En son
Haber
24 Aralık 2025
Yasemin Gezici’nin güçlenme hikayesi Adana Kadın Yaşam Merkezi ile başladı
Daha fazla bilgi için
Haber
22 Aralık 2025
Türkiye COP31’e Hazırlanırken: COP30’un Öne Çıkan Sonuçlarına Bakış
Daha fazla bilgi için
Haber
21 Aralık 2025
BM uyarıyor: Gazze’de kıtlık riski şimdilik geri çevrildi, ancak milyonlar hâlâ açlık ve yetersiz beslenme ile karşı karşıya
Daha fazla bilgi için
En son
Türkiye Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları yoksulluğun son erdirilmesi, çevrenin korunması, iklim krizine karşı önlem alınması, refahın adil paylaşımı ve barışı hedefliyor. BM'nin çalıştığı Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları şunlardan oluşuyor.
Haber
22 Ekim 2025
BM'nin 80'inci Yılı Panelinde Türkiye'nin çok taraflılığa verdiği sürekli destek vurgulandı
Birleşmiş Milletler Türkiye Temsilciği, kuruluşunun 80. yıl dönümünü kutlamak ve Türkiye'nin küresel işbirliği ve sürdürülebilir kalkınmaya olan bağlılığını yeniden teyit etmek amacıyla “Birleşmiş Milletler 80 Yaşında: Türkiye'nin BM ve Çok Taraflılığa Desteği Küresel Barış ve Kalkınmayı Nasıl İlerletiyor” başlıklı üst düzey bir panel tartışması düzenledi.ILO Türkiye Ofisi Direktörü Yasser Hassan'ın moderatörlüğünü üstlendiği panelde, BM Türkiye Mukim Koordinatörü Dr. Babatunde Ahonsi, Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Levent Gümrükçü, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkan Yardımcısı Dr. Rahman Nurdun ve Gençlik Temsilcisi ve Başkent Gençlik Meclisi Başkanı Hilal Gedik yer aldı.Etkinlik, kamu ve özel sektör, yabancı misyon, üniversiteler, uluslararası kurumların temsilcileri, BM Ülke Ekibi üyeleri, BM personeli, sivil toplum ve gençler olmak üzere dahil olmak üzere yaklaşık 200 katılımcıyı bir araya getirdi.Panel, Birleşmiş Milletler'in 80. yılında teşkilatın oynadığı rolün önemini yansıttığı gibi, çok taraflılığa olan bağlılığın yenilenmesinin ortaya çıkan küresel zorlukları nasıl çözebileceği ve Türkiye ile BM arasındaki başarılı işbirliği örneklerini sergiledi. Ayrıca, gençlerin seslerine ve küresel işbirliğinin geleceğine dair yeni perspektiflere bir platform sağladı. Etkinliğin açılışında BM Mukim Koordinatörü Dr. Babatunde Ahonsi, Birleşmiş Milletlerin kuruluş anını şöyle hatırlattı:“Seksen yıl önce, savaşın izlerini taşıyan bir dünyada liderler bir seçim yaptılar: kaos yerine işbirliği, kanunsuzluk yerine hukuk, çatışma yerine barış. Bu seçim, Birleşmiş Milletleri doğurdu — mükemmel bir hayal olarak değil, bir hayatta kalma stratejisi olarak.”Dr. Ahonsi, BM'nin en iyi haliyle “ortak amaçlar peşinde insanları, fikirleri ve nesilleri birbirine bağlayan bir köprü” olduğunu vurgulayarak, BM'nin 80. yıl dönümünün hem geçmiş başarıların kutlanması hem de Teşkilatın gelecek nesillere verdiği sözü yenileme anı olduğunu ekledi.Dr. Ahonsi, Türkiye'nin BM'nin kurucu üyesi ve 1945'ten bu yana çok taraflılığın güçlü bir destekçisi olarak oynadığı rolü vurguladı. Türkiye, Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş Ülkeler Teknoloji Bankası'na ev sahipliği yapmaktan insani yardım ve bölgesel barış çabalarında liderlik yapmaya kadar, uluslararası işbirliğinin somut ilerlemelere nasıl dönüştüğünü örneklemeye devam ettiğini ifade etti.Panel tartışma, yenilenen küresel dayanışmanın çatışmalardan iklim değişikliğine, teknolojik dönüşümden eşitsizliğe kadar günümüzün krizlerinin çözümüne nasıl yardımcı olabileceğine odaklandı. Panel moderatörü Hassan, küresel zorlukların üstesinden gelmede kolektif eylemin önemini vurguladı. Hassan, “Her şeyi bir araya getirdiğimizde, anlamlı bir cevap ortaya çıkıyor gibi görünüyor” dedi. “Asıl soru, çok taraflılık ve uluslararası işbirliğinin önümüzdeki küresel zorlukları ele almak için tercih edilen seçenekler olup olmadığıdır. Bunun cevabı da evettir” diye konuştu. Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Levent Gümrükçü, Türkiye'nin dış politikasının temel direkleri olan Birleşmiş Milletler ve çok taraflılığa olan uzun soluklu bağlılığını yeniden teyit etti. Gümrükçü, küresel diyalog için en kapsayıcı ve meşru platform olan BM'nin, günümüzün karmaşık ve birbiriyle bağlantılı sorunlarının çözümünde hayati bir rol oynamaya devam ettiğini kaydetti.Büyükelçi Gümrükçü, Türkiye'nin dış politika yaklaşımının her zaman diyalog, işbirliği ve uluslararası hukuka saygı ilkelerine dayandığını vurguladı. İklim değişikliği, gıda güvensizliği ve insani acil durumlar gibi küresel krizlerin, hiçbir ülkenin tek başına hareket edemeyeceğini ve çok taraflı kurumların güçlendirilmesinin kolektif ilerleme için hâlâ hayati önem taşıdığını gösterdiğini belirtti.“Türkiye, küresel sorunların küresel çözümler gerektirdiğine inanıyor” diyen Bakan Yardımcısı, “Birleşmiş Milletler ile ortaklığımız bu anlayış üzerine kurulmuştur. Barışın korunmasından insani yardıma, sürdürülebilir kalkınmadan afetlere müdahaleye kadar, Birleşmiş Milletler’i vazgeçilmez bir ortak olarak görüyoruz. Herkesin yararına işbirliğimizi güçlendirmeye devam edeceğiz” dedi.Ayrıca, Türkiye'nin barış operasyonlarına, insani yardıma ve uluslararası kalkınma çabalarına yaptığı katkılar da dahil olmak üzere BM süreçlerinde aktif rolünü vurguladı ve Türkiye'nin katılımının hem küresel sorumluluğunu hem de daha barışçıl ve eşitlikçi bir dünya inşa etme taahhüdünü yansıttığını belirtti. TİKA Başkan Yardımcısı Dr. Rahman Nurdun, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında uluslararası ortaklıkların önemini vurguladı. Türkiye'nin kalkınma işbirliği çabaları ve insani yardım girişimleri aracılığıyla, farklı bölgelerdeki ihtiyaç sahibi toplulukları desteklemek için BM sistemi ile yakın işbirliği içinde çalıştığını belirtti.Dr. Nurdun, “Dayanışma ve pratik işbirliği sayesinde, kalkınmayı daha kapsayıcı hale getirebilir ve kimseyi geride bırakmayabiliriz” diye ekledi.Gençlerin sesini temsil eden Başkent Gençlik Meclisi Başkanı Hilal Gedik, küresel karar alma süreçlerine gençlerin daha fazla katılımını istedi. “Günümüzün gençleri sadece geleceğin liderleri değil, aynı zamanda aktif değişim öncüleri. Birleşmiş Milletler ile birlikte daha adil, daha sürdürülebilir ve barışçıl bir dünyanın şekillenmesine katkıda bulunmak istiyoruz” dedi.Panel sırasında Dr. Ahonsi, BM Genel Sekreteri tarafından kuruluşun küresel zorluklara daha çevik, etkili ve hesap verebilir bir şekilde yanıt verebilmesi için başlatılan sistem çapında bir reform girişimi olan "UN80" girişimi hakkında da konuştu. Dünyanın hızlı bir dönüşüm geçirdiği ve çok taraflı kurumlar ile ilgili soruların arttığı bir dönemde, bu girişimin Birleşmiş Milletler'e olan güveni yenilemeyi ve her yerdeki insanlara hizmet etme kapasitesini güçlendirmeyi amaçladığını vurguladı.“Bugünün krizlerini fırsatlara dönüştürmek, BM'nin dünya halkları için daha iyi çalışmasını sağlamak için somut öneriler masada” dedi.Dr. Ahonsi, COVID-19 salgını ve gıda piyasasının istikrarı gibi önemli küresel zorlukların üstesinden gelmede BM'nin rolünü vurgulayarak, bu reform çabalarının başarısının büyük ölçüde üye devletlerin aktif katılımına ve liderliğine bağlı olduğunu belirtti.“Türkiye gibi ülkeler, reform gündeminin gerçek bir etki yaratmasını sağlamada çok önemli bir rol oynuyor” diyen Dr. Ahonsi, gençlerin tartışmaya katılımını çok taraflılığın geleceği için “umut ve yenilenmenin hayati bir işareti” olarak nitelendirdi. Etkinlik, son 80 yıldır BM'yi tanımlayan çok taraflılık ruhunu sürdürme konusundaki umut ve kararlılık mesajıyla sona erdi.Genel Sekreter António Guterre'İn, BM Günü mesajında hatırlattığı gibi: “Şimdi, her zamankinden daha fazla, dünya hiçbir ulusun tek başına çözemeyeceği sorunları çözmeye yeniden kararlılık göstermeli. Bu BM Günü'nde, bir araya gelip Birleşmiş Milletler'in olağanüstü vaadini yerine getirelim. ‘Biz halklar’ bir olarak hareket etmeye karar verdiğimizde neler yapabileceğimizi dünyaya gösterelim.”
