BM Türkiye Mukim Koordinatörü Babatunde Ahonsi'nin BM Günü konuşması
Dr. Babatunde Ahonsi, BM Türkiye Mukim Koordinatörü BM Günü Resepsiyonu Konuşması
15 Kasım 2024, CerModen Ankara
Bugün, savaştan zarar görmüş bir dünyanın umutlarından doğan ve daha iyi, daha barışçıl bir geleceğe olan kalıcı inançla sürdürülen bir teşkilat olan Birleşmiş Milletler'in 79. Yıl dönümünü kutluyoruz. BM, hem mevcut dünyanın hem de olabileceğini bildiğimiz barış, sürdürülebilir kalkınma ve kimsenin geride bırakılmadığı herkes için insan haklarının olduğu bir dünyanın yansımasıdır.
Bu yılki Birleşmiş Milletler Günü münasebetiyle burada toplanırken, 79 yıl önce yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın yol gösterici ışığımız olmaya devam ettiğini hatırlatmak isterim. BM Antlaşması bizi bölünme karşısında birliğe ve kriz karşısında kolektif eyleme yönlendirmektedir.
Çatışmalar şiddetleniyor, kutuplaşma derinleşiyor. 2024 yılındayız ve küresel açlık var. Bolluk içindeki dünyamızda her on kişiden birinin düzenli olarak bir gün ya da daha uzun süre aç uyuması utanç verici - bu durum ciddi gıda güvensizliği olarak nitelendiriliyor.
İklim krizi hızlanıyor; karmaşık yeni teknolojiler ortaya çıkıyor; Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları geride kalıyor.
Bu zorlu zamanlarda BM, bugün karşı karşıya olduğumuz sorunları çözmek için vazgeçilmez bir çok taraflı platform olmaya devam ediyor. Savaşın yıkımından iklim acil durumuna, artan eşitsizliklerden yapay zekâ gibi yeni teknolojilerin getirdiği zorluklara kadar dünyanın sorunları hiçbir ülkenin tek başına sağlayamayacağı çözümler gerektiriyor.
21. yüzyılın zorlukları bağlantılı, kapsayıcı ve tüm insanlığın uzmanlığından yararlanan çerçeveler gibi 21. yüzyılın çözümlerini gerektirir.
Eylül ayı sonunda Geleceğin Zirvesi sırasında üye devletler tarafından kabul edilen Gelecek Paktı, bu güçlükleri yenilenmiş bir güçle ele alma konusundaki ortak kararlılığımızı bir kez daha teyit etti. Pakt, sürdürülebilir kalkınmanın tüm boyutlarıyla çok taraflılığın temel hedeflerinden biri olduğunu kabul ediyor. Kimseyi geride bırakmamak çalışmalarımızın merkezinde yer almaya devam ediyor. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşma yolunda ilerlemeyi hızlandırmaya kararlıyız.
Gelecek Paktı uluslararası sistemi yenileyecek: böylece hem anı karşılayacak hem de geleceğe uygun olacak. Daha kapsayıcı, daha etkili ve uluslararası kurumlar ile halklar arasında daha güçlü bağlar kuran bir çok taraflılığa ihtiyacımız var.
Bu da gelişmekte olan ülkelerin daha fazla temsil edilmesi anlamına geliyor. Ve hepiniz ve temsil ettikleriniz için daha güçlü bir ses anlamına geliyor. Dünya hepimize ait. İnsanlar kendilerini etkileyen kararlarda söz sahibi olmak istiyor.
Hükümetler inkar etmediğimiz birincil sorumluluğa sahip olmakla birlikte, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, gençler ve özel sektör gibi toplumun tüm kesimlerinin katkısı olmadan günümüzün küresel sorunlarını çözemeyiz.
Bu Pakt aynı zamanda çağımızın en büyük zorluklarından biri olan iklim değişikliğinin acilen ele alınması gerektiğini de kaydediyor. Paris Anlaşması ve BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamındaki taahhütlerimizi yerine getirmeye devam etmeli ve bu krizin yükünü genellikle en kırılgan ülkelerin çektiğini kabul etmeliyiz.
Aşırı yüklenmiş iklim tehlikeleriyle karşı karşıyayız. Önümüzdeki yıl iklim eylemi için çok önemli. Her ülke, küresel sıcaklık artışını 1.5 santigrat derece ile sınırlandırmaya uygun yeni bir ulusal iklim eylem planı hazırlamalı. Ayrıca, yeni Kayıp ve Zarar Fonuna önemli katkılar; Bakü'de devam etmekte olan COP29'da iddialı bir finansman sonucu; ve gelişmiş ülkelerin 2025 yılına kadar uyum finansmanını yılda en az 40 milyar dolara çıkarma sözlerini yerine getirmeleri de dahil olmak üzere, iklim eylemine finansman akışını sağlamamız gerekiyor.
Finans konusunda uluslararası finansal mimaride reform yapılması için bastırmaya devam etmeliyiz. İddialı reformlara ihtiyacımız var. Bugün bu mimari, gelişmekte olan ülkelere ihtiyaç duydukları desteği veya güvenlik ağını sağlayamıyor.
Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'nun liderliği takdire şayan, ancak mevcut kaynaklar hala ihtiyaçlar karşısında çok yetersiz kalıyor.
Küresel finans sisteminin tüm parçaları, finans maliyetini ve dünyamızı kasıp kavuran eşitsizlikleri azaltmak için birlikte çalışmalı.
