Bilişsel nörolog olan Dr. Gülüstü Salur, yaşlılara yönelik sosyal politikalar geliştirmek ve yaşlıların haklarını korumak amacıyla kurulan 65+ Yaşlı Hakları Derneği’nin kurucusu ve yönetim kurulu üyesidir. Pandemi ve karantina önlemleri sırasında yaşlıların yaşadıkları zorluklara dikkat çeken 65+ Yaşlı Hakları Derneği, farkındalık artırmak ve toplumu yaşlı hakları konusunda harekete geçirmek üzere çalışmalar yaptı. Gülüstü Salur, konuşmacı olarak katıldığı “Kovid-19 Sonrası Dönemde Bakım Emeği ve Bakım Ekonomisi Politika Diyalog Serisi”ne Türkiye’de yaşlı destek ve bakım hizmetlerinin önemini anlattı. Politika Diyaloğu Serisi, Avrupa Birliği tarafından finanse edilen “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği için Güçlü Sivil Alan” projesi kapsamında düzenleniyor.
Haklara, politikalara ve hizmetlere erişim açısından COVID-19’un ve karantina önlemlerinin yaşlılar üzerindeki ektilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
COVID-19 ile dinamik ve karmaşık bir ilişkimiz vardı. Pandemi, başlangıçta korunması gereken en savunmasız grup olarak yaşlıları öne çıkardı. Ancak bu “aşırı koruma”, sosyal izolasyon ve artan sağlık sorunları yaşlılara daha fazla zarar verdi. Sağlık sorunları sadece COVID-19 enfeksiyonuyla ilgili değildi, aynı zamanda rutin sağlık hizmetlerinde de aksama oldu. Ölümcül olabilecek hastalıkların stresi altında izole yaşamlar sürmek ve zaman zaman yaşıtlarını kaybetmek, yaşlılar ve onları destekleyenler için büyük bir yük oldu. Yaşlı nüfusun heterojenliği büyük ölçüde göz ardı edildi. Yaşlı haklarının ve yaşlılara yönelik hizmetlerin sınırlandırılması ciddi sonuçlar verdi. Yaş ayrımcılığı bu kez “tıbbi” bir bahane bulmuş oldu.
Yaşlıların büyük kısmı dijital dünyanın daha dışında oldukları için diğer kuşaklar gibi teknolojiden faydalanarak yaşamlarını daha iyileştirmekte geri kaldılar. 65+ Yaşlı Hakları Derneği olarak aktif projeler ve eğitimlerle yaşlıların dijital dünyaya dahil olmalarına, kuşaklararası etkileşime ve bu sayede yaşamı birçok alanda kolaylaştırmalarına öncelik verdik. Eğer pandemiden sadece hayatta değil daha sağlıklı ve bilge çıkabilmeyi başaracaksak bu tüm kuşakların hayata dahil olduğu bir şekilde mümkün olacak.
Tecrübelerinize dayanarak yaşlı haklarını korumak neden önemli?
Yaşlı hakları insan haklarından farklı değildir. Başlangıç noktamız yaşa dayalı ayrımcılıktan kaçınmak olmalı. Yaşlanma ile birlikte sosyal, ekonomik, fiziksel, psikolojik ve bilişsel değişiklikler olabilir. Bu değişikliklerin görülmesi ve ele alınması, farklılıkların tanınması gerekiyor. Her ne pahasına olursa olsun yaş ayrımcılığından kaçınmalıyız. Yaşlılık bir bakıma muhtaç olma hali olmak zorunda değildir, bakımın gerekli olduğu bir zaman gelirse de, kişinin kimliğine ve onuruna saygıyı koruyarak bu bakımın sağlanması gerekir. Yaşlılık da çocukluk gençlik gibi bir yaşam evresidir. Yaşa dayalı sosyal, ekonomik ve dijital yoksunluktan kaçınılmalı ve ihtiyaç duyulduğunda en iyi sağlık ve sosyal bakım desteği sağlanmalıdır. Yaşam boyu görülmek, duyulmak ve dahil olmak hepimizin sahip olduğu bir haktır.
Yaşlanma ve yaşlı bakımının toplumsal cinsiyete dayalı boyutları nelerdir?
Yaşlanma daha çok bir kadın sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Yaşlı yetişkinlerin yüzde 55’i kadın. Daha fazla kadın yalnız yaşıyor, daha fazla yaşlı kadın yoksullukla mücadele ediyor. Diğer yandan yaşlılara yönelik bakım kadınların görevi olarak kabul ediliyor. Bakıma ihtiyacı olan yaşlılarla çalışan bir uzman olarak, kadınların bakım sağlama konusunda çoğu zaman onları vazgeçilmez kılacak kadar iyi bir iş çıkardığını itiraf etmeliyim. Bazı erkeklerin aynı rolü verimli bir şekilde yaptığını pek göremiyorm. Aile içinde bakım verenler çoğunlukla kadınlar oluyor. Çocuklara ve yaşlılara bakan “sandviç” kuşağı çoğunlukla kadınlardan oluşuyor. Kadınlar, ailedeki bakım sorumlulukları nedeniyle daha az kazanıyor ve kariyer gelişimleri sekteye uğruyor.
Ayrıca profesyonel bakım verenler de çoğunlukla kadınlardan oluşuyor. Hatta bu bakım verenler çoğunlukla yabancılar oluyor ve başka bir ülkedeki yaşlı yetişkinlere ve çocuklara bakım hizmeti sağlamak için kendi çocuklarını ve ebeveynlerini geride bırakıyorlar. Ebeveynler zayıf düştüğünde ve bakıma ihtiyaç duyduklarında ise onlara bakmak ya kızlarına ya da gelinlerine düşüyor. Kadınlar, aile ve toplum içinde sorumluluklarını yerine getirmek için kendi sağlıkları ve yaşamlarından büyük fedakarlıklarda bulunuyor.
Yaşlı vatandaşlar için hangi politikalar, hizmetler ve mekanizmalar hayata geçirilmelidir?
Bakımı kimin yapacağına cinsiyete dayalı karar vermekten ziyade, sadece yaşlıları değil, yaşlılara veya engellilere bakım veren herkesi destekleyecek sistemler geliştirmemiz ve yaymamız gerekiyor. Yaşlı ve veya hasta bakımında bilgilenmeye istekli, ilgisi/şefkati ve zaman ayırma kapasitesi olan herkes yetişebilir ve bakım verebilir.
Yaşlanmaya farklı bir perspektiften bakmaya başlamalıyız. Yaşlı yetişkinlerin güçlenmelerini desteklemek, yaşlıların başkalarına bağımlı olduğuna dair önyargıyı ve yaşlılara yönelik ayrımcılığı durduracaktır. Yaş kapsayıcı politikalar ve kuşaklar arası yaklaşımlar, sosyal yoksunluğu durduracak ve aktif yaşlanmayı sağlayacaktır. Yaşlıların dijital olarak dahil edilmesinin yanı sıra sağlık ve finansal konularda okuryazarlığı desteklemek, yaşlıların güçlenmesine yönelik önemli adımlardır.
Diğer yandan, Türkiye’de demografik dönüşümlere ilişkin projeksiyonlar, 2040 yılından önce 65 yaş ve üstü nüfusun toplam nüfusun yüzde 14’üne erişeceğini göstermektedir. Bu kapsamda, yaşlı destek ve bakım hizmetlerinin geliştirilmesi ihtiyacı merkezi ve yerel hükümetlerin ivedilikle ele alması gereken bir politika konusudur.