Rahime Hasan: “Şiddetle mücadelede erkeğin rolünü göz ardı etmemeliyiz”
Rahime 16 Günlük Aktivizm Kampanyası kapsamında düzenlenen “Şiddetsiz Bir Dünya Yaratmak” isimli sanat atölyesine katıldı
47 yaşındaki Rahime Hasan, 2015 yılından beri çocuklarıyla birlikte Türkiye'nin batı şehri İzmir'de yaşayan Suriyeli mülteci bir kadın. 2013 yılında kocasını kaybettiğinden bu yana kendi başına yola devam ediyor. Mülteci kadınların sosyal ve ekonomik hayata katılımlarını sağlamalarına ve lider olmalarına destek olmaya kendini adayan Rahime, mülteci kadınların önündeki en büyük engellerden birinin toplumsal cinsiyete dayalı şiddet olduğunun bilincinde bir kadın olarak, 16 Günlük Aktivizm Kampanyası kapsamında düzenlenen “Şiddetsiz Bir Dünya Yaratmak” isimli sanat atölyesine katıldı. Atölye, BM Kadın Birimi Mülteci Destek Programı tarafından Mülteci Destek Merkezi (MUDEM-RSC) ile işbirliğinde düzenleniyor ve Japonya ile Norveç hükümetlerinin finansal destekleriyle yürütülüyor.
"Ben Rahime. Suriye'den İzmir'e taşınmadan önce Arap Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak çalışıyordum. Sanatla, edebiyatla, bilimle vakit geçirmekten çok keyif alan biriydim ama Türkiye'de geçimimi sağlamak için terzilik yapmaya başladım. Bu benim için zorluydu çünkü ben ilim irfanla ilgilenmeyi seven bir kadınım ama yine de Suriye'de yaptıklarımı bir gün devam ettirmeye kararlıydım. Savaşın olumsuz etkilerinden kurtulmaya başladıktan sonra buradaki Suriye toplumunu daha farklı gözlerle görmeye başladım ve mülteci kadınların toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kaldığını fark ettim. Bu sırada Türkçemi geliştirmek için MUDEM-RSC'nin sunduğu hizmetlerden faydalanmaya başlamıştım. Her zaman güçlü bir insandım ama ben bunu diğer mülteci kadınlara yardım etmek için kullanmaya karar verdim. Bu sayede Havva Kadın Komitesi'nin kurulmasına yardım ettim. Bizler bu platform aracılığıyla kadınların şiddet ve korunma mekanizmaları konusunda eğitilmesine öncelik vermekteyiz. Fiziksel, duygusal ve psikolojik tacize uğrayan, ancak adalete nasıl erişeceğini ve gücünü nasıl geri kazanacaklarını bilmeyen ne kadar fazla kadının olduğuna tanık olmak şok ediciydi.
Şiddet hiç bir zaman bir anda gelmez, yavaş yavaş gelir. Bu yüzden bu konuda sinyallerin nasıl fark edileceğine erken yaşlarda başlamak gerekiyor. En büyük değişiklikler küçük değişikliklerle başlar. Bu anlamda istismara uğrayan kadınların kızları ana hedef kitlemizi oluşturuyor. Çünkü kız çocukları ancak cinsiyete dayalı şiddete karşı durmayı öğrendikleri zaman kendi haklarını savunabilirler. Bu durum oğlan çocuklarını ve erkekleri cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadeleye dahil etmenin önemini beraberinde getiriyor. Burada sorumluluk sadece kadınlara düşmüyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama mücadelemiz hem erkekleri hem de kadınları içermeli. Bir kadının kendi başına karar verememesi, aile içinde fikirlerini açıkça paylaşamaması, kendi eşini seçememesi, eğitimden yoksun kalması ve erken yaşta evlendirilmesi Suriyeli kadınların en çok maruz kaldığı şiddet türleri. Türkiye'ye geldiğimizden bu yana toplumumuzda bu konuda olumlu değişiklikler deneyimledik ama daha gidecek çok yolumuz var.
Atölyede kadına yönelik şiddetin olmadığı bir dünya hayal etmek için birlikte çalıştık ve bu görevi eğlenceli, kahkaha ve pozitif bir yaklaşımla ele aldık. Bence bir kadın hem narin hem de güçlüdür ancak narin olmak zayıf olmak anlamına gelmez. Bu, kadınların herhangi bir şekilde istismar edilebileceği anlamına gelmez.
Şiddetle mücadelede erkeğin rolünü göz ardı etmemeliyiz. İki oğlum var ve onlara kadınlara nasıl davranacaklarını öğretiyorum. Oğullarım her türlü ev işini yapabilir ve aktif olarak ev işlerine yardım edebilir. Bu konularda rahatız. Oğullarım balkondan çamaşır toplamaktan utanmıyor. Niye utansınlar ki bütün işi kızım da iki oğlum da yapıyor. Bugün ve gelecekte, bunu birlikte yapmamız gerekiyor.”