Çözüm Toprakta
Volkan Bozkır
BM Genel Kurulu 75’inci Dönem Başkanı
“Çölleşme” kelimesini duyduğunuzda aklınıza ne geliyor? Kum tepeciklerinin yavaş yavaş verimli arazileri istila etmesi mi? Sahra ve Gobi çöllerinin Afrika ve Asya’ya yayılması mı? Nehirlerin ve derelerin kuruması mı? Bunlar da sorunun bir parçası, ancak çölleşmenin en önemli etkisi toprakların bozulumu ve belli bir noktada artık yaşamı destekleyemeyecek kadar zarar görmesidir.
Toprak topraktan çok daha fazlasıdır. Sağlıklı bir dünya için sağlıklı topraklar şarttır. Ayaklarımızın altındaki toprak, bitkiler, hayvanlar ve mikropların dünyasıdır. Ancak, hayatta kalmamız onlara bağlıdır. Bu dikkatten kaçan rezervuar, tarım ve gıda endüstrilerimizi besler. Sera gazı salınımlarını düzenler, bitkilerin, hayvanların ve insanların güçlü olmalarını sağlar.
Ancak, günümüzde tarım alanlarının yarısından fazlası da dahil olmak üzere dünya yüzeyinin beşte biri bu sorunu yaşıyor. Her yıl 12 milyon hektar alan çölleşmenin, bozulumun ve kuraklığın kurbanı oluyor, bu kayıplar başta gelişmekte olan ülkelerdeki yoksul ve kırsal kesimdeki nüfus olmak üzere 3 milyar insanı zora sokuyor. Ayrıca, çevremizin genel sağlığı dikkate alınmadan arazi aceleyle ekili araziye dönüştürüldüğünde, karbon ve azot oksit atmosfere salınıyor. İklim değişikliği hızlanıyor, biyolojik çeşitlilik zayıflıyor, bulaşıcı hastalıklar artıyor. Tüm bunlar, su kaynaklarını, geçim kaynaklarını ve doğal afetler ve aşırı hava olaylarıyla başa çıkma gücümüzü tehlikeye atıyor.
Eğer hemen harekete geçmezsek durum daha da kötüye gidecek. Önümüzdeki 25 yıl içinde toprakların bozulumu gıda üretiminin yüzde 12 oranında azalmasına ve dünya gıda fiyatlarının yüzde 30 kadar artmasına yol açabilir. Bu duruma kayıtsız kalmamız halinde Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına asla ulaşamayız.
Ancak umutlu olmamız için birçok neden var. Birlikte başarabileceğimiz çok şey var. COVID-19 aşılarının hızla geliştirilmesinde de gördük ki istendiğinde ve kaynaklar ortaya konduğunda insanlık gerçekten şaşırtıcı başarılar elde edebiliyor.
2030 yılına kadar 350 milyon hektar bozulmuş arazinin restorasyonu, atmosferden 13 ila 26 gigaton sera etkisi yapan gazın temizlenmesini sağlayabilir. Arazi restorasyonu için harcanan her bir ABD dolarına karşılık - düşük vasıflı ve emek yoğun projeler dahil - en az 9 ABD doları ekonomik fayda beklenebilir. Arazi restorasyonu sadece çok çeşitli endüstrilerde yeşil iş fırsatları yaratmakla kalmayacak, aynı zamanda daha besleyici gıdalar yetiştirmemize, temiz su güvenliğini sağlamamıza, biyolojik çeşitlilik kaybını gidermemize ve iklim değişikliğini hafifletip buna uyum sağlamamıza da olanak tanıyacak.
İster sebze-meyve arzının güvenilir olmasına ihtiyaç duyan şehir sakinleri olsun, ister turistleri çekmek için koruma altında plajlara ve dalgalanan palmiye ağaçlarına ihtiyaç duyan adalardaki oteller ya da hastanelerde doğa kaynaklı ilaçlara ihtiyaç duyan hastalar olsun, bir şey açıkça ortada. Dünya üzerinde varlığı toprağa bağlı olmayan tek bir insan hatta tek bir canlı yok.
O zaman arazilerin ve toprağın korunmasına nasıl yardım edebilirsiniz? Basit adımlardan biri gıda israfını önlemektir, çünkü çiftçilerin tüketmediğimiz gıdaları üretmeleri sadece toprağın gereksiz yere yorulmasına yol açar. Şehirde yaşıyorsanız, çatı bahçeleri ve dikey ormanlar gibi yenilikçi yöntemlerle şehrinizi daha yeşil hale getirmek için yerel makamlarla birlikte çalışabilirsiniz.
Arazi ıslahını teşvik etmek BM’deki işimizin önemli bir parçası. Önümüzdeki aylarda üç Rio Sözleşmesini – BM Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi (UNCCD), BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (CBD) – izleme toplantıları ilk kez aynı yıl içinde gerçekleştirilecek. Bu durum gezegenimizin sağlığı ve onu iyileştirmek ve varlığımızı korumak için neler yapabileceğimizi gözden geçirmemiz için eşsiz bir fırsat sunuyor.
Ben de 20 Mayıs'ta New York'taki ikonik Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda çölleşme, arazi bozulumu ve kuraklık üzerine üst düzey bir toplantıya ev sahipliği yapacağım. Bu toplantı, on yıldan fazla bir süredir bu yöndeki ilk toplantı olacak. Elde edilen başarılar ele alınacak, kolektif çabalarımızdaki eksiklikler vurgulanacak ve Rio ile ilgili üç büyük konferans öncesinde çalışmalara ivme kazandırılacak. Bu toplantı, bize, arazi bozulumunun gerçek olduğunu ve mücadele gerektirdiğini hatırlatacak. Birbirinden farklıymış gibi görülen iklim, biyolojik çeşitlilik ve çölleşme konularının aslında nasıl da bağlantılı olduğunu gösterecek. Küresel seviyede eyleme geçilmesini teşvik edecek.
Genel Kurul, Birleşmiş Milletlerin 193 Üye Devletinin tamamının eşit olduğu tek BM organıdır. Dolayısıyla, sınırları aşan ve hepimizi etkileyen sorunların üstesinden gelebileceğimiz daha iyi bir yer yoktur. Konu, üzerinde yaşadığımız dünya, varlığımızı sürdürmemizi sağlayan toprak olduğunda kaybedecek zamanımız yok. Üst düzey toplantılar konuların bir gecede çözüme ulaşmasını sağlayamayabilir. Yine de aynı sayfada olarak, en iyi uygulamaları paylaşarak ve birlikte gerçekten ileri adımlar atarak gidişatı değiştirebiliriz. Sonunda çölleşmeyi, arazi bozulumunu ve kuraklığı tersine çevireceğiz, çünkü başka seçenek yok. Ancak bunun için birlikte çalışmalıyız. Uygulamalarımızın bir kısmını değiştirmeliyiz. Ve umarım Birleşmiş Milletler bu konuda desteğinize güvenebilir.