Haber
24 Aralık 2025
Yasemin Gezici’nin güçlenme hikayesi Adana Kadın Yaşam Merkezi ile başladı
2023 depremlerinin ardından deprem bölgesinde kadınların ve kız çocuklarının günlük yaşamı sarsılırken, güvenli alanlara, psikososyal desteğe ve temel hizmetlere erişim ciddi biçimde kısıtlandı. Kadın örgütlerinin kadınları tekrar hayata döndürmeye yönelik yaptıkları faaliyetler, kadınların toplumsal hayata katılımına destek oldu. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin ortağı olan Kadına Özgürlük ve Eşitlik Derneği’nin inisiyatifiyle Adana’da hayata geçirilen Kadın Yaşam Merkezi tam bu ihtiyaçtan doğdu. Yasemin Gezici’nin hikayesi bu merkezlerin dönüştürücü etkisini en iyi anlatan örneklerden biri.Adana Kadın Yaşam Merkezi ile yolları kesişen Yasemin Gezici, merkezin hayatında büyük değişimlere vesile olduğunu söylüyor. 33 yaşında iki çocuk annesi olan Gezici, yıllarca taşıdığı görünmez yükün ağırlığını merkezle tanıştıktan sonra fark ettiğini söylüyor. Aslen Mardinli bir ailenin en büyük kızı olarak dünyaya gelen Yasemin Gezici, kuzen evliliğinin yaygın olduğu bir ailede büyüdü; erken yaşta üstlendiği sorumluluklarla şekillenen bir hayatın içinde ilerledi. Kamu yönetimi mezunu olmasına rağmen 2016’daki evliliği ve ardından art arda gelen iki hamilelik, onu iş hayatından kopardı ve giderek daha fazla eve kapatan bir döngüye sürükledi.Yıllar boyunca yalnızlık, yorgunluk ve değersizlik hissettiğini ve çocukları ve ev içi sorumluluklar dolayısıyla sosyal hayattan uzaklaştığını söyleyen Gezici, dış dünyayla bağının kopma noktasına geldiği bir dönemde evinin yakınındaki Kadın Yaşam Merkezi’ni keşfetti.Gezici’nin hayatında dönüm noktası olan Adana Kadın Yaşam Merkezi, onu yıllar sonra ilk kez nefes aldığı, anlaşıldığını hissettiği bir alanla tanıştırdı. Yasemin Gezici merkezde düzenlenen kapsamlı eğitimlere katılarak kadın sağlığı, çocuk yaşta evlilikler, şiddet, haklar ve kamu hizmetlerine erişim gibi konularda bilgilenmeye başladı. Yasemin, her dersin kendisine yeni bir pencere açtığını söylüyor: Mesela erkek çocuklarda kanser taraması gerektiğini bilmiyordum. Kendi oğlum için çok büyük bir farkındalık oldu. Meme kanseri kendi kendine muayeneyle nasıl fark edilir, rahimle ilgili testler nasıl yapılır… Bunların hepsini öğrendim.”Yasemin’in en çok etkilendiği konulardan biri ise bölgedeki yaygın çocuk yaşta evlilikler ve akraba evlilikleri oldu. Yıllar boyunca normalleştirilen birçok uygulamanın, kadınların hayatındaki uzun vadeli sağlık, eğitim ve güvenlik etkilerini ilk kez bu eğitimlerde öğrendi.“Kadın Yaşam Merkezi birçok konuda aydınlanmamı sağladı. Eğitimsizlik, erken yaşta evlilikler, kız çocuklarının okuldan alınması… Bunların hepsi kadınların değersizleşmesine yol açıyor. Artık çevremdeki kadınlara bunları anlatabiliyorum,” diye devam ediyor Gezici.Yasemin Gezici bu süreçte en büyük desteği, merkezin çalışanlarından Nefel Turga’dan aldığını söylüyor:“Bir gün gelemediğimde hemen aradı. ‘Yasemin iyi misin?’ diye soruyor. Böyle bir şey insana değer verildiğini hissettiriyor. Yıllarca değersizlik duygusuyla yaşamış biri için bu çok büyük bir motivasyon.”Merkezin kadınları bir araya getiren ortamı, Yasemin’in etrafındaki kadınların da hayatına dokundu. “Oraya gitmeye başladığımdan beri sosyalleştim, güldüm, konuştum. Annem, kuzenlerim, yengelerim bile benimle gelmeye başladı. Hepimizin hikayeleri varmış ve konuşunca anlaşılıyoruz. Kadınlar konuştukça, anlaşıldıkça tutkuları arttı. Eğlendiler, öğrendiler, rahatladılar,” diyor Gezici.Kadın Yaşam Merkezi, Yasemin’in yeniden hayata tutunmasında belirleyici oldu. Kadınlar arası dayanışmanın iyileştirici gücüne kendi deneyimiyle tanıklık etti. Bugün Yasemin Gezici sadece merkezin bir katılımcısı değil; kız çocuklarına yönelik sağlık aracısı olarak aktif bir gönüllü. Öğrendiklerini mahalledeki kadınlara aktarıyor, kendi çevresinde farkındalık yaratıyor ve her geçen gün daha fazla kadının merkeze katılmasını sağlıyor. Kadın Yaşam Merkezi’nde başlayan bu yolculuk, Yasemin’in hem kendisine hem de çevresindeki kadınlara umut taşımasına vesile oldu. KÖVED’in Adana Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi iş birliğiyle yürüttüğü Adana Kadın Yaşam Merkezi, yüzlerce kadına ulaşıyor. Merkez; kadınlar, kız çocukları ve aileleri için kapsayıcı ve erişilebilir bir ortam sunarak psikososyal ve hukuki danışmanlık hizmetleri veriyor, güçlenme odaklı atölyeler, beceri geliştirme faaliyetleri ve topluluk buluşmaları düzenliyor.Merkezde ayrıca çamaşırhaneler, mutfaklar, çocuk oyun odaları ve danışmanlık alanları gibi olanaklar bulunuyor. UN Women Türkiye, Japonya Hükümeti’nin finansal desteğiyle yürüttüğü “Deprem Sonrası Kadın ve Kız Çocuklarının Koruma Hizmetlerine Erişimi” projesi kapsamında merkeze çamaşır ve kurutma makineleri, buzdolapları, klimalar ve bilişim ekipmanları gibi temel ekipman ve mobilyaları temin ederek yerel topluluklardan gelen yüksek talebin karşılanmasına ve merkezin sürdürülebilir şekilde faaliyet göstermesine katkı sundu.KÖVED’in ayrıca Hatay Samandağ’da Samandağ Kadın Dayanışma Vakfı iş birliğiyle yürüttüğü Kadın Yaşam Merkezi de bulunuyor.
