullanıldığını tespit etti. Bu sonuç, üye devletlerin öncü maddelerle ilgili siber suç soruşturmalarına dikkat çekilmesine ve internet hizmet sağlayıcıları, e-posta ve sosyal medya hizmetleri ve İnternet işletmeleri ile yakın iş birliğine ihtiyaç olduğunun altını çiziyor. INCB, Üye Devletlerin çabalarını desteklemek amacıyla kapasite geliştirme girişimlerini hayata geçiriyor.
İlgili sektörlerle etkileşim büyük önem taşıyor
Yasadışı uyuşturucu üretiminde, listelerde yer almayan kimyasalların ve tasarım öncü maddelerin kullanılması nedeniyle, kimya ve ilaç endüstrileri öncü madde kontrol çabalarında hayati öneme sahip. INCB, bu alandaki girişimleri desteklemeye ve teşvik etmeye devam ediyor ve öncü maddeler konusunda endüstriyle iş birliğine ilişkin küresel en iyi uygulamaları ve olası durumlara karşı uygulamaya konabilecek senaryoları derlemek için bir anket gerçekleştirmiş bulunuyor.
COVID-19 salgınının yasadışı uyuşturucu üretiminde kullanılan öncü kimyasal maddelerin tedarikine fazla bir etkisi olmadı
Küresel seviyede ele geçirildiği belirtilen efedrin miktarı, son yıllarda gözlemlenen düşüş eğilimini doğrular nitelikte. Bu durumun aksine, 1988 Sözleşmesinin I numaralı tablosuna en son eklenen madde olan MAPA’nın ele geçirilen miktarları tasarım öncü maddelere doğru bir kayış olduğunu ortaya koyuyor. Aynı gelişme, fentanil, fentanil ile bağlantılı maddeler ve metakalon öncü maddeleri için de geçerli. Yasadışı kokain üretiminde kullanılan başlıca öncü madde olan potasyum permanganat ve kilit eroin öncü maddesi asetik anhidrit ele geçirme oranları, COVID-19 kısıtlamalarından etkilenmediklerini gösteriyor.
INCB’nin Öncü Maddelerle ilgili İletişim Sistemi, bilgilerin gerçek zamanlı olarak paylaşılmasına yardımcı oluyor
INCB’nin Öncü Maddelerle ilgili İletişim Sistemi (PICS) kullanıcılarına öncü maddelerin kaçakçılığıyla bağlantılı bilgilerin güvenli bir şekilde gerçek zamanlı olarak paylaşılmasına imkân sağlayan bir platform sunuyor. PICS ayrıca uluslararası kontrol altında olan öncü maddeler ve ilaç üretim ekipmanı hakkında bilgi sunuyor. Bu şekilde, ele geçirilen maddelerin yıllık istatistiklerinde sağlanan ayrıntılar ve diğer bilgiler yetersiz olsa bile, PICS, yetkililerin, yeni eğilimleri, kaçakçılık güzergahları ve alternatif öncü maddeleri belirlemelerine yardımcı olabilir.
INCB 2021 RAPORUNDA ÖNE ÇIKAN BÖLGESEL KONULAR
AFRİKA
UNODC'ye göre, mevcut uyuşturucu kullanımı seviyeleri devam ederse, kıtadaki nüfus artışı nedeniyle önümüzdeki on yılda uyuşturucu kullanan insan sayısında artış bekleniyor.
Afrika'da tıbbi kullanım için yasal cannabis ekimine izin veren Devletlerin sayısı artmaya devam ediyor. Bu ülkelerin çoğu sadece cannabis ihraç etmeyi amaçlarken, diğerleri cannabis’in tıbbi amaçlarla yurt içinde kullanılmasına izin veriyor.
AMERIKA
Orta Amerika ve Karayipler
Uluslararası Göç Örgütü (IOM), uyuşturucu tacirlerinin Orta Amerika ve Meksika'da insan kaçakçılığı ağlarını kullandığına dair bir kanıt bulamadı.
