BM Mukim Koordinatörü Babatunde Ahonsi'nin "Deprem Bölgesinde Engelli Kadınların Anlatılmamış Hikayeleri" Paneli Açılış Konuşması
Gaziantep'de BM Türkiye tarafından gerçekleştirilen Deprem Bölgesindeki Engelli Kadınların Anlatılmamış Hikayeleri isimli panelin açılış konuşması
Değerli katılımcılar,
Bugünkü etkinlik, özellikle Kahramanmaraş depremlerinden etkilenen bölgede iki konuya da odaklanıyor.
Etkinliğimiz, 16 günlük küresel aktivizm kampanyasının bir parçası olarak Birleşmiş Milletler kuruluşları tarafından ortaklaşa düzenleniyor. Bu kampanya her yıl 25 Kasım Kadına Yönelik Her Türlü Şiddetle Mücadele Uluslararası Gününde başlayıp 10 Aralık İnsan Hakları Günü'nde sona eriyor.
Bugün ayrıca her yıl kutlanan bir başka önemli günü de anma fırsatı buluyoruz: 3 Aralık'ta kutlanan Uluslararası Engelliler Günü.
Bu uluslararası gün ve kampanyalar sadece sözde kalmamalıdır. Bunlar her birimiz için bir eylem çağrısıdır.
Kadınların ve engelli bireylerin sesleri çoğu zaman duyulmuyor. Ancak bugün, 'biz olmadan hiçbir şey olmaz' ilkesi doğrultusunda, deprem sonrasında engelli bir kadın ya da engelli aile üyelerine destek veren bir kişi olmanın ne anlama geldiğini ilk elden dinleme ayrıcalığına sahip olacağız. Bugünkü panelimizde engelli kadınların ve engelliler için ve engellilerle birlikte çalışmış kadınların uzmanlıklarından faydalanacağız. Kadına yönelik şiddet riskini nasıl azaltabileceğimiz ve engelli kadın ve kız çocukları ile ailelerini etkileyen vakalara nasıl yaklaşabileceğimiz üzerine düşünmemiz gereken bir andayız. Bu nedenle, seçkin panelistlerimize bu önemli etkinliğe katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.
Bu etkinliğe "Deprem bölgesindeki engelli kadınların anlatılmamış hikayeleri" başlığını verdik.
Amacımız, bu hikayelerin sadece bugün değil, bölge depremlerin yaralarını sararken mümkün olan her fırsatta anlatılması ve duyulmasıdır. Engelli kadın ve kız çocuklarının sesleri ve bakış açıları, yaşamlarını etkileyen kararlarda, politikalarda ve hizmetlerde dikkate alınmalıdır - gerçek anlamda eşitlikçi ve sürdürülebilir bir toparlanmanın tek yolu budur.
Engelli bireyler dünya nüfusunun yüzde 16'sını temsil ediyor. Bu oran dünya çapındaki en büyük azınlığı oluşturuyor. Dahası, engelliliğin yaygınlığı kadınlar arasında daha yüksek; yaklaşık her beş kadından birinin engelli olduğu tahmin ediliyor. Birçoğu, toplumsal cinsiyet ve engellilik durumlarına dayalı olarak kesişen benzersiz ayrımcılık biçimleriyle karşı karşıya kalıyorlar.
Sadece Gaziantep ilinde 62.000'i kadın ve kız çocuğu olmak üzere 115.000 kişi engelli birey var. Depremlerden en çok etkilenen dört ilde, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman'da, %55'i kadın ve kız çocuklarından oluşan yaklaşık 300.00 engelli birey bulunuyor.
Kadınlar aynı zamanda ailelerinde ve hanelerinde engelli bireylerin birincil bakım sağlayanları durumundalar. Küresel olarak her dört haneden birinin engelli bir üyesi bulunuyor. Genel olarak aile bireylerine, özel olarak da engelli bireylere bakma konusunda kadınlara düşen eşit olmayan yükün kabul edilmesi gerekiyor. Diğer aile üyelerinden, kamu kurumlarından ve işverenlerden gerekli desteği alamadıkları için, ücretsiz bakım sağlayan kadınların ücretli işlere ve sosyal hayata tam ve eşit bir şekilde katılma fırsatlarını sınırlayan bu durum, başlı başına bir toplumsal cinsiyet eşitsizliği biçimini oluşturuyor.