1 of 5
Haber
22 Aralık 2025
Türkiye COP31’e Hazırlanırken: COP30’un Öne Çıkan Sonuçlarına Bakış
Türkiye’nin COP31’e ev sahipliği yapmaya hazırlandığı bu dönemde, COP30’un sonuçları küresel iklim eylemi ve enerji dönüşümüne ilişkin tartışmaların bir sonraki aşamasına zemin oluşturuyor. Belém’de alınan kararlar; iklim finansmanının ölçeklendirilmesi, Paris Anlaşması’nın uygulanmasının hızlandırılması ve kayıp-zarar fonunun işlerlik kazanması gibi kritik alanlarda ilerleme sağlarken, fosil yakıtlardan çıkış konusundaki eksik taahhüt küresel müzakerelerde süren zorlukları da ortaya koyuyor.COP30’un öne çıkan sonuçlarıCOP30, önümüzdeki on yılı şekillendirecek geniş kapsamlı bir paketle sonuçlandı. Ülkeler:2035’e kadar yıllık 1,3 trilyon ABD doları iklim finansmanı mobilizasyonu,Uyum finansmanının 2025’e kadar iki katına, 2035’e kadar üç katına çıkarılması,Kayıp ve zarar fonunun operasyonelleştirilmesi ve düzenli yenileme döngüleri,Küresel Uygulama Hızlandırıcısı ve 1,5°C için Belém Misyonunun başlatılması,COP tarihinde ilk kez iklim dezenformasyonu ile mücadele taahhüdü,
konularında anlaşmaya vardı.Fosil yakıtlardan çıkışa ilişkin açık bir ifade metne dahil edilmedi. 80’den fazla ülkenin desteklediği resmi yol haritası önerisi önceki taslakta yer alsa da son müzakerelerde metinden çıkarıldı. Nihai karar sadece COP28’de kabul edilen “fosil yakıtlardan uzaklaşma” yönündeki UAE Mutabakatı’na atıf yapıyor.Uygulama odaklı bir dönüm noktasıİki haftalık yoğun müzakereler sonucunda kabul edilen metin, ülkelerin ulusal katkı beyanları (NDC) ve uyum planlarını hayata geçirmelerini desteklemeye odaklanıyor. Metinde ilk kez iklim dezenformasyonuna yer verilmesi, yanlış bilginin bilim temelli politikalara ve kamu güvenine verdiği zarar konusunda artan farkındalığın göstergesi.COP30’u açılış konuşmasında “gerçeklerin COP’u” olarak tanımlayan Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’nın mesajı da bu yaklaşımı yansıtıyor.COP30 Başkanlığı tarafından duyurulan yol haritalarıCOP30 Başkanı André Corrêa do Lago, fosil yakıt geçişi konusunda beklentilerin tam karşılanamadığını kabul ederek iki yol haritası hazırlayacaklarını açıkladı:biri ormansızlaşmayı durdurmak ve tersine çevirmek,diğeri fosil yakıtlardan adil, planlı ve eşitlikçi bir geçiş sağlamak üzere.Zorlu müzakerelerGörüşmeler, yerli toplulukların daha güçlü Amazon koruması talepleriyle yaptığı protestolar ve konferans alanındaki bir yangın nedeniyle kesintiye uğradı. Müzakereciler gece boyunca çalışarak dayanışma, finansman ve uygulama odaklı bir metin üzerinde uzlaştı.BM liderliğinin değerlendirmeleriBM Genel Sekreteri António Guterres, COP30’un önemli ilerlemeler sağladığını ancak “gereken her şeyin” başarılamadığını belirtti. 1,5°C hedefinin elde tutulabilmesi için derin ve hızlı emisyon azaltımlarıyla büyük ölçekli iklim finansmanının zorunlu olduğunu vurguladı.BM İklim Değişikliği İcra Sekreteri Simon Stiell ise tüm zorluklara rağmen 194 ülkenin “yaşanabilir bir gezegen için mücadelede” birlik olduğunu ifade ederek düşük emisyonlu kalkınmaya geçişin “geri döndürülemez” olduğunu söyledi. Yenilenebilir enerji yatırımlarının fosil yakıt yatırımlarını ikiye bir geride bıraktığını hatırlattı.Müzakere dışı kazanımlar: Eylem GündemiBrezilya Başkanlığı, COP30’un Eylem Gündemi kapsamındaki gönüllü taahhütleri de vurguladı:Tropikal Ormanlar Sonsuza Dek Fonu: 5,5 milyar dolar kaynak; bunun %20’si yerli halklara ayrıldı.Belém Sağlık Eylem Planı: İklim kaynaklı sağlık risklerine yönelik ilk küresel girişim; 300 milyon dolar destek.UNEZA İttifakı: Yenilenebilir enerji için yıllık 66 milyar dolar, iletim ve depolama için 82 milyar dolar taahhüdü.Şehirler ve şirketler koalisyonu: 2024’te 850 bin tondan fazla CO₂ azaltımı bildirdi.Ülkeler ayrıca adil geçiş mekanizması geliştirilmesi konusunda uzlaştı.COP31 hazırlıkları ilerlerken Türkiye ve Avustralya, yıl boyunca sürece yön verecek ortak bir liderlik modeli üzerinde uzlaştı. Bu çerçevede Türkiye, COP31 Başkanı olarak 2026’daki Konferansa Antalya'da ev sahipliği yapacak; müzakere sürecini yürütmek üzere Avustralya’dan bir temsilciyi Müzakereler Başkanı olarak görevlendirecek. Müzakereler Başkanı, COP31 süresince tüm müzakere süreçlerinde münhasır yetkiye sahip olacak. Türkiye; ev sahipliği, iletişim, COP31 Eylem Gündemi ile BM Yüksek Düzeyli İklim Şampiyonu ve Avustralya’nın önerdiği Gençlik Şampiyonu atamalarından sorumlu olacak. Avustralya ise Pasifik ada ülkeleriyle birlikte Pasifik’te düzenlenecek Pre-COP’a liderlik edecek; yıl boyunca müzakere yetkilerini yürütecek, danışma toplantıları düzenleyecek ve müzakere metinlerini hazırlayacak. Her iki ülke, Pasifik ülkelerinin güçlü katılımıyla, COP31 Eylem Gündemi’ni ileri taşımayı ve özellikle Küçük Ada Devletlerinin iklim finansmanı ihtiyaçlarına odaklanacak bir oturum ile Pasifik Dayanıklılık Mekanizması için taahhütlerin artırılmasını sağlamayı hedefleyecek.
konularında anlaşmaya vardı.Fosil yakıtlardan çıkışa ilişkin açık bir ifade metne dahil edilmedi. 80’den fazla ülkenin desteklediği resmi yol haritası önerisi önceki taslakta yer alsa da son müzakerelerde metinden çıkarıldı. Nihai karar sadece COP28’de kabul edilen “fosil yakıtlardan uzaklaşma” yönündeki UAE Mutabakatı’na atıf yapıyor.Uygulama odaklı bir dönüm noktasıİki haftalık yoğun müzakereler sonucunda kabul edilen metin, ülkelerin ulusal katkı beyanları (NDC) ve uyum planlarını hayata geçirmelerini desteklemeye odaklanıyor. Metinde ilk kez iklim dezenformasyonuna yer verilmesi, yanlış bilginin bilim temelli politikalara ve kamu güvenine verdiği zarar konusunda artan farkındalığın göstergesi.COP30’u açılış konuşmasında “gerçeklerin COP’u” olarak tanımlayan Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’nın mesajı da bu yaklaşımı yansıtıyor.COP30 Başkanlığı tarafından duyurulan yol haritalarıCOP30 Başkanı André Corrêa do Lago, fosil yakıt geçişi konusunda beklentilerin tam karşılanamadığını kabul ederek iki yol haritası hazırlayacaklarını açıkladı:biri ormansızlaşmayı durdurmak ve tersine çevirmek,diğeri fosil yakıtlardan adil, planlı ve eşitlikçi bir geçiş sağlamak üzere.Zorlu müzakerelerGörüşmeler, yerli toplulukların daha güçlü Amazon koruması talepleriyle yaptığı protestolar ve konferans alanındaki bir yangın nedeniyle kesintiye uğradı. Müzakereciler gece boyunca çalışarak dayanışma, finansman ve uygulama odaklı bir metin üzerinde uzlaştı.BM liderliğinin değerlendirmeleriBM Genel Sekreteri António Guterres, COP30’un önemli ilerlemeler sağladığını ancak “gereken her şeyin” başarılamadığını belirtti. 1,5°C hedefinin elde tutulabilmesi için derin ve hızlı emisyon azaltımlarıyla büyük ölçekli iklim finansmanının zorunlu olduğunu vurguladı.BM İklim Değişikliği İcra Sekreteri Simon Stiell ise tüm zorluklara rağmen 194 ülkenin “yaşanabilir bir gezegen için mücadelede” birlik olduğunu ifade ederek düşük emisyonlu kalkınmaya geçişin “geri döndürülemez” olduğunu söyledi. Yenilenebilir enerji yatırımlarının fosil yakıt yatırımlarını ikiye bir geride bıraktığını hatırlattı.Müzakere dışı kazanımlar: Eylem GündemiBrezilya Başkanlığı, COP30’un Eylem Gündemi kapsamındaki gönüllü taahhütleri de vurguladı:Tropikal Ormanlar Sonsuza Dek Fonu: 5,5 milyar dolar kaynak; bunun %20’si yerli halklara ayrıldı.Belém Sağlık Eylem Planı: İklim kaynaklı sağlık risklerine yönelik ilk küresel girişim; 300 milyon dolar destek.UNEZA İttifakı: Yenilenebilir enerji için yıllık 66 milyar dolar, iletim ve depolama için 82 milyar dolar taahhüdü.Şehirler ve şirketler koalisyonu: 2024’te 850 bin tondan fazla CO₂ azaltımı bildirdi.Ülkeler ayrıca adil geçiş mekanizması geliştirilmesi konusunda uzlaştı.COP31 hazırlıkları ilerlerken Türkiye ve Avustralya, yıl boyunca sürece yön verecek ortak bir liderlik modeli üzerinde uzlaştı. Bu çerçevede Türkiye, COP31 Başkanı olarak 2026’daki Konferansa Antalya'da ev sahipliği yapacak; müzakere sürecini yürütmek üzere Avustralya’dan bir temsilciyi Müzakereler Başkanı olarak görevlendirecek. Müzakereler Başkanı, COP31 süresince tüm müzakere süreçlerinde münhasır yetkiye sahip olacak. Türkiye; ev sahipliği, iletişim, COP31 Eylem Gündemi ile BM Yüksek Düzeyli İklim Şampiyonu ve Avustralya’nın önerdiği Gençlik Şampiyonu atamalarından sorumlu olacak. Avustralya ise Pasifik ada ülkeleriyle birlikte Pasifik’te düzenlenecek Pre-COP’a liderlik edecek; yıl boyunca müzakere yetkilerini yürütecek, danışma toplantıları düzenleyecek ve müzakere metinlerini hazırlayacak. Her iki ülke, Pasifik ülkelerinin güçlü katılımıyla, COP31 Eylem Gündemi’ni ileri taşımayı ve özellikle Küçük Ada Devletlerinin iklim finansmanı ihtiyaçlarına odaklanacak bir oturum ile Pasifik Dayanıklılık Mekanizması için taahhütlerin artırılmasını sağlamayı hedefleyecek.