Tıbbi kullanım için narkotik ilaçların bulunamaması. 2020 yılında Orta Amerika ve Karayipler'de tıbbi amaçlar için kullanılan opioid-analjeziklerin mevcudiyeti, tüm bölgeler arasında en düşük olanlardan biriydi.
Uyuşturucu kullanımının yaygınlığını gösteren veri eksikliği. Bölgedeki çoğu ülkede, uyuşturucu kullanım yaygınlığına ilişkin son tahminler bulunmuyor. Cannabis ve kokain kullanımı, yeni psikoaktif maddelerin yaygınlaşması ve reçetesiz kontrollü ilaçların kullanımı endişe kaynağı olmaya devam ediyor.
Kuzey Amerika
Aşırı doz uyuşturucu nedeniyle ölenlerin sayısı Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri'nde artmaya devam etti. Amerika Birleşik Devletleri'nde, 2021 Nisan ayı itibarıyla 12 aylık dönemde, bir önceki yıla göre yüzde 28,5'lik bir artışla tahminen aşırı doz uyuşturucu nedeniyle 100.306 ölüm gerçekleşti. Söz konusu dönemde opioidlerden kaynaklanan aşırı doz ölümlerinin tahmini sayısı, 56.064'ten 75.673'e yükseldi. COVID-19 salgınının başlangıcından bu yana, esas olarak giderek artan toksik ilaç arzı nedeniyle Kanada'da opioid doz aşımı ve ölümlerinde artış oldu. Bu ülkelerde kötüleşen aşırı doz krizi, metamfetamin gibi psikostimulanları içeren ölümlerin sayısındaki artışlarda göze çarpıyor.
Cannabis ile ilgili düzenlemeler Kuzey Amerika'da yaygınlaşmaya devam ediyor. Meksika'da, yetişkinlerin tıbbi olmayan amaçlarla esrar kullanımına ilişkin yeni düzenlemeler, 2021 Haziran tarihli Yüksek Mahkeme kararına dayanarak gözden geçiriliyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde, kanabilin federal seviyede kontrol altında olmasına rağmen, önceki yıl altı eyalette daha yetişkinler tarafından esrarın tıbbi olmayan amaçlarla kullanılmasına ve bulundurulmasına izin vermek üzere eyalet düzeyinde yasalar çıkarıldı.
Güney Amerika
Çok miktarda kokain ve kimyasal öncü madde ele geçirildi. Bölgedeki organize suç grupları, COVID-19 salgınının ilk birkaç ayında yaşanan mali kayıpları telafi etmek için bölge içindeki ve dışındaki yasa dışı pazarlara sevkiyat miktarlarını artırdı. Avrupa ve Afrika'da yetkililer, Güney Amerika'dan gelen kokain miktarlarında artış olduğunu bildirdi.
COVID-19 kısıtlamalarına rağmen kaçakçılar tarafından kullanılan rota ve ağların sayısı arttı. Hava ve deniz yolları, uluslararası kontrol altındaki maddelerin taşınmasında tercih edilen yöntem haline geldi. Suç örgütlerinin, Arjantin, Bolivya, Brezilya, Paraguay ve Uruguay'ı Atlantik Okyanusu'na bağlayan 3.400 km'lik kesintisiz nehir bağlantılarından oluşan Paraguay-Parana Su Yolu Sistemini kullanarak Bolivya'dan kokain kaçakçılığı yaptığı görülüyor. İnternetin, özellikle de “darknet” ve sosyal medyanın uyuşturucu satışı için kullanımında da artış oldu. Uyuşturucular çevrimiçi olarak satılıyor ve posta ve kurye hizmetleri aracılığıyla dağıtılıyor.
Bolivya ve Peru artış bildirirken, Kolombiya'da koka ekimi yapılan alan azalmaya devam ediyor. Kolombiya'daki azalma, Hükümetin çabaları da dahil olmak üzere çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Bolivya ve Peru'daki artışa, COVID-19 kısıtlamaları sırasında eradikasyon çabalarının askıya alınması, artan ekonomik belirsizlik ve siyasi istikrarsızlık neden olmuş olabilir.