Toplumsal cinsiyet ve engellilik birarada olduğunda, engelli kadın ve kız çocuklarının karşılaştığı ayrımcılığın bileşik ve çoklu biçimleri ortaya çıkıyor. Aile, yakın partnerler, bakım hizmeti verenler ve kurumsal tesisler de dahil olmak üzere şiddete maruz kalma olasılıkları engelli olmayan kadınlara göre en az iki ila üç kat daha fazla. Sosyal dışlanma, sınırlı hareketlilik, destek yapılarının eksikliği, iletişim engelleri ve engellilikle ilgili olumsuz sosyal algılar ve kültürel normlar nedeniyle failler tarafından hedef alınma olasılıkları daha yüksek. Mevcut engeller nedeniyle eğitime ve istihdama nispeten sınırlı erişimleri, şiddete daha fazla maruz kalmalarına yol açıyor. Engelli kadınlar, engelli örgütleri de dahil olmak üzere, karar alma süreçlerinde yeterince temsil edilmiyor.
Afetler ve krizler mevcut eşitsizlikleri daha da kötüleştirmekte ve daha savunmasız olanları farklı şiddet türlerine maruz kalma riskiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Türkiye'yi etkileyen depremler de bir istisna değil.
Deprem bölgesindeki engelli kadınlar ve kız çocukları, sınırlı hareketlilik ve erişilebilirlik zorlukları nedeniyle fiziksel şiddete karşı daha fazla savunmasız durumdalar. Felaketin yarattığı travma, toplumsal damgalanma, izolasyon ve ayrımcılıkla birleştiğinde, psikolojik şiddetin artmasına da katkıda bulunabiliyor. Depremlerin ardından kaynaklara ve iş fırsatlarına sınırlı erişim, engelli kadın ve kız çocuklarını daha hassas hale getirebiliyor.
Bu zorlukların ele alınması, engelli kadın ve kız çocuklarının karşılaştıkları gerçeklerin kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını ve haklarını tam olarak kullanabilmelerini desteklemek için hepimizin harekete geçmesi gerekiyor. Bugün burada bizimle birlikte olan hepiniz, ister merkezi veya yerel düzeyde hükümette karar alıcılar olarak, ister hizmet sağlayıcılar olarak, ister özel sektör, sivil toplum veya uluslararası kuruluşların temsilcileri olarak önemli bir role sahipsiniz. BM ülke ekibi, engelli kadın ve kız çocuklarının kalkınmanın her alanında rollerinin arttırılması yönündeki ortak kararlılığımız doğrultusunda sizlerle yakın bir şekilde çalışmaya devam edecek.
Sonuç olarak, Türkiye'deki BM sisteminin toplumsal cinsiyet eşitliği ve engelli kapsayıcılığı konularındaki derin taahhüdünü bir kez daha yinelemek isterim. Bunlar hem kesişen hem de birbirini kesen konulardır ve eşitlikçi bir dünya için kilit öneme sahiptir. Engelli Hakları Sözleşmesi ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi gibi Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler doğrultusunda, engelli kadınların her türlü karar alma masasında yer almasını sağlamaya yönelik çabaları desteklemeye kararlıyız. Türkiye depremlerin insani sonuçlarını ele almaya devam ettikçe, daha iyi bir şekilde yeniden inşa edildikçe ve gelecekteki afetlere daha iyi hazırlandıkça, toplumsal cinsiyet eşitliği ve engelli kapsayıcılığının Türkiye'de aşamalı olarak gerçekleştirileceğini düşünüyoruz.
Sözlerime size ve temsil ettiğiniz tüm kurum ve kuruluşlara depremden etkilenenlere gösterdiğiniz dayanışma ve paha biçilmez desteğiniz için teşekkür ederek son vermek istiyorum.
Bugünkü etkinliğin sonunda hepimiz 16 Günlük Aktivizm Kampanyasının bu yılki sloganı olan "Bahanesi Yok"u yürekten benimseyelim ve yaşayalım. Yüksek sesle ve net bir şekilde diyoruz ki - engelli olanlar da dahil olmak üzere, herhangi bir kadına veya kız çocuğuna karşı şiddetin hiçbir türünün #BahanesiYok