1 of 5
Haber
21 Aralık 2025
BM uyarıyor: Gazze’de kıtlık riski şimdilik geri çevrildi, ancak milyonlar hâlâ açlık ve yetersiz beslenme ile karşı karşıya
Birleşmiş Milletler'in desteklediği yeni bir analize göre Gazze’de Ekim ayında ilan edilen ateşkesten bu yana gıda güvenliğinde iyileşme görülerek kıtlık koşulları engellenmiş olsa da, nüfusun dörtte üçünden fazlası akut açlık ve yetersiz beslenme ile karşı karşıya.Küresel yetersiz beslenme ve gıda güvensizliği izleme sistemi (IPC) analizine göre, 10 Ekim’deki ateşkesten sonra insani ve ticari erişimin artmasıyla birlikte Gazze’de hiçbir bölge şu anda kıtlık (IPC Aşama 5) durumunda olarak sınıflandırılmıyor.Bununla birlikte, Gazze Şeridi’nin neredeyse tamamı acil durum seviyesinde (IPC Aşama 4) bulunuyor ve yüz binlerce kişi hâlâ çok yüksek akut yetersiz beslenme oranları yaşıyor.Ekim ortası ile Kasım sonu arasında yaklaşık 1,6 milyon kişi — analiz edilen nüfusun yaklaşık yüzde 77’si — kriz düzeyinde açlık (Aşama 3) veya daha kötü koşullarla karşı karşıyaydı. Bunların içinde 500.000’den fazla kişi acil durumda (Aşama 4) ve 100.000’den fazla kişi felaket düzeyinde (Aşama 5) olarak sınıflandırıldı.İlerleme ‘son derece kırılgan’BM Genel Sekreteri António Guterres, bulguların ilerleme işaretleri gösterdiğini ancak kazanımların “kırılgan — hem de son derece kırılgan” olduğunu vurguladı.Genel Sekreter, “Kıtlık geri püskürtüldü. Çok daha fazla insan hayatta kalmaları için gerekli gıdaya erişebiliyor,” dedi.Guterres, ancak Gazze’de 1,6 milyon kişinin — nüfusun yüzde 75’inden fazlasının — aşırı düzeyde akut gıda güvensizliği ve kritik beslenme riskleriyle karşı karşıya olmasının öngörüldüğünü kaydetti.IPC analizine göre, Nisan 2026 ortasına kadar yaklaşık 571.000 kişi acil durum koşullarında kalmayı sürdürecek; yaklaşık 1.900 kişi ise felaket düzeyinde açlık yaşamaya devam edecek. En kötü senaryoda — çatışmaların yeniden başlaması veya insani/ticari girişlerin durması hâlinde — tüm Gazze Şeridi yeniden kıtlıkla karşı karşıya kalabilir.Yetersiz beslenme büyük endişe kaynağıYetersiz beslenme özellikle çocuklar ile hamile ve emziren kadınlar arasında ciddi bir kaygı olmaya devam ediyor.Orta 2026’ya kadar 6–59 ay arası yaklaşık 101.000 çocuğun akut yetersiz beslenme yaşayacağı, bunların 31.000’den fazlasının ise ağır vakalar olacağı tahmin ediliyor. Ayrıca yaklaşık 37.000 hamile ve emziren kadının tedaviye ihtiyaç duyacağı öngörülüyor.Gıda yardımı artsa da rapor, bu desteğin çoğunlukla yalnızca temel hayatta kalma ihtiyaçlarını karşıladığını vurguluyor. Sağlık hizmetleri, su ve sanitasyon sistemleri, barınma ve geçim kaynakları hâlâ ağır hasarlı durumda; bu da aileleri özellikle kış aylarında savunmasız bırakıyor.Rapora (İngilizce) bu linkten ulaşabilirsiniz: https://www.ipcinfo.org/ipcinfo-website/countries-in-focus-archive/issue-142/en/‘Gerçekten kalıcı’ bir ateşkes gerekiyorKonuyla ilgili yaptığı açıklamada Guterres “Aileler dayanılmaz olanı yaşıyor,” ifadelerini kullanarak, yağmur ve rüzgâr altında çöken binaları ve su altında kalan çadırlarda uyumaya çalışan çocukları hatırlattı.İnsani yardım ekiplerinin günlük 1,5 milyondan fazla sıcak yemek hazırladığını, beslenme merkezlerinin yeniden açıldığını, su ve sağlık hizmetlerinin onarıldığını belirten Genel Sekreter, ancak ihtiyaçların yardım kapasitesinden çok daha hızlı arttığını söyledi.BM Genel Sekreteri, “Gerçekten kalıcı bir ateşkese ihtiyacımız var,” diyerek Gazze’ye daha fazla giriş noktası açılması, kritik malzemelerdeki kısıtlamaların azaltılması, Gazze Şeridi'nin içinde güvenli yollar sağlanması, yeterli finansman ve engelsiz insani erişim çağrısında bulundu.IPC raporu, sürdürülebilir ve genişletilmiş erişim, devam eden yardım ve temel altyapının yeniden inşası sağlanmadıkça Gazze’de gıda güvenliği durumunun hızla yeniden kötüleşebileceğini, bunun da halihazırda derin travma yaşayan nüfus üzerinde uzun vadeli sonuçlar doğuracağını vurguluyor.
1 of 5
Haber
12 Aralık 2025
Dünya Susuzlukla Karşı Karşıya: Su Kullanımı Artarken Kaynaklar Azalıyor
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 12 Aralık tarihinde yayımladığı rapora göre, talebin arttığı ve su kıtlığının görüldüğü bölgelerde tatlı su kaynakları üzerindeki baskı giderek büyüyor.Rapor, her yıl yağışlarla nehir ve yeraltı suyu rezervlerine yeniden dolan tatlı su miktarını ifade eden yenilenebilir su mevcudiyetine ilişkin güncel veriler sunuyor.2025 AQUASTAT Su Verisi Anlık Görünümü başlıklı rapora göre, kişi başına düşen yenilenebilir su miktarı son on yılda yüzde yedi azalarak 5.719 metreküpten 5.326 metreküpe düştü.Kuzey Afrika, Güney Asya ve Batı Asya gibi bölgeler kişi başına en düşük tatlı su kaynaklarına sahip yerler arasında yer alıyor. Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Yemen, toplam yenilenebilir su miktarı en düşük ülkeler arasında bulunuyor.Tatlı su çekiminde artışSon yıllarda birçok bölgede tatlı su çekimlerinin (bir kaynaktan su alınması, yani suyun fiziksel olarak nehirlerden, barajlardan, göllerden veya yeraltı sularından çekilmesi) arttığı da raporda vurgulanıyor; bu durum halihazırda baskı altında olan nehir havzaları ve yeraltı su kaynaklarına ek yük bindiriyor.Raporda en büyük artışın Kuzey Afrika’da görüldüğü ve tatlı su çekiminin yüzde 16 arttığı kaydedildi. Küresel ölçekte yapılan çekimlerin yaklaşık yüzde 70’i yüzey sularından, yüzde 23’ü ise yeraltı sularından sağlanıyor.Tarım için suTarım, küresel ölçekte tatlı su çekimlerinin yaklaşık yüzde 72’sini oluşturarak hâlâ en büyük su kullanan sektör konumunda. Bunu yüzde 15 ile sanayi ve yüzde 13 ile hizmet sektörü takip ediyor. Altmış altı ülke, toplam tatlı su çekimlerinin yüzde 75’inden fazlasını tarıma ayırıyor. Afganistan, Laos, Mali, Nepal, Somali ve Sudan’da ise bu oran yüzde 95’e ulaşıyor.Mevcudiyet ve talepte değişimRapor, su mevcudiyeti ile talebin bölgeler arasında nasıl değiştiğini de ortaya koyuyor. Kuzey Afrika’da kişi başına düşen tatlı su miktarı küresel ölçekte en düşük seviyelerde kalırken, son 10 yılda su çekimlerinde yüzde 16’lık artış yaşandı. Batı Asya’da (raporda Orta Doğu ülkelerinin çoğu bu kategoriye dahil ediliyor) ise hızlı nüfus artışı ve tarımsal talep, sınırlı su kaynakları üzerindeki baskıyı artırıyor.Sulama ve verimlilikRapor, ekili arazilerde sulama ve su kullanım verimliliği açısından büyük farklılıklar olduğuna da işaret ediyor.Raporda “Latin Amerika ve Asya’nın bazı bölgelerinde sulama, ürün üretiminin büyük bir bölümünü desteklerken, Sahra Altı Afrika’da sulanan arazi toplam ekili alanın yalnızca küçük bir kısmını oluşturuyor; bu durum su altyapısına erişimdeki kalıcı eşitsizlikleri yansıtıyor,” ifadeleri kullanılıyor. Ulusal düzeyde Bahreyn, Mısır, Suudi Arabistan, Surinam ve Özbekistan sulama altyapısı kapsamının en yüksek olduğu ülkeler arasında. Bu ülkelerde ekili arazilerin yüzde 90’ından fazlası sulama sistemleriyle donatılmış durumda.Buna karşılık, çoğu Sahra Altı Afrika’da bulunan yaklaşık 35 ülkede sulanan arazi oranı yüzde birin altında.