Pek çok gelişmekte olan ülke, iklim kaosu ve borcun çifte darbesiyle karşı karşıya bulunuyor.
Düşük ve orta gelirli gelişmekte olan ülkeleri etkin bir şekilde desteklemek için çok taraflı kalkınma bankaları daha büyük, daha cesur ve daha iyi olmalılar.
Sık sık şokların yaşandığı bir dünyada ülkeleri korumak için çok daha sağlam bir finansal güvenlik ağına ihtiyacımız var.
Gelecek Paktı, çığır açıcı reformlar yapılması çağrısında bulunuyor ve G20 ülkelerini yılda 500 milyar dolarlık bir Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları teşvikine öncülük etmeye, Çok Taraflı Kalkınma Bankalarının kredi verme kapasitesini önemli ölçüde arttırmaya ve uygun fiyatlı uzun vadeli iklim ve kalkınma finansmanını büyük ölçüde büyütmelerini sağlamaya davet ediyor.
Tüm bunlar, gelişmekte olan ülkelerin 2030 Gündemini uygulayabilmeleri ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşabilmeleri için elzem.
Ancak Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşmak için finansal reformdan daha fazlası gerekiyor; yönetişim ve kapsayıcılığa küresel olarak nasıl yaklaştığımızı gözden geçirmemiz gerekiyor.
Uluslararası hukuku koruyarak ve çatışmaları barışçıl yollarla çözmek için diplomasiyi yoğunlaştırarak kapsayıcı ve adil toplumlar inşa etme taahhüdümüzü yeniden teyit etmeliyiz. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne ve onun tüm insanlar için onur ve özgürlük vaadine bağlı kalmalıyız. Eşitsizlik, ayrımcılık ve şiddete, özellikle de tüm amaçlarımıza ulaşmamızda tam katılımları kritik öneme sahip olan kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddete karşı duruşumuzu net bir şekilde ortaya koymalıyız.
Gelecek Paktı'nda özetlenen eylemlerin küresel yönetişimi ilerletmemize, uluslararası barış ve güvenliği güçlendirmemize, kalkınma için bilim ve teknolojiyi teşvik etmemize ve gençlerin geleceklerini şekillendirmelerine yardımcı olacağına inanıyoruz.
Gelecek Paktı'nın eklerinden biri olan Küresel Dijital İlkeler Sözleşmesi, teknolojinin herkese fayda sağlaması gerektiği ilkesine dayanıyor. Yapay Zekanın uluslararası yönetimine ilişkin ilk gerçek anlamda evrensel anlaşmayı içeriyor. Hükümetleri, yapay zekâ konusunda bağımsız bir uluslararası Bilimsel Panel kurmaya ve Birleşmiş Milletler bünyesinde yapay zekânın yönetimine ilişkin küresel bir diyalog başlatmaya davet ediyor.
Küresel Dijital İlkeler Sözleşmesi, tutarlı ölçüm için gerekli olan birlikte çalışabilirlik standartlarına ulaşmak için ilk kolektif çabayı temsil ediyor. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerde yapay zeka konusunda kapasite oluşturmak için ağları ve ortaklıkları destekliyor. Giderek daha fazla teknoloji tarafından yönlendirilen bir dünyada, sorumluluğumuz yapay zekanın herkese fayda sağlamasını ve kimseye zarar vermemesini sağlamak. Küresel Dijital İlkeler Sözleşmesi bunu sağlamak için çığır açan bir çaba olma özelliği taşıyor.
Paktın ikinci eki olan Gelecek Nesiller Bildirgesi, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın gelecek nesilleri savaş belasından kurtarma çağrısını yineleyerek, hükümetleri ilk kez bugün aldığımız kararlarda torunlarımızın çıkarlarını dikkate alma konusunda taahhüt altına sokuyor.
İnsan haklarına saygı, kültürel çeşitlilik ve toplumsal cinsiyet eşitliği her üç anlaşmada da yer alıyor.
Birleşmiş Milletler'in kurucu üyesi olan Türkiye, çok taraflı sistemin temel taşı olan BM'nin uzun süredir kararlı bir savunucusu olmuştur. BM ile küresel, bölgesel ve ulusal düzeylerde yapıcı, üretken ve ileri görüşlü ilişkiler sürdürmüştür. Türkiye’deki BM kuruluşları, fonları ve programları, Türkiye'nin tüm vatandaşlarına ve sakinlerine fayda sağlayan, hiç kimsenin geride bırakılmamasını sağlamak üzere, Türkiye’nin gelişmiş, yüksek gelirli bir ülke olma vizyonunu gerçekleştirmesine destek olmak için özenle ve stratejik bir şekilde çalışarak hükümet ve diğer ortaklarla -hem toplu hem de bireysel olarak- işbirliği yapmaya devam edecektir.
Önümüze bakarken Genel Sekreterin sözlerini hatırlayalım: “Biz bölünmüş bir dünyayız, ancak birleşmiş uluslar olabiliriz ve olmalıyız.” Bu nedenle, bugün Birleşmiş Milletler Günü'nü kutlarken, sadece kendimiz için değil gelecek nesiller için de arzuladığımız daha iyi bir dünyayı inşa etmek üzere umut ve kararlılıkla kendimizi adayalım.
BM'nin değerli dostları, burada, Türkiye'de, özellikle 2023'teki ikiz depremlerle, kriz karşısında birliğin gücüne ilk elden tanık olduk. Küresel zorluklarla yüzleşirken, bugün verdiğimiz kararların gelecek nesiller için dünyayı şekillendirdiğini unutmayalım.