Bölge hükümetleri cannabis sanayisi kurmaya hazırlanıyor. Bölgedeki artan sayıda Hükümet tıbbi, bilimsel ve endüstriyel amaçlarla cannabis ekimi, üretimi ve ticaretine düzenleme getiriyor. Bazı Hükümetler, COVID-19 sonrası ekonomik toparlanma çabalarına yardımcı olmak için esrar endüstrileri kurmayı planlıyor.
Bölgede yeni psikoaktif maddelerin artışına ilave olarak ecstasy benzeri uyuşturucularda da artış oldu. Arjantin, Brezilya ve Şili, 2015 ve 2019 yılları arasında en büyük ecstasy benzeri uyuşturucu ele geçirme olaylarını bildirdi. Özellikle endişe verici olan, lise ve üniversite öğrencileri arasındaki tüketim oranıdır. Farklı ilaçlar adı altında satılan yeni psikoaktif maddelerde de artış olduğuna dair raporlar mevcut.
ASYA
Doğu ve Güneydoğu Asya
Yasadışı sentetik uyuşturucu üretimi, kaçakçılığı ve kullanımı devam ediyor; yeni uyuşturucular ortaya çıkıyor. INCB, sentetik uyuşturucuların, özellikle ketamin, metamfetamin ve sentetik kannabinoidlerin yasadışı üretimi, kaçakçılığı ve kullanımındaki artıştan endişe duyuyor. Uyuşturucu sorununun bölge ülkeleri için ciddi sağlık, insan hakları, güvenlik ve ekonomik sonuçları bulunuyor.
Çin, sentetik kannabinoidleri kontrol etmek için genel bir tanım kullanmaya başladı.
2019 yılında fentanil ile ilgili maddeleri grup olarak listeleme kararının ardından, bu maddelerin kullanımında keskin bir düşüş sağlayan Çin, 2021'de sentetik kannabinoidleri kontrol amacıyla genel tanım kullanmaya başladı.
Doğu ve Güneydoğu Asya ülkeleri, en yaygın opioid analjeziklerin mevcudiyetinde alt sıralarda yer alıyor. Bölgedeki diğer ülkeler psikotrop maddelerin tüketimi konusunda yeterli raporlama yapmıyor. Kurul, bölgedeki birçok ülkede narkotik uyuşturucu ve psikotrop maddelerin yeterli miktarda bulunmadığını hatırlatıyor ve tıbbi kullanım için uluslararası kontrol altında olan maddelerin yeterli seviyede bulunması ve erişiminin sağlanmasının önemini vurguluyor.
Bölgedeki birçok ülkede uyuşturucu kullanımı ve tedavi talebine ilişkin veriler yeterli seviyede bulunmuyor. INCB, bölgedeki üye devletleri, önleme ve tedavi alanında kanıta dayalı kararların geliştirilmesini sağlamak üzere uyuşturucu kullanımı eğilimleri ve tedavi taleplerine ilişkin verilerin toplanmasına öncelik vermeye teşvik ediyor ve ikili ortakları, bölgesel ve uluslararası kuruluşları söz konusu çabalara destek olmaya çağırıyor.
INCB, uyuşturucuya bağlı suçlara yönelik hukuk dışı müdahalelerin, uyuşturucuyla ilgili suçların ceza hukuku ve uluslararası kabul görmüş yasal süreç standartlarına sıkı sıkıya bağlı kalma yoluyla ele alınmasını gerekli kılan uyuşturucu kontrol sözleşmelerinin açık ihlali olduğu görüşünü mümkün olan en güçlü şekilde yeniden belirtiyor. İlgili uluslararası sözleşmeler ve protokoller ile Genel Kurul, Ekonomik ve Sosyal Konsey ve diğer Birleşmiş Milletler organlarının ölüm cezasına ilişkin kararları ışığında, INCB, tüm Devletlere ölüm cezasının kaldırılmasını ve uyuşturucuya bağlı suçlar için verilmiş ölüm cezalarının hapis cezasına çevrilmesini düşünmeye çağırıyor.