1 of 5
Haber
26 Kasım 2025
Türkiye ve Birleşmiş Milletler 2026–2030 Sürdürülebilir Kalkınma İşbirliği Çerçevesi’ni imzaladı
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler, ülkedeki kalkınma işbirliğine önümüzdeki beş yıl boyunca yön verecek olan Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma İşbirliği Çerçevesi’ni (UNSDCF) 2026–2030, 26 Kasım 2025 tarihinde Ankara’da imzaladı.İmza töreni; kamu kurumları, kamu sektörü temsilcileri, diplomatik misyonlar, BM kuruluşları ve uluslararası örgütleri bir araya getirdi. Etkinliğin açılış konuşmasında BM Türkiye Mukim Koordinatörü Dr. Babatunde Ahonsi, UNSDCF 2026–2030’un Türkiye ile Birleşmiş Milletler arasındaki uzun yıllara dayanan ortaklıkta önemli bir dönüm noktası olduğunu vurguladı. Bir önceki İşbirliği Çerçevesi’nin (2021–2025), Türkiye’nin dünyanın en büyük mülteci nüfuslarından birine ev sahipliği yapmaya devam ettiği, COVID-19 pandemisinin geniş kapsamlı etkilerinin hissedildiği, 2023 Şubat depremlerinin yıkıcı sonuçlarının yaşandığı ve iklim değişikliğinin biyolojik çeşitlilik ve ekosistemler üzerindeki etkilerinin arttığı bir döneme denk geldiğini hatırlattı. Bu zorlukların her birinde BM’nin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile yakın işbirliği içinde ulusal müdahale ve toparlanma çabalarını desteklediğini ifade etti.Dr. Ahonsi, yeni İşbirliği Çerçevesi’nin Türkiye’nin 12. Kalkınma Planı ile tam uyumlu olduğunu ve kapsayıcı ve adil sosyal kalkınma, yeşil, dirençli ve kapsayıcı ekonomik kalkınma, iklim değişikliği, çevresel sürdürülebilirlik ve dayanıklılık, iyi yönetişim ve yargı hizmetlerinin kalitesi olmak üzere dört stratejik öncelik üzerine inşa edildiğini belirtti.Türkiye’nin afet yönetimi ve göç yönetişiminden dijital dönüşüm ve sürdürülebilir tarıma uzanan geniş bir alanda karmaşık kalkınma zorluklarını başarıyla ele alma konusundaki güçlü geçmişine dikkat çekerek, ülkenin bölgesel ve küresel düzeyde kalkınma uzmanlığı sunan önemli bir aktör hâline geldiğini vurguladı.Küresel finansman ortamının daraldığı ve ihtiyaçların arttığı bir dönemde, Dr. Ahonsi; hükümet, kalkınma bankaları, akademi, sivil toplum, yerel yönetimler ve özel sektör arasında yenilikçi ve stratejik ortaklıkların önemine işaret etti. Dr. Ahonsi’nin konuşmasının ardından, Strateji ve Bütçe Başkanlığı Genel Müdürü Selçuk Koç, ilgili tüm kamu kurumlarının katkılarıyla ve SBB koordinasyonunda hazırlanan yeni Çerçeve’nin, “Türkiye’nin 12. Kalkınma Planı’nda ortaya konan sürdürülebilir kalkınma vizyonuna önemli katkı sunacağını” ifade etti.Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Berris Ekinci ise imza töreninin “bir belgenin kabulünün ötesinde”, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma ve çok taraflı işbirliğine olan güçlü bağlılığının bir yansıması olduğunu belirtti. Büyükelçi Ekinci, iklim değişikliği, eşitsizlikler, uzun süreli çatışmalar, demografik eğilimler ve teknolojik dönüşümlerin kapsayıcı, uyarlanabilir ve dayanışmaya dayalı yönetişim sistemleri gerektirdiğini vurgulayarak, Türkiye’nin küresel sorunların küresel çözümler gerektirdiğine dair uzun süredir benimsediği yaklaşımı yeniden teyit etti.Türkiye’nin çok taraflılığı güçlendirme yönündeki aktif rolünü vurgulayan Ekinci, Birleşmiş Milletler’in tüm devletlerin eşit şekilde temsil edildiği tek küresel hükümetler arası platform olmaya devam ettiğini belirtti.BM Genel Sekreteri’nin UN80 girişimini memnuniyetle karşıladığını ifade eden Ekinci, bu girişimin BM’nin temel işlevlerini modernize etme ve kuruluşun etkinliğini artırma konusunda önemli bir fırsat sunduğunu söyledi.Türkiye’nin bölgesel kalkınma, yeşil dönüşüm, yenilikçilik, dijitalleşme, gençlik politikaları ve sosyal kapsayıcılık alanlarında kaydettiği ilerlemelere dikkat çeken Ekinci, ülkenin dünyanın en büyük mülteci nüfuslarından birine ev sahipliği yapmayı sürdürdüğünü ve “kimsenin geride bırakılmaması” ilkesinin merkeze alındığını vurguladı. UNSDCF’nin dört stratejik önceliğinin Türkiye’nin kalkınma vizyonunu yansıttığını ve sürdürülebilirlik, dayanıklılık ve kapsayıcılık odaklı işbirliğini tüm alanlarda derinleştireceğini ifade etti. BM Türkiye Mukim Koordinatörü Ofisi Başkanı Tom Delrue, 2021–2025 döneminden yeni döneme geçişe ilişkin bir sunum yaptı. Delrue, UNSDCF 2026–2030’un, önceki dönemde edinilen dersler ve Türkiye’de elde edilen kalkınma çıktıları doğrultusunda tasarlandığını, yeni dönemin ise sosyal kalkınma, ekonomik gelişme, çevrenin korunması ve dayanıklılık ile iyi yönetişim eksenleri üzerine kurulduğunu belirtti.UNSDCF 2026–2030: Ortak eylem için paylaşılan bir yol haritasıHükümet kurumları, BM kuruluşları, diplomatik misyonlar, akademi, özel sektör ve sivil toplumla yürütülen kapsamlı istişareler sonucunda oluşturulan yeni İşbirliği Çerçevesi, 2030 Gündemi doğrultusunda ortak çalışmalar için güçlü bir yol haritası niteliği taşıyor.Çerçeve, Türkiye’nin ulusal önceliklerini gıda sistemleri, temiz enerji, dijital bağlantılılık, iklim dayanıklılığı, sosyal koruma ve eğitim gibi küresel dönüşümlerle uyumlu hale getiriyor.UNSDCF, Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Ekonomik İşler Genel Müdürü Büyükelçi Aylin Sekizkök ve BM Türkiye Mukim Koordinatörü Dr. Babatunde Ahonsi tarafından resmen imzalandı. Tören, aile fotoğrafı ile sona erdi.UNSDCF, Birleşmiş Milletler’in ülkelerde kalkınma işbirliğinin planlanması ve uygulanması için kullandığı en üst düzey stratejik çerçeve olma özelliği taşıyor. Birleşmiş Milletler’in kurucu üyelerinden biri olarak Türkiye, bu yeni Çerçeve ile Birleşmiş Milletler ile uzun yıllara dayanan ortaklığını daha da derinleştiriyor. Birleşmiş Milletler de Türkiye'nin 2053 Vizyonu ve net-sıfır emisyon hedefi dâhil olmak üzere uzun vadeli kalkınma perspektifini destekliyor.
