DSÖ'nün en son tavsiyeleri: Test yapmak, temasları takip etmek ve kısıtlamaların kaldırılması
DSÖ Genel Direktörü sosyal mesafe, test, temas takibi ve izolasyonun bir arada uygulanmasının koronavirüsle mücadelede çok önemli olduğunu vurguladı.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü, 13 Nisan tarihinde yaptığı açıklamada Dünya Sağlık Örgütü'nün ülkelere yönelik güncel tavsiyelerini aktardı. Sosyal mesafenin, test uygulamanın, temas takibi yapmanın ve izolasyonun bir arada uygulanmasının, dünya çapında şimdiden yıkıcı etkileri görülen yeni koronavirüsün yayılmasını azaltmak için çok önemli olduğunu vurguladı.
Dünya Sağlık Örgütü web sitesinde 14 Nisan tarihinde tamamı yayınlanacak olan yönlendirmeleri özetleyen Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Hepimiz sürekli öğreniyoruz ve stratejimizi en son kanıtlara dayanarak geliştiriyoruz” diye belirtti.
Şu anda dünya çapında, COVID-19'a yönelik ulusal koşullara ve kapasiteye bağlı olarak değişen, geniş bir müdahale yelpazesi bulunduğunu belirtti. Bazı ülkeler zaten haftalardır sürmekte olan sosyal ve ekonomik kısıtlamalarla yaşıyor olsalar da - ve şimdi bunları hafifletmeyi düşünüyorlarsa da - diğerleri bu tür kontrollerin uygulanıp uygulanmayacağını ve ne zaman uygulanması gerektiğini şimdi değerlendirmeye başlıyor.
Ne biliyoruz?
“Yalnızca bildiklerimizi söyleyebiliriz ve sadece bildiklerimiz üzerinden hareket edebiliriz” sözleriyle açıklayan Tedros, ortaya çıkan kanıtların; COVID-19'un nasıl davrandığına, nasıl tedavi edileceğine ve nasıl daha fazla yayılmasının engelleneceğine yönelik daha kapsamlı bir anlayış oluşturmaya başladığını söyledi.
COVID-19'un, 2009 grip salgınından 10 kat daha ölümcül olduğu tahmin edilmektedir. Huzurevleri gibi kalabalık ortamlarda en kolay şekilde yayılır ve bazı ülkelerde vaka sayısı her üç ila dört günde bir, iki katına çıkmaktadır.
Bu bilgiler ışığında, Dünya Sağlık Örgütü, enfekte olmuş bireylerin bütün temaslarının izlenmesinin yanı sıra, erken vaka teşhisi, test uygulama, izolasyon ve bakımın da bulaşmayı durdurmak için çok önemli olduğunu vurgulamaktadır. Fiziksel mesafe kısıtlamaları bu denklemin bir parçasıdır, ancak diğer birçok halk sağlığı önlemine de ihtiyaç vardır.
COVID-19 hızlı bir şekilde yayıldığından ve çok daha yavaş bir şekilde azaldığından, kontrol önlemlerinin bir seferde değil, çok yavaş bir şekilde kaldırılması gerekecektir.
Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü, bu durumdan “Başka bir deyişle iniş, çıkıştan çok daha yavaş” diye söz etti.
Kısıtlamaları hafifletmek için altı adım
Güncellenmiş kılavuzunda, DSÖ'nün bu bulguları özetlemesi ve ülkelerin COVID-19'a yönelik uygulanan kısıtlamaları kaldırıp kaldırmamaları gerektiğini değerlendirirken dikkate almaları gereken; yeni, altı adımdan oluşan bir dizi kriterle ilerisi için yönlendirme yapması bekleniyor.
- İlk olarak, ülkede virüsün bulaşmasının kontrol altına alındığı doğrulanmalıdır.
- İkincisi, sağlık sistemlerinin bütün COVID-19 vakalarını tespit etme, test etme, izole etme, tedavi etme ve bütün temaslarını takip etme imkânına sahip olduğundan emin olunmalıdır.
- Üçüncüsü, özellikle sağlık tesisleri ve bakım evleri gibi ortamlarda salgın risklerinin en aza indirildiğinden emin olunmalıdır.
- Dördüncüsü, iş yerlerinde, okullarda ve diğer temel noktalarda önleyici tedbirler alınmalıdır.
- Beşincisi, dışarıdan gelebilecek riskler yönetilmeli ve
- Altıncısı, toplumlar günlük yaşamın “yeni normuna” uyum sağlamak için tam olarak eğitilmeli, katılımları sağlanmalı ve güçlendirilmelidir.
Ghebreyesus, “Ülkeler, COVID-19'un neden olduğu ölüm oranlarına yönelik müdahaleler ile sağlık sistemlerinin yoğunluğundan kaynaklanan diğer hastalıklara bağlı ölüm oranlarına yönelik müdahaleler arasında ve salgının sosyal-ekonomik etkileriyle ilgili bir denge kurmalıdır” dedi.
Uluslararası hukuk, krizler sırasında bir mihenk taşı
Birleşmiş Milletler sisteminin fonları, ajansları ve anlaşma organları, - özellikle sağlık, hukuk ve kalkınma ile ilgili olanlar - dünyanın her yerindeki genel merkezlerinden Dünya Sağlık Örgütü'nün sağlam politika rehberliğine uzmanlıklarıyla katkıda bulunmaktadır.
Yakın tarihli bir açıklamada, Birleşmiş Milletler'e bağlı Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü (IDLO) Genel Direktörü Jan Beagle, adaletin ve hukukun, ülkelerin COVID-19'a müdahalelerini mümkün kılmak için hizmet etmeleri gerektiğini vurguladı.
Etkili yasal çerçevelerin; sivil, siyasi, ekonomik ve sosyal haklardan ödün vermeden, insanları enfeksiyon ve hastalıklara karşı koruyan olağanüstü hal kararnameleri de dâhil olmak üzere dikkatle düzenlenmiş hükümet eylemlerine imkan verdiğini belirtti.
Hukuk, hareket özgürlüğünün kısıtlanması, sınırlı kaynaklar, stres, endişe ve yabancılaşma duygularının; dışlanma, ayrımcılık ve sosyal çatlakları arttırabildiği kriz zamanlarında, en savunmasız olanlar için bir yaşam çizgisi olabilir.
Bu tür zorluklar; kadınları ve kız çocuklarını, yaşlıları, göçmenleri, mültecileri, mahkumları, aşırı yoksulluk içinde yaşayan insanları ve toplumun diğer uçlarındaki kişileri orantısız bir şekilde etkileyebilir.
Beagle, “Bugün içinde olduğumuz, hizmetlere erişim imkânı ve kamu kaynaklarının adil dağılımının yaşam ve ölüm arasında bir fark yaratabileceği durumlarda, aramızdaki en az güçlü olanların haklarını korumak için adalet kurumlarının mevcut olması gerekir” diye ekledi.