Güney Asya
Farmasötik opioidler bölgede büyük miktarlarda yakalanmaya devam ediyor. En yaygın olarak ele geçirilen maddeler kodein ve kodein bazlı öksürük şuruplarıdır. Bunu uluslararası kontrol altında olmayan bir opioid olan tramadol ve fentanil ve metadon takip ediyor.
İnternetten ilaç satın alma yönündeki küresel eğilimin bölgeye yayıldığı görülüyor. Bu yönde hareket eden kişiler, “darknet” ticaret platformlarından yararlanıyor ve uyuşturucu satın almak için kripto para birimleri kullanıyor.
COVID-19 kısıtlamalarının, bölgede daha fazla eroin ele geçirmesini sağladığına dair bir bilgi bulunmuyor. Salgın sırasında küresel ekonominin yavaşladığı dönemde organize suç grupları, konteynırlar ve posta hizmetleri gibi yeni uyuşturucu kaçakçılığı yöntemlerini kullanarak ve kripto para ödemeleri yoluyla kazanç transferi için darknet’ten yararlanarak yeni stratejiler geliştirdiler.
Güney Asya, dünyada en yüksek afyon kullanım oranlarından birine sahip olmaya devam ediyor. UNODC'ye göre, bölgedeki 15 ile 64 yaş arasındaki kişilerin yüzde 1,1'i afyon kullanıyor. 2019 istatistiklerine göre, Asya'da yıllık 21,7 milyon eroin ve afyon kullanıcısı bulunuyor. Bu da geçtiğimiz yıl sayıları 31 milyon olarak tahmin edilen dünya çapında afyon kullanıcılarının yüzde 70’ine denk geliyor.
Pandemi tedaviye erişimi zorlaştırdı
COVID-19 kısıtlamaları, bölgedeki bazı ülkelerde uyuşturucu tedavisine erişimde bir engel teşkil etti. Sokağa çıkma yasağı ve sağlık hizmetlerine erişim eksikliği, madde kullanım bozukluğu olan dezavantajlı gruplardan kişilerin tedaviye erişimini zorlaştırdı.
Teknolojik gelişmeler tedavi hizmetlerinin sağlanmasına yardımcı oluyor. Hindistan'da doktorlar opioid agonist tedavileri için çevrimiçi eğitim alıyor. Opioid bozukluklarına ilişkin internet tabanlı eğitim materyalleri geliştiriliyor ve sağlık uzmanlarının ücretsiz olarak erişmeleri sağlanıyor.
Bölgede tıbbi ve bilimsel kullanım için narkotik ilaçların ve psikotrop maddeler düşük düzeyde bulunuyor. Güney Asya'daki ülkeler bu tür maddelerin tüketiminin düşük seviyede olduğunu bildiriyor. INCB, başta ağrı yönetimi olmak üzere tıbbi kullanım için, uluslararası kontrol altında olan maddelerin yeterli düzeyde mevcudiyetinin sağlanmasının önemini yineliyor. INCB, Güney Asya'daki devletlere, uyuşturucu kullanım yaygınlık oranları hakkında veri ve istatistik toplamanın ve bu bilgilerin düzenli olarak sağlanmasının gerekliliğini ve ülkelerinin tamamında uygun fiyatlı ve erişilebilir uyuşturucu tedavi hizmetlerinin sağlaması gerektiğini hatırlatıyor.
Batı Asya
Afganistan, yasadışı afyon üretiminde lider konumunu koruyor. Afganistan, 2021 yılında 6.800 ton potansiyel üretim miktarıyla yasadışı afyonun en fazla üretildiği ülke olmaya devam ediyor. 2021 yılında toplam yasadışı afyon ekim alanı yüzde 21 azalmasına rağmen, afyon üretimi bir önceki yıla göre yüzde 8 artmış bulunuyor.