1 of 5
Basın Duyurusu
09 Aralık 2025
Kadın insan hakları savunucusu, aktivist ve gazeteci her 10 kadından 7’si dijital şiddete maruz kaldığını bildiriyor
Cenevre – 9 Aralık 2025 – Avrupa Komisyonu ve Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) Kadınlara Yönelik Şiddeti Sonlandırma Programı, UNESCO ile iş birliğinde ve TheNerve, City St George's, Londra Üniversitesi ve Uluslararası Gazeteciler Merkezi araştırmacıları ortaklığında yeni bir rapor yayımladı. Rapora göre, kadın insan hakları savunucuları, aktivistler ve gazetecilere yönelik çevrim içi şiddet alarm veren bir noktaya ulaştı ve çoğu zaman çevrim dışı saldırılara da yol açıyor. Etkin önlemler alınmazsa, çevrim içi şiddet kadınları dijital alanlardan uzaklaştırarak demokrasi ve ifade özgürlüğünü zedeleyebilir. “Kırılma noktası: Kamusal alanda kadınlara yönelik şiddetin tüyler ürpertici tırmanışı” başlıklı rapor, ankete katılan kadınların yüzde 70'inin mesleklerini yaparken çevrim içi şiddete maruz kaldığını gösteriyor. Ayrıca, ankete katılanların yüzde 41'i çevrim içi tacizle bağlantılı çevrim dışı zarar gördüğünü bildiriyor. Kadın gazeteciler için çevrim içi taciz ile çevrim dışı zarar arasındaki bağlantı giderek daha çok endişe verici hale geldi. UNESCO tarafından yayınlanan 2020 küresel anketinde, kadın gazetecilerin yüzde 20'si yaşadıkları çevrim dışı saldırı veya tacizi çevrim içi şiddetle ilişkilendiriyor. Aynı araştırmacılar tarafından yürütülen “Dönüm Noktası” raporunun 2025 anket verilerine göre ise gazeteciler ve medya çalışanlarında bu oran iki katından fazla artarak yüzde 42'ye çıkmış durumda.BM Kadın Birimi Politika, Program ve Hükümetlerarası İlişkiler Bölüm Direktörü Sarah Hendricks, “Bu rakamlar, dijital şiddetin sanal değil, gerçek dünyada sonuçları olan gerçek bir şiddet olduğunu doğruluyor” dedi. “İnsan haklarımızı savunan, güncel gelişmeleri aktaran veya sosyal hareketlere öncülük eden kadınlar, utandırmak, susturmak ve kamusal tartışmalardan uzaklaştırmak amaçlarıyla taciz ediliyor. Bu saldırılar artık ekranlarda kalmıyor, ve kadınların kapısına giderek daha fazla dayanıyor. Çevrim içi alanların kadınları susturan ve demokrasiyi zayıflatan platformlara dönüşmesine izin veremeyiz."TheNerve Bilgi Bütünlüğü Girişimi Direktörü Prof. Julie Posetti, "Bu veriler, yapay zekanın körüklediği taciz ve yükselen otoriterleşme çağında, kamusal alanda kadınlara yönelik çevrim içi şiddetin arttığını gösteriyor. Ancak asıl kaygı verici olan veri, kadın gazetecilerin çevrim içi şiddetle ilişkili olarak deneyimledikleri çevrim dışı zararın 2020'den bu yana iki katından fazla artmış olması 2025 anketine katılanların yüzde 42'si de bu tehlikeli ve potansiyel olarak ölümcül gidişatı tespit etti.” ifadelerini kullandı. Rapor ayrıca, ankete katılan insan hakları savunucusu, aktivist ve gazeteci kadınların yaklaşık 4’te 1’inin, yapay zeka ile üretilen sahte görüntüler (deepfake) ve manipüle edilmiş içerik gibi yapay zeka destekli çevrim içi şiddete maruz kaldığını ortaya koyuyor. İnsan hakları alanındaki yazar ve iletişimciler ise (örneğin, sosyal medya içerik üreticileri) yüzde 30 ile bu şiddet türüne en yüksek oranda maruz bırakılan kadınlar arasında.Dünya Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddete Karşı 16 Günlük Aktivizm Kampanyasını tamamlarken yayınlanan rapor kampanyaya da atıfta bulunuyor. 16 Günlük Aktivizm kampanyası bu yıl, dijital şiddet konusunda farkındalık yaratmaya ve kadına ve kız çocuklarına yönelik teknoloji destekli şiddeti bir insan hakları ihlali olarak kabul etmeye odaklanıyor. Kampanya kapsamında, teknoloji aracılığıyla üretilen kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali olarak kabul eden daha etkin yasalar ve politikalar, teknoloji şirketleri için sağlam düzenlemeler ve hesap verebilirlik mekanizmaları, kadın insan hakları savunucuları, aktivistler ve gazeteciler için güvenlik protokolleri ve destek sistemleri, eğilimleri izlemek, kesişimsel etkileri anlamak ve kanıta dayalı politika ve uygulamaları bilgilendirmek için araştırma ve verilere yatırım yapılması çağrısında bulunuluyor. BM Kadın Birimi, Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddete Karşı 16 Günlük Aktivizm Kampanyasını, kadınlara yönelik teknoloji destekli şiddeti önlemek ve buna müdahale etmek için kurumsal bir stratejiyle sonlandıracak. Bu strateji, hesap verebilirliği güçlendirmeye, kanıt ve veri eksikliklerini gidermeye, önleme ve mağdur odaklı destek mekanizmalarını hızlandırmaya, daha fazla dayanıklılık inşa etmeye ve kadın hakları hareketlerinin ve kadın liderlerin sesini duyurmaya odaklanıyor.ACT Programı hakkındaSavunuculuk, Koalisyon Oluşturma ve Dönüştürücü Feminist Eylem (ACT) programı, Avrupa Komisyonu ve BM Kadın Birimi'nin, BM Kadına Yönelik Şiddeti Sonlandırma Güven Fonu ile iş birliği içinde, Cinsiyete Dayalı Şiddetle Mücadele Eylem Koalisyonu'nun eş liderleri olarak oluştudukları ve oyunun kurallarını değiştirmeyi amaçlayan bir taahhüttür. ACT'nin ortak savunuculuk gündemi, feminist kadın hakları hareketlerinin önceliklerini ilerletmekte ve seslerini duyurmakta, ortak öncelikler, stratejiler ve eylemlere odaklanan bir iş birliği çerçevesi sağlamaktadır.BM Kadın Birimi HakkındaBM Kadın Birimi, kadın haklarını, toplumsal cinsiyet eşitliğini ilerletmek ve tüm kadın ve kız çocuklarının güçlenmesini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında BM'nin öncü kuruluşu olarak, yasaları, kurumları, davranışları ve hizmetleri eşitlikten yana dönüştürerek toplumsal cinsiyete dayalı uçurumu ortadan kaldırmayı ve tüm kadınlar ile kız çocukları için eşit bir dünya kurmayı hedeflemektedir. BM Kadın Birimi, her zaman ve her yerde kadınların ve kız çocuklarının haklarını küresel ilerlemenin merkezinde tutar. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitliği yalnızca işi değil; aynı zamanda kimliğinin bir parçasıdır.Bilgi Bütünlüğü Girişimi HakkındaBilgi Bütünlüğü Girişimi, Nobel Ödülü sahibi Maria Ressa tarafından kurulan dijital adli tıp laboratuvarı TheNerve'in yeni bir projesidir. Toplumsal cinsiyet, dezenformasyon, ifade özgürlüğü ve kamu yararını gözeten medyanın ortak zemininde eylem odaklı araştırmayı temel alır.
1 of 5
Basın Duyurusu
25 Kasım 2025
Birleşmiş Milletler, Kadın Cinayetleri 2024 Raporu: Her 10 Dakikada Bir Kadın ya da Kız Çocuğu Öldürülüyor!
