Sevgim Parıltı: “Seçimlerimizle fark yaratabiliriz. Tıpkı benim bir aşçı olarak deprem bölgesinde yaptığım gibi.”
"Depremden etkilenen kız çocuklarına hayallerinden vazgeçmemelerini hatırlatmak, bu hayallerin peşinden gitmeleri için örnek olmak istiyorum."
Sevgim Parıltı, Ankara’da restoran sahibi bir aşçı. Türkiye’nin 11 ilini sarsan şiddetli depremlerin ardından Parıltı hızla harekete geçiyor ve İskenderun’a yemek yardımı yapmak için gitmeye karar veriyor.
“Doğma büyüme Karslıyım. Annem de babam da tekstil alanında çalışıyor; ama benim hayalim hep aşçı olmaktı.
Ailemin maddi durumu yeterli olmadığı için İstanbul’a gidip %100 burslu kazandığım Gastronomi Bölümü’nde okuyamadım. Kars’ta kalmak ve işletme okumak zorunda kaldım; ama bu alana ait hissetmediğim için okulu yarım bıraktım. Aileme maddi destek sağlamak için bir tekstil firmasında satış görevlisi olarak çalıştım. Satış alanında hızla yükseldim; ama hayalim hiç değişmedi. ‘Bir kadın olarak nasıl aşçı olacaksın, çok kuvvet ve dayanıklılık isteyen bir iş’ diyenlere kulak asmadım. Neler başarabileceğimin farkındaydım. Bu yüzden para biriktirip mutfak sanatları eğitimi almak için Ankara’ya taşındım.
Eğitim alarak ve sonrasında restoranlarda çalışarak deneyim sahibi oldum. Sonra kendi restoranımı açtım. Üç yıldır restoran sahibiyim.
6 Şubat’ta, deprem haberiyle uyandım. Haberlerde gördüklerimin ilk şokunu atlatmam birkaç saatimi aldı; ama sonra yardım için neler yapabileceğimi hızla planlamaya koyuldum. Eğitim aldığım akademiden baş aşçımızla iletişime geçtim ve deprem bölgesine gitmeye gönüllü aşçıların koordinasyonunu üstlendim. Kısa süre içinde lojistik planlamamızı, alanda ihtiyaç olacak mutfak aletlerini, malzemelerin sponsorluğunu ve tüm izinleri tamamladım. Sonra hızla yola koyulduk.
17 kişilik bir ekiple depremin dördüncü günü İskenderun’a ulaştık. Tek amacı gönüllü olarak depremden etkilenen ailelere yemek yardımı yapmak olan ekibimiz gün geçtikçe kalabalıklaştı. Desteğin ve yardımlaşmanın gücünü hep beraber hissettik, ekibimiz büyüdükçe desteğimizi de büyütebildik. Bölgede ilk gün 1500, ikinci gün 3000, üçüncü gün ise 6000 yemek dağıttık. 10 günün sonunda toplam sayı 110.000’e ulaştı.
Deprem bölgesinde bulunmak hiç kolay değildi. Olabildiğince yemek pişirmeye ve koordinasyona odaklandım. Bana ve diğer kadın aşçılara utanarak yaklaşan depremzede kadınlar oldu. Kimi yalnız yaşıyordu, kimiyse yenidoğan çocuğu olan annelerdi. Çekinerek ped istediler. Bazısı bebek maması ve bez istedi. Pedlerini değiştirebilecekleri, duş alabilecekleri bir alanları yoktu. Toplumsal cinsiyet rollerinin bu şartlarda bile varlığını koruduğunu, kadınların ve kız çocuklarının ihtiyaçlarının ikinci planda kaldığını fark ettim.
Kadınların ve kız çocuklarının ihtiyaçlarını anlamak ve bu ihtiyaçları karşılamak önemli. Aşçı olmak istediğimi söylediğimde beni yargılayanlar olmuştu. Oysa kadınlar da her alanda çalışabilmeli, sesini duyurabilmeli ve tüm hizmetlerden eşit olarak faydalanabilmeli. Sahada bir kadın aşçı olarak bunu gösterdiğimi düşünüyorum.
Bu bölgelerde ihtiyaç duyulan yardımın bir parçası olmaya devam etmek istiyorum. Aynı zamanda depremden etkilenen kız çocuklarına hayallerinden vazgeçmemelerini hatırlatmak, bu hayallerin peşinden gitmeleri için örnek olmak istiyorum. Tıpkı benim gibi onlar da toplumsal rolleri ve önyargıları bir kenara bırakarak hayallerinin peşinden gitmeli. Seçimlerimizle fark yaratabiliriz. Tıpkı benim bir aşçı olarak deprem bölgesinde yaptığım gibi.