Orta Asya Devletleri, amfetaminler, sentetik kannabinoidler ve diğer çeşitli yeni psikoaktif maddeler dahil olmak üzere artan sentetik uyuşturucu kaçakçılığı ve istismarıyla karşı karşıya kalmaya devam ediyor. Kaçakçılar bu maddelerin reklamını yapmak ve satmak için interneti ve sosyal medyayı kullanıyor. Bu bölgede sentetik uyuşturuculara olan talebin artmasının nedeninin, salgın sırasında cannabis ve opiyatların bulunabilirliğinin azalması olduğu değerlendiriliyor.
AVRUPA
Kolluk kuvvetleri, suç gruplarının faaliyetleri hakkında önemli bilgileri açığa çıkaran şifreli iletişim cihazlarına erişim sağlıyor. Kolluk kuvvetleri tarafından yapılan çeşitli operasyonlar, suç faaliyetleri için kullanılan şifreli iletişim cihazlarının ele geçirilmesiyle sonuçlandı. Yetkililer, suç gruplarının faaliyetleri hakkında kolluk kuvvetlerine değerli bilgiler veren şifreli cihazlara ve yüz milyonlarca mesaja erişebildi. Söz konusu bilgi sayesinde, Avrupa ve diğer bölgelerdeki suç faaliyetleri durduruldu, büyük miktarda uyuşturucu ve öncü kimyasal madde ele geçirildi ve yasadışı laboratuvarlar dağıtıldı.
Tıbbi ve bilimsel amaçlar için esrar kullanımını genişleten yasal ortam. Avrupa Adalet Divanı geçtiğimiz günlerde cannabis bitkisinden elde edilen CBD'nin 1961 veya 1971 Sözleşmeleri kapsamında uyuşturucu olarak değerlendirilmemesi gerektiğine karar verdi. Birçok Devlet, yasalarını bu kararla uyumlu hale getirmek için halihazırda düzenleme yapıyor. Birkaç Avrupa Birliği üyesi Devlet, cannabis ürünlerinin tıbbi amaçlarla kullanımını genişletmek için yasalar çıkarıyor. Bölgedeki birçok ülke, 1961 tarihli Narkotik Uyuşturucu Tek Sözleşmesi'ne aykırı olarak, esrar kullanımını tıbbi olmayan amaçlarla genişletmeyi ele alıyor veya bu yönde adımlar atıyor. INCB, 1961 Sözleşmesinin tüm taraflarına, 4(c) maddesi uyarınca, uyuşturucu üretimi, imalatı, ihracatı, ithalatı, dağıtımı, ticareti, kullanımı ve bulundurulmasının yalnızca tıbbi ve bilimsel amaçlarla sınırlı olduğunu hatırlatıyor.
COVID-19 kısıtlamalarının, yasadışı uyuşturucu arzı ve talebi üzerinde sınırlı etkisi oldu. Avrupa'daki COVID-19 kısıtlamalarına rağmen sentetik uyuşturucu üretimi ve kokain seviyesinde azalma olmadı. Özellikle Batı Asya'dan eroin ve Fas'tan Avrupa'ya kenevir reçinesi kaçakçılığı için kara yolu yerine deniz yoluna geçildiği gözlemleniyor. Uyuşturucu kullanımı seviyeleri karantina döneminin başlarında düşse de kısıtlamalar kaldırıldığında artış gösterdi.
Bölgedeki uyuşturucu kullanım çeşitleri de farklı uyuşturucuların varlığı ve erişilebilirliği nedeniyle daha karmaşık hale gelmiş bulunuyor. Erişilebilirlik ve çeşitlilikteki bu artış, uyuşturucu kullanan kişilerin aynı anda birden fazla uyuşturucu türünü veya farklı uyuşturucu türlerini sırayla tükettiği, çoklu uyuşturucu kullanım kalıplarına yol açıyor. Ortaya çıkan bir diğer eğilim ise benzodiazepinler’in uyuşturucu kullanan yüksek riskli kişiler, mahkumlar ve diğer gruplar arasında zaman zaman opioidler veya alkolle birlikte tıbbi olmayan kullanımıdır.