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde yayımlanan Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ve Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ortak raporu, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin tamamen önlenebileceğini, buna karşın kadın cinayetlerinin alarm verici düzeyde olduğunu ortaya koyuyor.Rapora göre 2024 yılında 50 bin kadın ve kız çocuğu, yakın partneri veya bir aile üyesi tarafından öldürüldü. Bu sayı, kadın ve kız çocuklarına yönelik tüm kasıtlı cinayetlerin yaklaşık yüzde 60’ını oluşturuyor. 2023’te bu rakam 51.100 idi. Ülke özelinde üretilen verilerin eşitsizliği ya da farklılığından kaynaklanan bu düşüş, maalesef gerçek bir azalmaya işaret etmiyor. Bugün dünyada hâlâ her 10 dakikada bir kadın veya kız çocuğu en yakınındaki kişiler tarafından öldürülüyor.Rapora göre, günde ortalama 137 kadın ev içinde öldürülüyor. Erkek cinayetlerinin ise yalnızca yüzde 11'i özel alanda işleniyor. Bölgesel görünüm: En yüksek oran Afrika’da, Avrupa ise hâlâ risk altında Afrika, 2024 yılında gerçekleşen partner veya aile içi kadın cinayetlerinde 100 binde 3 kadınla dünyanın en yüksek oranına sahip bölgesi olurken, onu 100 binde 1,5 kadın ile Amerika ve 100 binde 1,4 kadın ile Okyanusya takip ediyor. Asya’da 2024 yılı için kaydedilen 100 binde 0,7 kadın ve Avrupa’da ise 100 binde 0,5 kadın olarak belirtilen oranlar küresel ortalamaya kıyasla daha düşük görünse de, Avrupa’da yakın partner şiddetinin oransal yüksekliği son derece çarpıcı bir tablo sunuyor: 2024 yılında Avrupa’da öldürülen kadınların yüzde 64’ü, yakın partnerleri tarafından öldürüldü.Avrupa ve Orta Asya’dan gelen örnekler, birçok kadının öldürülmeden önce çevrim içi kimliğe bürünme (catfishing), kişisel bilgilerin ifşası (doxing), çevrim içi itibarsızlaştırma (online defamation), çoklu platform tacizi (cross-platform harassment) gibi dijital şiddet biçimleriyle karşı karşıya kaldığını, bazı kadınların ise fail cezaevinden çıktıktan kısa süre sonra öldürüldüğünü gösteriyor. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) verilerine göre Türkiye’de de durum çok farklı değil. Türkiye’de internet kullanan her 4 gençten 1’i dijital şiddete maruz kalıyor ve kadınlarda bu olasılık erkeklere oranla 27 kat daha fazla.Dijital şiddet öldürüyor: Çevrim içi nefret çevrim dışı zarar veriyor!Rapor, çevrim içi şiddetin yalnızca “sanal” bir tehdit olmadığını, aksine kadınları ve kız çocuklarını fiziksel şiddet ve cinayetlere karşı ciddi şekilde savunmasız bırakan somut bir şiddet biçimi olduğunu ortaya koyuyor. Birleşik Krallık’taki araştırmalar, ev içi cinayetlerde kadınların yüzde 60’ının öldürülmeden önce çevrim içi olarak izlendiğini gösteriyor. Ayrıca gazeteciler, siyasetçiler ve aktivistler gibi kamusal alanda bilinirliği yüksek kadınlar, dijital şiddete en çok maruz kalan grupların başında geliyor. Dünya genelinde her 3 ya da 4 kadın gazeteciden 1’i, birçok bölgede ise her dört ila üç kadın siyasetçiden biri, ölüm tehditleri de dahil olmak üzere çevrim içi şiddet tehditleri aldığını bildiriyor. Dijital teknolojiler, sanal ortamlarda kadına yönelik şiddetin yayılmasını kolaylaştırırken, çevrim içi paylaşılan fotoğraf ve videolar nedeniyle kadınlar ve kız çocukları öldürülüyor ve hatta bazı durumlarda bu cinayetler sosyal medyada canlı olarak yayınlanıyor. Bu durum, dijital şiddetin gerçek dünyadaki ölümcül sonuçlarla doğrudan bağlantısını gözler önüne seriyor.Kadınlar dijital ortamda çevrim içi kimliğe bürünme (catfishing), kişisel bilgilerin ifşası (doxing), dijital teşhir (cyberflashing), çevrim içi itibarsızlaştırma (online defamation), çoklu platform tacizi (cross-platform harassment), dijital yıldırma (sealioning), dijital cinsel şantaj (sextortion), görüntü temelli şiddetle ilişkili içeriklerin kötüye kullanımı, gibi teknoloji destekli birçok şiddet biçimine maruz bırakılıyor.Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun birlikte yürüttüğü 16 Günlük Aktivizm Kampanyası bu yıl “Dijital Şiddete Noktayı Koy” söylemiyle dijital şiddet ile fiziksel şiddet arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor.BM Kadın Birimi Türkiye Ülke Direktörü Maryse Guimond raporla ilgili şu açıklamada bulundu:“Bu rapor bize çok açık bir gerçeği hatırlatıyor: Kadın cinayetleri kaçınılmaz değil, önlenebilir. Şiddet çoğu zaman dijital alanda başlıyor, tehdit, baskı ve taciz ile devam ediyor ve gerekli müdahale yapılmadığında ölümcül sonuçlara varıyor. Çevrim içi güvenlik için herkesin pratik araçlara ihtiyacı var. Kadınlar ve kız çocuklarının hesaplarını nasıl koruyacaklarını, istismar edici davranışı nasıl tanıyacaklarını, hızlı bir şekilde nasıl bildireceklerini ve hedef alınanları nasıl destekleyeceklerini bilmeleri hayati önem taşıyor. Her kadın ve kız çocuğunun yaşam hakkını korumak için dijital ve fiziksel tüm alanlarda erken uyarı işaretlerini ciddiye almalı, güçlü adalet ve etkin koruma mekanizmaları kurmalıyız.”Veriye dayalı politika şart!Rapor, birçok ülkede kadın cinayetlerine ilişkin verilerin eksik raporlandığını, bu görünmezliğin ortadan kaldırılması için acil eylem gerektiğini vurguluyor.Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ve Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi, 2022’de kabul edilen uluslararası istatistik çerçevesinin uygulanması için ülkelerle birlikte çalışmayı sürdürüyor. Raporun tamamına buradan ulaşılabilir: https://www.unwomen.org/en/digital-library/publications/2025/11/femicides-in-2024-global-estimates-of-intimate-partner-family-member-femicides
1 of 5
Basın Duyurusu
15 Ekim 2025
Açıklama: Kırsal Kadınlar Yükseliyor – Beijing+30 ile Dayanıklı Gelecekler Şekillendiriyor
Bu Kırsalda Yaşayan Kadınlar Günü’nde, herkesi kırsal alanlarda yaşayan kadınların ve kız çocuklarının eşitliğini, haklarını ve güçlenmesini ilerletmek için cesur adımlar atmaya çağırıyoruz. Kadınlar her gün topluluklara gıda sağlıyor, çevreyi koruyor ve sürdürülebilir kalkınmayı destekliyorlar. Onlara yatırım yapmak hem bir adalet eylemidir, hem de ortak geleceğimizi güvence altına alır.Nesiller boyunca, kırsal alanlardaki kadınlar değişim için kolektif hareketleri yönlendirdi: toplulukları harekete geçirdiler, politikaları etkilediler ve iklim adaleti gibi hayati konuların savunuculuğunu yaptılar. Liderlikleri, kırsal alanların aşırı yoksulluk ve gıda güvensizliğinden en çok etkilendiği durumlarda bile, yerel eylemler ile küresel ilerleme arasında köprüler kurmaya devam ediyor; bu durum kadınları, gençleri ve yerli hakları en çok etkiliyor. Mevcut eğilimler devam ederse, 2030 yılına kadar 351 milyon kadın ve kız çocuğu hâlâ aşırı yoksulluk içinde yaşayacak.Bu zorluklar arasında, Ruanda’dan Verene Ntakirutimana’nın hikayesi, kırsal alanlardaki kadınların güçlenmesinin somut ve kalıcı değişim yarattığını gösteriyor. Kırsal Kadınların Ekonomik Güçlenmesi Ortak Programı’nın desteğiyle, sadece geçimini sağladığı tarımdan başarılı bir küçük işletmeye geçti. Başarısı, topluluk tutumlarını değiştirdi: kalıp yargıları sorguladı, ortak karar alma süreçlerini teşvik etti ve başkalarına ilham verdi.Bu yılın teması olan “Kırsal Kadınlar Yükseliyor” hem bir saygı duruşu hem de bir harekete geçirme çağrısıdır. Pekin+30 Eylem Gündemi’nde belirtildiği gibi kırsal alanda yaşayan kadınların yaşam koşullarını, liderliklerini, haklarını ve dayanıklılıklarını ilerletmek elzemdir. 2026 Uluslararası Kadın Çiftçiler Yılı ve 2024–2034 Kırsal Alanlarda Tüm Kadınların, Genç Kızların ve Kız Çocuklarının Hakları için Amerika Arası On Yıl gibi girişimler ve Women to Kilimanjaro gibi topluluk hareketleri, onların çalışmalarını görünür kılmak, seslerini duyurmak ve haklarının tanınmasını sağlamak için güçlü fırsatlar sunmaktadır.Kırsal kadınlar yükseldiğinde, tarlalar bereketlenir, aileler gelişir ve toplumlar dönüşür; bu da bizi Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu ile Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları vizyonuna doğru ilerletir.
