Intisar Cilliden: “Hiçbir kadın kendi hayatıyla ilgili seçimde bulunduğu için şiddete maruz kalmayı hak etmez”
Türkiye'deki Suriyeli kadınlar, 16 Günlük Aktivizm kampanyası kapsamında deneyimlerini paylaştı.
Birçok Suriyeli kadın Suriye'de devam eden iç savaştan kaçarak Türkiye'ye yerleşti. Her ne kadar toplumsal cinsiyete dayalı şiddet Suriyeli kadınların sıklıkla maruz kaldığı bir durum olsa da, pek çoğu, şiddete dair vakalarla ilgili Türkiye'deki mevcut imkânlar, yerel yasalar ve ilgili haklar hakkında yeterince bilgi sahibi değil. Ancak tüm korkularına rağmen Türkiye'deki Suriyeli kadınlar, 16 Günlük Aktivizm kampanyası kapsamında yerel kadınlarla bir araya gelerek konu etrafında farkındalık yaratmak için deneyimlerini aktarma cesaretini kendilerinde buldu. Türkiye'nin güneydoğusunda yer alan Gaziantep'te yaşayan 25 yaşındaki Suriyeli Intisar Cilliden, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet travmalarına maruz kaldıktan sonra kendi sesini bulmanın nasıl bir his olduğunu paylaşmak için 16 Günlük Aktivizm kampanyasına katıldı. BM Kadın Birimi Mülteci Destek Programı tarafından yürütülen yerel kampanya Mülteci Destek Merkezi (MUDEM-RSC) ile işbirliğinde yürütülüyor ve Japonya ile Norveç hükümetleri tarafından finanse ediliyor.
“Suriye’den üç çocuğumuzla Türkiye'ye taşındığımızda 2019 yılının Aralık ayıydı. Eşim beni kısa süre önce İslami hukuk uyarınca boşadı ve Suriye'ye geri döndü, ancak resmî anlamda hala evliyiz. Evlenmeden önce ailemin maddi durumu pek parlak değildi. Savaş koşullarında maalesef kadına yönelik her türlü şiddet mümkün olduğu için kendimi bilinmeyenden korumak için evlenmek zorunda hissettim.
Eşimle üniversiteye gitme hayallerimin peşinden gitmeme izin vermesi şartıyla evlenmiştim. Suriye'de evlenir evlenmez sözünden döndü ve evde kalmamı emretti. Bana verdiği sözü tutmaması nedeniyle derin bir mutsuzluğa kapıldım ve ona ya yüksek öğrenim hayalimde beni desteklemesi gerektiğini ya da evliliğimizi sonlandıracağımı söyledim. Bu nedenle tüm derslere bizzat yerinde katılmak zorunlu olmadığı için Fransızca dili üzerine eğitim almama izin verdi. Oysa ben sağlık hizmetleri alanında eğitim görmek istiyordum ancak bu türden bir eğitim yüz yüze ve tam zamanlı yerinde katılımı gerektiriyordu ve eşim benim evde kalmamı istiyordu. Bu, hayatınız hakkında kendi seçimlerinizi yapamayacağınız başka bir şiddet türüdür. Bizim kültürlerimizde eşlerimizin bizim adımıza karar vermesi normalleştirilir, ancak bizler bunun normalleştirilmesine izin vermemeliyiz. Bu süre zarfında her türlü tehdide, baskıya ve şiddete maruz kaldım ama yine de pes etmedim.
Her ne kadar Türkiye'ye şiddete maruz kalmış, yorgun ve bir çocuğum engelli şekilde gelmiş olsamda MUDEM-RSC'de aldığım destek sayesinde hala sağlık eğitimi alma hayalini kurabiliyorum. Burada sağlıkla ilgili beceri geliştirme kurslarına katıldım ve bu da ilgi alanımdan kopmamamı sağladı. Şimdiki planım çocuklarım büyüme çağına geldiğinde Türkiye'de istediğim alanda eğitim alabilmek.
Sanat atölyesi boyunca şiddetsiz bir dünyayı hayal etmeyi denemek ve düşünmek o kadar kolay değildi ama içsel benliğimle yeniden bağlantı kurmamı sağlayan besleyici bir deneyimdi. Hayatımda ilk kez nasıl şiddete dair deneyimlerimi ilgili olarak başkalarının da önünde kendimi ifade edebildim. Özgürce konuşabilmek ve diğer kadınların hikayelerini dinleyebilmek, sorunun benimle değil bunu gerçekleştirenlerle ilgili olduğunu anlamamı sağladı. Hiçbir kadın susturulmayı hak etmez. Dinimizden, geleneklerimizden, inançlarımızdan dolayı hayatımızda birçok engel olduğunu görüyoruz ama hiçbir şey şiddetten arınmış bir hayat yaşamamıza engel değil. Din, kadının kendi hayatını seçmesine, ailevi görevlerini yerine getirmesine ve keyifli bir hayat sürmesine asla engel değildir. Sanat atölyesi, hikâyemi başkalarıyla paylaşmam için beni cesaretlendirdi, beni güçlendirdi ve hayatta gerçekleştirmek istediklerim hakkında suçluluk duymamam gerektiğini hatırlattı. Kendi seçimlerimi kendim yapabilirim ve özgür bir birey olarak yaşamak için başka birinin onayına ihtiyacım yok. Bu nedenle kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin son bulması için şimdi hep birlikte bir duruş sergilemeli ve hak ettiğimiz gibi yaşamalıyız.”