OKYANUSYA
Uyuşturucu kaçakçılığı da dahil olmak üzere sınır aşan suçlar, Pasifik adalarında artmaya devam ediyor. Organize suç grupları, özellikle Avustralya ve Yeni Zelanda'ya uyuşturucu ticareti yapmak için küçük tekneler kullanıyor. Pasifik Ada Devletleri de sentetik opioidlerin Avustralya, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerine uyuşturucu kaçakçılığında geçiş noktaları olarak ortaya çıkıyor.
Uyuşturucu kontrol sözleşmelerine taraf olmayan ülkelerin çoğunluğu Okyanusya'da yoğunlaşıyor. Değiştirilmiş şekliyle 1961 Sözleşmesine henüz katılmamış 10 Devletten yedisi Okyanusya’da bulunuyor. 1971 Sözleşmesine taraf olmayan 13 Devletten sekizi ve 1988 Sözleşmesine taraf olmayan yedi ülkeden dördü Okyanusya’da.
Yeni Zelanda, Uyuşturucu ve Madde Kontrolü Yasasını (2 No'lu) kabul etti. Bu yasa, 2020-2021 yaz festival sezonunda uyuşturucu ve madde testi hizmetlerine izin verilmesi amacıyla 2020 Aralık ayında yürürlüğe giren geçici yasanın yerini alıyor.
INCB GRIDS Programı, INCB ve Okyanusya Gümrük Örgütü (OCO) arasında gümrük memurları için bilgi ve istihbarat paylaşımını kolaylaştırmak amacıyla yapılan anlaşmanın parçası olarak OCO ve Pasifik genelindeki üyelerine eğitim sağlıyor.
Dört ülkedeki ulusal makamlar INCB Eğitim (Learning) e-modüllerine kaydoluyor. Avustralya, Kiribati, Yeni Zelanda ve Papua Yeni Gine'den uyuşturucu kontrol yetkilileri, narkotik uyuşturucuları, psikotropik maddeleri, öncü maddeleri ve uluslararası uyuşturucu kontrol çerçevesini kapsayan e-modüller için kayıt yaptırıyor.
Düşük dozlu CBD karışımları, Avustralya'da Liste 4'ten Liste 3'e aktarıldı. Bu değişiklik, Terapötik Ürünler İdaresi tarafından onaylanan bu tür karışımların günde maksimum 150 mg'ının yetişkinlerin tüketimi için reçetesiz olarak eczaneden alınmasına izin veriyor.
Okyanusya’da en fazla uyuşturucu Avustralya ve Yeni Zelanda’da ele geçiriliyor. Bununla birlikte, komşu Pasifik Ada Devletlerinde ele geçirilen uyuşturucular, bu ülkelerin Avustralya ve Yeni Zelanda'ya uyuşturucu kaçakçılığı için kullanıldığını gösteriyor.
Avustralya'da metamfetamin pazarında canlanma. Nisan 2021'de Avustralya nüfusunun yüzde 56'sını kapsayan atık su analizi, yasadışı metamfetamin pazarının yeniden canlandığını gösterdi. Analiz ayrıca fentanil ve oksikodon tüketiminde rekor seviyede düşüş gösterdi.
Yeni Zelanda'da metamfetamin kullanımında düşüş. Nüfusun yüzde 75'ini kapsayan atık su çalışması, 2021'in ilk çeyreğinde metamfetamin kullanımının bir önceki çeyreğe göre yüzde 14 ve 2020'nin aynı dönemine göre yüzde 30 azaldığını gösteriyor.
Pasifik Ada Devletlerinde tıbbi ve bilimsel amaçlar için uluslararası kontrol altındaki ilaçların bulunabilirliğinin düşük düzeyde olması. Okyanusya'daki opioid tüketimi seviyesi, özellikle Avustralya ve Yeni Zelanda'daki tüketim nedeniyle dünyadaki en yüksek seviyeler arasında olsa da, Pasifik Ada Devletlerinde daha düşük tüketim seviyeleri görülüyor.