1 of 5
Basın Duyurusu
08 Ekim 2025
11 Ekim 2025, Dünya Kız Çocukları Günü UN Women açıklaması
Bu Dünya Kız Çocukları Günü’nde, başta krizlerin ve çatışmaların ortasında mücadele edenler olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki tüm kız çocuklarının cesaretini ve liderliğini kutluyoruz. Kolombiya’nın kuzeyindeki Cauca bölgesinden Sandra Patricia Aguilar Carabalí gibi kızlar, dışlanmaya meydan okuyor ve topraklarını, barışı ve topluluklarını korumak için öncülük ediyor.Pekin Deklarasyonu’nun üzerinden otuz yıl geçtikten sonra, kız çocuklarının haklarına yatırım yapmanın hem ahlaki bir sorumluluk hem de stratejik bir tercih olduğunu bir kez daha hatırlıyoruz. Bu süre içinde önemli ilerlemeler kaydedildi: Ergen yaşta annelik neredeyse yarı yarıya azaldı, çocuk yaşta evlilik oranı düştü, birçok ülke ayrımcılığı ve şiddeti yasakladı ve eğitim ile sağlık hizmetlerine erişimi genişletti. Bu gelişmeler, hükümetler ve toplumlar kız çocuklarının haklarına bağlı kaldığında nelerin mümkün olduğunu gösteriyor. Yine de ilerleme yavaş. Dünya genelinde hala 122 milyon kız çocuğu okula gidemiyor. 20–24 yaş aralığındaki her 5 genç kadından 1’i 18 yaşından önce evlendi ve bugün hayatta olan 50 milyon kız cinsel şiddete maruz bırakıldı. Her yıl dört milyon kız çocuk kadın sünnetine maruz bırakıldı ve bunların yarısı beş yaşından önce bu uygulamaya maruz bırakılıyor. Kadın sünnetinin 2030’a kadar tamamen ortadan kaldırılması için ilerlemenin 27 kat hızlanması gerekiyor.2024 yılında, 676 milyon kadın ve kız çocuğu ölümcül çatışmaların çok yakınında hayatını sürdürmek zorunda kaldı. Bu durum onların eğitimlerinin kesintiye uğramasına, şiddete maruz bırakılmalarına ve sağlık hizmetlerine erişimlerinin engellenmesine yol açtı. Eylemsizliğin bedeli ise kaybedilen hayatlar ve durdurulmuş geleceklerle ölçülüyor.Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Durum Raporu 2025, ergen kız çocuklarına yapılan yatırımların çocuklar, topluluklar ve ekonomiler açısından çarpan etkisi yarattığını açıkça ortaya koyuyor. Yalnızca Afrika’da bu tür yatırımlar, 2040 yılına kadar 2,4 trilyon ABD doları tutarında yeni gelir yaratabilir. Ortaöğretimde geçirilen her ek yıl, bir kız çocuğunun potansiyel gelirini yüzde 10–20 oranında artırır. Sosyal koruma, eğitim, yeşil ekonomi, işgücü piyasaları, inovasyon ve yönetişim alanlarında atılacak kapsamlı adımlar, 2030’a kadar 52 milyon kadını ve kızı aşırı yoksulluktan kurtarabilir. UN Women, dünyanın her yerindeki hakları tehdit altında olan, sesi bastırılan ve liderliği tanınmayan her kız çocuğunun yanındadır.Otuz yıl önce kız çocuklarına eşitlik sözü verdik. Bugün, bu sözü yerine getirmeliyiz.
1 of 5
Basın Duyurusu
01 Mayıs 2025
Türkiye’de insan haklarının durumu Evrensel Periyodik İnceleme kapsamında değerlendirilecek
CENEVRE (1 Mayıs 2025) – Türkiye’de insan haklarının durumu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne bağlı Evrensel Periyodik İnceleme (EPİ) Çalışma Grubu tarafından 6 Mayıs 2025 Salı günü Cenevre’de gerçekleştirilecek ve canlı yayınlanacak bir oturumda dördüncü kez gözden geçirilecek.Türkiye, 28 Nisan – 9 Mayıs 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilecek EPİ Çalışma Grubu oturumu kapsamında incelemeye alınacak 14 Devletten biri olacak. Türkiye’nin birinci, ikinci ve üçüncü EPİ incelemeleri sırasıyla Mayıs 2010, Ocak 2015 ve Ocak 2020 tarihlerinde gerçekleştirilmişti.EPİ Çalışma Grubu, İnsan Hakları Konseyi’nin 47 Üye Devletinden oluşuyor. Ancak BM’ye üye 193 Devletin her biri, bir ülkenin incelemesine katılabiliyor.İncelemelere temel oluşturan belgeleri şunlar oluşturuyor:İncelemeye alınan Devlet tarafından sunulan ulusal rapor;Özel prosedürler, insan hakları sözleşme organları ve diğer BM kuruluşları gibi bağımsız insan hakları uzmanları ve gruplarının raporlarında yer alan bilgiler;Ulusal insan hakları kurumları, bölgesel kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları dahil olmak üzere diğer paydaşlar tarafından sağlanan bilgiler.6 Mayıs’ta Türkiye'nin incelemesine temel oluşturacak üç rapora buradan ulaşılabilir.Yer: Room XX, Palais des Nations, Cenevre
Tarih ve saat: 6 Mayıs 2025 Salı, 09:00 – 12:30 (GMT+2)EPİ, BM’ye üye 193 Devletin tümünün insan hakları sicillerinin diğer ülkeler tarafından değerlendirildiği inceleme sürecidir. Nisan 2008’deki ilk oturumundan bu yana tüm üye devletler üç kez incelenmiştir. Dördüncü EPİ döngüsü kapsamında devletlerden, önceki incelemelerde kabul ettikleri tavsiyeleri uygulamak için attıkları adımları açıklamaları ve ülkedeki güncel insan hakları gelişmelerine ışık tutmaları bekleniyor. Türkiye heyetine, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay başkanlık edecek.Türkiye’nin incelemesinde raportör (“troika”) olarak görev yapacak üç ülke temsilcisini Fildişi Sahili, Fransa ve Japonya oluşturuyor.Oturumun canlı yayını şu adreste izlenebilecek :
🔗 https://webtv.un.org/en/asset/k1k/k1k23dwgn7Türkiye’nin incelemesi sırasında söz alacak konuşmacıların listesi ve sunulacak tüm beyanatlar Evrensel Periyodik İnceleme web sitesinde yayımlanacak. Türkiye’ye yönelik yapılan tavsiyelerin EPİ Çalışma Grubu tarafından kabul edilmesi 9 Mayıs 2025 Cuma günü, saat 16:00 – 18:00 (GMT+2) arasında planlanıyor. İncelemeye alınan Devlet, kendisine yöneltilen tavsiyelere ilişkin görüşlerini bu oturumda sunmayı tercih edebilir.// SON //Daha fazla bilgi ve medya talepleri için lütfen şu kişilerle iletişime geçiniz:
Pascal Sim, Medya Görevlisi – simp@un.org
David Díaz Martín, Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu – david.diazmartin@un.org
Matthew Brown, Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu – Matthew.Brown@un.orgEvrensel Periyodik İnceleme hakkında daha fazla bilgi için:
🔗 www.ohchr.org/en/hr-bodies/upr/upr-mainBM İnsan Hakları Konseyi Bülteni’ne abone olmak için:
🔗 https://mailchi.mp/a3a538479938/hrc-mailshot-to-ohchr-globalBizi sosyal medyada takip edin:
Facebook | X | YouTube | Instagram | LinkedIn
Tarih ve saat: 6 Mayıs 2025 Salı, 09:00 – 12:30 (GMT+2)EPİ, BM’ye üye 193 Devletin tümünün insan hakları sicillerinin diğer ülkeler tarafından değerlendirildiği inceleme sürecidir. Nisan 2008’deki ilk oturumundan bu yana tüm üye devletler üç kez incelenmiştir. Dördüncü EPİ döngüsü kapsamında devletlerden, önceki incelemelerde kabul ettikleri tavsiyeleri uygulamak için attıkları adımları açıklamaları ve ülkedeki güncel insan hakları gelişmelerine ışık tutmaları bekleniyor. Türkiye heyetine, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay başkanlık edecek.Türkiye’nin incelemesinde raportör (“troika”) olarak görev yapacak üç ülke temsilcisini Fildişi Sahili, Fransa ve Japonya oluşturuyor.Oturumun canlı yayını şu adreste izlenebilecek :
🔗 https://webtv.un.org/en/asset/k1k/k1k23dwgn7Türkiye’nin incelemesi sırasında söz alacak konuşmacıların listesi ve sunulacak tüm beyanatlar Evrensel Periyodik İnceleme web sitesinde yayımlanacak. Türkiye’ye yönelik yapılan tavsiyelerin EPİ Çalışma Grubu tarafından kabul edilmesi 9 Mayıs 2025 Cuma günü, saat 16:00 – 18:00 (GMT+2) arasında planlanıyor. İncelemeye alınan Devlet, kendisine yöneltilen tavsiyelere ilişkin görüşlerini bu oturumda sunmayı tercih edebilir.// SON //Daha fazla bilgi ve medya talepleri için lütfen şu kişilerle iletişime geçiniz:
Pascal Sim, Medya Görevlisi – simp@un.org
David Díaz Martín, Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu – david.diazmartin@un.org
Matthew Brown, Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu – Matthew.Brown@un.orgEvrensel Periyodik İnceleme hakkında daha fazla bilgi için:
🔗 www.ohchr.org/en/hr-bodies/upr/upr-mainBM İnsan Hakları Konseyi Bülteni’ne abone olmak için:
🔗 https://mailchi.mp/a3a538479938/hrc-mailshot-to-ohchr-globalBizi sosyal medyada takip edin:
Facebook | X | YouTube | Instagram | LinkedIn
1 of 5
En son kaynaklar
1 / 8
1 / 8