INCB ÜYE DEVLETLERE DESTEK OLUYOR
INCB KÜRESEL TEHLİKELİ MADDELERİN HIZLI YASAKLAMASI (GRIDS) PROGRAMI
Gerçek zamanlı iletişim platformu IONICS de dahil olmak üzere GRIDS Programı, tehlikeli maddelerin tüketici pazarlarına ulaşmasını önlemek için kolluk kuvvetleri tarafından bilgi paylaşımını teşvik ediyor. IONICS aracılığıyla paylaşım sayısı sürekli arttı ve 100 binden fazla istihbarat alındı ve analiz edildi. Bu sayede, Üye Devletler, tehlikeli maddelere el konulmasını, kaçakçıların yakalanmasını, kovuşturulmasını ve uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı ağlarının dağıtılmasını sağlayan soruşturma ve analizleri gerçekleştirebildi.
GRIDS Programı, iletişim platformları ve diğer kaynaklar aracılığıyla sağlanan bilgilere dayalı toplantıların gerçekleştirilmesini sağlıyor. Bu sayede soruşturmalar güçlendirildi, operasyonel kapasiteler arttırıldı ve uluslararası iş birliğini kolaylaştırıldı. GRIDS'in kamu-özel sektör ortaklıkları üzerindeki çalışmaları ayrıca yüzlerce tehlikeli madde satıcısının e-ticaret platformlarından çıkarılmasını ve böylece son kullanıcı için tehlikeli maddelerin erişilebilirliğinin azaltılmasını sağladı.
2020 ve 2021'de GRIDS Programı, üye devletlerin temsilcilerini ve e-ticaret platformlarının, e-cüzdan hizmetlerinin, kimyasal referans standartları şirketlerinin, nakliye komisyoncularının, özel posta ve ekspres posta operatörlerinin önde gelen küresel özel sektör ortaklarını bir araya getiren altı uzman grubu toplantısı düzenledi.
GRIDS Programı, tıbbi amaç dışı kullanılan sentetik opioidlerin artan dolaşımına müdahalede Üye Devletleri destekliyor. 152 fentanil ile bağlantılı maddeyi içeren INCB listesi, bu maddelerin amaç dışı kullanımını ve kaçakçılığını önlemek ve potansiyel son kullanıcılara ulaşmasını azaltmak için pratik bir araçtır. GRIDS programı kapsamında, fentanil dışı opioidlerin ve diğer yeni psikoaktif maddelerin ikinci bir listesi geliştirildi. INCB, tüm Hükümetleri ve onlar aracılığıyla endüstri ortaklarını, söz konusu listelerde yer alan maddelerin hiçbir meşru amacı olmadığı için bu maddelerin üretim, pazarlama, ihracat, ithalat veya dağıtımından gönüllü olarak kaçınmaya davet ediyor.
GRIDS Programı, 2021'de dünya genelinde devlet memurlarına istihbarat geliştirme, yeni psikoaktif maddeler hakkında farkındalık ve opioidler için güvenli kullanım ve yasaklama yöntemleri gibi konularda çevrimiçi eğitim sağlamaya devam etti. Söz konusu eğitimlere 84 üye devlet ve uluslararası kuruluşu temsil eden toplam 750 yetkili uzaktan katıldı.
Yeni Ufuklar Operasyonu kapsamında 2021 yılında 70 üye devleti ve dört uluslararası ortağı (INTERPOL, Okyanusya Gümrük Örgütü, Dünya Posta Birliği ve WCO) temsil eden 164 yetkili bir araya geldi.
INCB Eğitimi
2021'de INCB Eğitimi (Learning), Güney Amerika, Batı Afrika ve Güneydoğu Asya ve Pasifik'teki 21 ülkeden 95 yetkili için üç çevrimiçi eğitim semineri düzenledi. Bu eğitim oturumlarına katılanların yüzde 68 oranıyla çoğunluğu kadındı.
INCB Eğitimi, uluslararası uyuşturucu kontrol çerçevesi üzerine İngilizce ve İspanyolca olarak sunulan dördüncü e-modülü geliştirdi. E-modüller ücretsizdir ve incb.learning@un.org adresinden talep edilmesi halinde yetkili ulusal makamların kullanımına açıktır.
1 of 5
Basın Duyurusu
21 Ocak 2022
BM kuruluşları İsrail'de alıkonulan ve ağır hasta olan Filistinli çocuğun derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.
AMMAN/KUDÜS/RAMALLAH -:“İsrail Hükümeti, Amal Nakhleh'in alıkonma süresini herhangi bir suç isnat edilmeksizin veya yargılama süreci olmaksızın 18 Mayıs 2022'ye kadar uzattı. Alıkonulduğunda 17 yaşında olan Amal, bir yıldan uzun bir süredir idari gözetim altında tutuluyor.
“Ne Amal ne avukatları ne de ailesi, alıkonmasının ve idari gözetim altına alınmasının nedenleri hakkında bilgilendirildi. Amal, sürekli tıbbi tedavi ve izleme gerektiren ciddi bir otoimmün hastalıktan mustarip.
“Uluslararası insan hakları hukuku uyarınca Amal'ın derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması çağrısında bulunuyoruz.
“İsrail'in de imzacısı olduğu Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'ye göre: "Bir çocuğun alıkonulması ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülmelidir... Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuk, kısa zamanda yasal ve uygun olan diğer yardımlardan yararlanma hakkına sahip olacağı gibi özgürlüğünden yoksun bırakılmasının yasaya aykırılığını bir mahkeme veya diğer yetkili, bağımsız ve tarafsız makam önünde iddia etme ve böylesi bir işlemle ilgili olarak ivedi karar verilmesini isteme hakkına da sahip olacaktır.”
"Amal'ın davası, Filistinli bir çocuğun suçlama veya yargılama olmaksızın alıkonduğu uzun süreli davalardan biri. Ancak bu durum Amal’a özel değil. Şu anda, ilk kez alıkonulduğunda 18 yaşın altında olan en az üç Filistinli daha idari gözetim altında bulunuyor.
“2015'ten bu yana her yıl yayımlanan Çocuklar ve Silahlı Çatışmalar Raporu'nda İsrail'e, çocukların idari gözetimine son vermesi çağrısında bulunan BM Genel Sekreteri'nin bu çağrılarını yineliyoruz. Bu uygulama çocukları özgürlüklerinden mahrum ediyor ve derhal sona erdirilmelidir.”
SON
Daha fazla bilgi için:
Juliette Touma, Savunuculuk ve İletişim Bölge Şefi, UNICEF MENA,
00962798674628, jtouma@unicef.org
Tamara Al-Rifai, Sözcü, UNRWA, t.alrifai@unrwa.org, +962-79-090-0140
SON
Daha fazla bilgi için:
Juliette Touma, Savunuculuk ve İletişim Bölge Şefi, UNICEF MENA,
00962798674628, jtouma@unicef.org
Tamara Al-Rifai, Sözcü, UNRWA, t.alrifai@unrwa.org, +962-79-090-0140
1 of 5
Basın Duyurusu
09 Aralık 2021
İklim Adaleti
10 Aralık tüm dünyada her yıl İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır ve eşitsizlikleri ele alan İnsan Hakları Günü’nün 2021 yılı teması doğrultusunda İklim Adaleti konusu bu önemli gündemin ana başlığı olarak 10 Aralık webinar'ında ele alınmak üzere BM Türkiye tarafından seçilmiştir.
İnsanlara yönelik eşitsizliklere iklim adaleti perspektifinden yanıt vermenin öneminin daha iyi anlaşılması için, kamuya yönelik kurumsal, kültürel, sosyal, insani tehditler doğrultusunda insan hakları ve çevre konularını ilham verici konuşmacılarla tartışacağız.
Webinar programı ve konuşmacılar hakkında ayrıntılı bilgiyi aşağıdaki bağlantılarda İngilizce/Türkçe olarak bulabilirsiniz.
Webinarımıza katılmanızdan mutluluk duyarız.
Katılım için Kayıt Linki: https://serenaslive.zoom.us/webinar/register/WN_YmTJ8XHXQreJvXWROHd8ng
1 of 5
En son kaynaklar
1 / 7
1 / 7